Bu sefer de şubeyi askerlikten soğutma!..

Vicdani retçiler, kaçaklar, bakayalar, korkmayın pasaportu sorunsuz alıyoruz, yeter ki ne istediğinizi bilin ve kendinizi net ifade edin. Ha bir de daha önemlisi, her yerde her zaman insanlarla konuşun, askere neden gitmediğinizi anlatın. Kaçaksanız da farketmez, aynını yapın.

Geçen sefer vicdani ret sürecimle ilgili paylaşımımdan dolayı halkı askerlikten soğuma suçundan hakkımda sorgulama başlatmışlardı. Buyurun bu sefer şubeyi askerlikten soğutma geliyor:
Bugün Hindistan’daki agroekoloji eğitimine gidebilmek için pasaport çıkartmaya Fethiye Pasaport Şube’ye gittim. Başta her şey yolundayken birkaç adım sonra ekranda yoklama kaçağı olduğum çıktı ve görevli kadın polis memuru şaşırdı. “Seni şubeye sevk etmemiz gerekecek,” dedi. Tabii, buyursunlar daha önce gitmediğim yer değil, kendilerine de hukuki süreci, beni (ya da hiç kimseyi) zorla askere götüremeyeceklerini, yoklamamı da yaptırmayacağımı, bu piyesi daha önce de oynadığımızı ve tüm bunların çok anlamsız olduğunu anlattım. Ama yapacak bir şey yoktu, ekrandaki durum işlemlere devam etmemize izin vermiyordu. Asayiş Şube’den iki sivil polis çağırdılar beni şubeye götürsünler diye. Onlar da farkında mevzunun, “Şu bürokratik işleri bir kolaylaştıramadılar gitti, bize de iş çıkıyor boş yere,” diye yakınıyorlar. Neyse vardık şubeye…
Şubedeki görevli kadın da ekrana bakıp “E, senin yoklamanı yapmamız gerekiyor, buraya kadar gelmişsin, sonra da birliğini belirleyeceğiz,” dedi. Yok öyle yağma! Yoklama falan yaptırmayacağımı, vicdani retçi olduğumu, askerlik yapmaya niyetim olmadığını ve bana bu yönde verecekleri hiçbir kağıda durumu açıklayan bir şerh düşmeden imza atmayacağımı söyledim. Şube karıştı tabii. Normal bir yakalanma ve şubeye gitmem için tebliğ süreci olsa tamam da, yoklama şubesine kadar polis nezaretinde gelmişim yoklama yaptırmayacağım diyorum. Kimsenin bana itiraz ettiği de yok ama bürokratik olarak durumu nasıl aşacaklarını konuşuyorlar, komutanlar aranıyor, daha önce Marmaris’te bir vicdani retçiyle benzer bir süreç yaşadığını hatırlayan bir abla Marmaris’teki şubeyi arıyor, “O zaman ne yapmıştık?” diye sormak için. Sonuçta durumumu açıklayan bir dilekçeyi kendi ağzımdan yazıp imzalamamı istediler. Tabii askerlik kaydına gelmiş gençler, aileler vs. hepsi beni izliyor. Ekte de gördüğünüz dilekçeyi yazdım verdim, “Tamam mı şimdi, düştü mü yoklama kaçaklığı, alabilir miyim pasaportumu?” diye sordum. Abla hafiften kızıp, “Hiç düşer mi öyle yoklama kaçaklığın, kaçak durumdasın hâlâ…” deyince bende de şafak attı, kollarımı iki yana açıp “Kimmiş kaçak, aha karşınızdayım, bir yere kaçtığım yok, gitmeyeceğim diyorum, yerim belli yurdum belli. Bu yaptığınız seyahat özgürlüğümü engellemektir,” diye çıkıştım. Neyse ki Marmaris’teki şubede benzer bir durumla karşılaşmış olan diğer kadın memur, “Yok yok, şimdi 15 günlüğüne kayıttan düşecek kaçaklığın, 15 gün sonra şubeye teslim olmazsan yine kaçak duruma düşeceksin,” dedi. Şubedeyim zaten, ne teslimi diyemedim artık, vakit dolmadan pasaport şubeye gidip işimi halletmek istiyorum ne de olsa…
Koşa koşa pasaporta gittim ama tam kapıdayken telefonum çaldı. Askerlik şubesindeki sempatik abla arıyor, “Bir imza eksik kalmış da, sistemden düşemiyoruz, tekrar gelir misiniz?” Gittim el mahkum. Ama artık gire çıka kapıdaki erden, şubedeki memurlara herkes öğrendi mevzuyu. Eksik imza dedikleri de daha önce de defalarca şerh düşerek imzaladığım, 15 gün içinde şubeye teslim ol(may)acağıma dair tebliğ. Yine imzaladık tabii, bürokrasiye zeval gelmesin. Bu arada sempatik abla beni Yehova Şahitleri’yle karıştırmış, “Siz kan nakli de yaptırmaya karşısınız ya, hayati bir durum olursa ne yapıyorsunuz?” diye soruyor. Ona ve tabii o esnada şubede olan herkese benim reddimin etik ve politik nedenlere dayandığını, militarist yapının kendisine ve devlete karşı olduğumu anlattım tabii. Emekliliğine az kalmış ve daha sonra cemaatçi olduğunu öğrendiğim bir uzman çavuş abi el edip bahçeye çağırdı beni, belli ki uluorta konuşup gencecik çocukların kafasını daha da bulandırmayayım diye, ama kendi kafası bulanmış sormadan edemiyor: “E, peki senin bu vatana millete borcun ne olacak? Sınırlarımızı kim koruyacak?” diye soruyor. Ona pasaportu ne için çıkarttığımı, Hindistan’daki agroekoloji eğitimini, çiftçilerin durumunu, kısır tohumlara ve kimyasallara bağımlı hale gelmiş tarımı ve buna bir çözüm arayan insanları anlatıp, “Bundan ala vatan hizmeti mi var?” diye sorunca adam başını sallayıp “Ben anladım senin davanı. Allah yolunu açık etsin,” dedi. O arada benim tebliğ de hazırlanmıştı imzayı atıp koştum yine pasaport şubeye. Saat 17:00 olmuşken son anda pasaport başvurumu yapmış oldum. Haftaya alıyorum pasaportu. Yani vicdani retçiler, kaçaklar, bakayalar, korkmayın pasaportu sorunsuz alıyoruz, yeter ki ne istediğinizi bilin ve kendinizi net ifade edin.
Ha bir de daha önemlisi, her yerde her zaman insanlarla konuşun, askere neden gitmediğinizi anlatın. Kaçaksanız da farketmez, aynını yapın. Ama bence boşuna kaçmayın, gitmeyecekseniz söyleyin ve gitmeyin, alışsınlar artık, vicdanının sesini dinleyip askere gitmeyenler her yerde…
Reddet! Diren! Hayır De! Askere Gitme!
İnan Mayıs Aru
https://www.facebook.com/mayisaru

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org