Ekin Karaca
İstanbul – BİA Haber Merkezi
20 Ağustos 2019, Salı 15:09
Çocuk hakları aktivisti Alper Yalçın, vicdani reddini açıkladı.
Vicdani ret mektubunu İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde kamuoyuyla paylaşan Yalçın, asker olmayı vicdanen reddettiğini söyledi.
Alper Yalçın’ın vicdani ret açıklamasına İHD yönetiminden Leman Yurtsever ve Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı Gökhan Soysal da katıldı.
Bu kararı almasına neden olan yaşanmışlıkları da aktaran Alper Yalçın, vicdani ret metninde özetle şu ifadelere yer verdi:
“Ben subay çocuğuyum”
“(…) Ben bir subay çocuğuyum. Çocukluğumun bir kısmı askeri lojmanlarda geçti. Babamın anlattığı birçok şey aklımdadır; katıldığı operasyonlardaki ölümler, çatışmalar.
“Askerliği bunlarla da sınırlı değildi, ordudan ayrılalı yıllar geçse de bazen evde de bir komutandı, bu gündelik davranışlarına yansırdı. Bir gün ‘hazır ol’ pozisyonuna soktuktan sonra öfkelendiği şeyle ilgili bana tokat attığında bunu en belirgin şekilde hissettiğim andı.
“Ordudan kalma huylarına ya da askerlik anılarını anlattığında bu denli kızmazdım tabii, çünkü üzerinden yıllar geçse de babamın ülkemizi koruduğuna inanırdım.
“Ülkü ocaklarına giderdim”
“Bir diğer şey de siyasi düşüncelerime yön verme arzusuydu. Babam bana her girdiğimiz ortamda, desteklediği siyasi partinin hareketini yaptırırdı.
“Çevremdeki insanlar bu hareketi yaptığımı görünce bir coşkuya kapılırdı. Ne olduğunu hiç anlamazdım. Ama babamdan duyduğum kadarıyla ülkücü hareketin ilkelerini bilirdim, hatta ülkü ocaklarına da arada giderdim.
“Bana iyi davranan insanlar olsa da herkes çok fazla ciddi gelirdi, kendime bu disiplinin içinde bir yer bulamamıştım.
“İktidarın büyüsü beni de sardı”
“(…) Başka halklarla bir arada yaşama dair hiçbir şey öğrenmedim. Yunanlılar, Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Lazlar… Oysa türkülerini bile doğru düzgün duymamıştım.
“Kürtlerin bu ülkeyi bölmek istediklerini duymuştum. Kendi kendime yeminler ederdim, eğer sokakta öyle bir şey duyarsam bunu söyleyen kişiyi geberteceğim diye.
“Fenerbahçe tribününde takılırdım. Bir gün PAOK ile yapılacak maçtan önce bir kameranın önünde ‘Ben Osmanlı torunuyum, Yunanlıyı neyleyim’ diye başlayıp küfürler ettiğim tezahüratlar yaptığımı hatırlıyorum.
“Şiddetin, iktidarın bir büyüsü vardır, bu büyü beni birçok yaşam alanımda sarmıştı.
“Hasan Cemal okuduktan sonra…”
“Kitap okumayı da sevmezdim. Dolayısıyla birçok şeyi okumaya ve araştırmaya başladığımda öğrendim.
“İlk kitabımı 19 yaşımda çocukluk arkadaşım diyebileceğim bir dostum verdi. Kitap Hasan Cemal’e ait, ismi Kürtler. Okuduğum zaman öyle sarsıldım ki. Bana çok fazla yalan söylenmiş gibi hissettim, epeyce kendi içimde kızdığımı ve üzüldüğümü hatırlıyorum.
“O halde askere gitsem…”
“Hayatımda ilk kez bir eşcinseli üniversitede gördüm, ne düşüneceğimi bilemedim, tedirgin oldum.
“Sözün özü güzellikten yana karşılaşmalarımın hiç olmadığını düşünecek olsam, çocukluğum ve ilk gençlik yıllarımdan itibaren, o zamanlar tarif edemeyeceğim bir otorite tarafından çoktan arzulanan bir vatandaşa bürünmüştüm.
“O kavgacı, asi ve bilmemiş hallerimle askere gitsem herhalde ordunun tam
istediği gibi bir erkek, bir vatandaş ve bir asker olurdum.
Borislov Herak’ın öyküsü
Alper Yalçın, vicdani ret açıklamasına tecavüzcülükle suçlanan Sırbistan askeri Borislov Herak’ı örnek göstererek devam etti:
“Hayatında hiçbir kavgaya karışmamış, okulda başarısız olmuş, uzun süre işsiz kalıp, daha sonra bir tekstil fabrikasına giren 21 yaşındaki Herak, Sırbistan Ulusal Ordusu’na katılmadan önce Müslüman komşulara ve arkadaşlara sahiptir; hatta kız kardeşi bir Müslüman ile evlidir.
“Ancak Herak, orduya katıldıktan sonra, komşularının, arkadaşlarının atalarının, çok önceleri kendi atalarına baskı uyguladığının ilk öğrendiği şeylerden biri olduğunu söyler.
“Komutanlarından, Müslüman Osmanlı imparatorluğu yüzünden Sırbistan’ın ezildiğini öğrendiğinde, bir Sırbistanlı olarak, ezilmiş, baskı altına alınmış bir erkek olduğunu fark eder ve bir tekstil işçisi olmasından, okuldaki başarısızlığından, kızlarla iletişiminin zayıflığına kadar bastırılmış bir erkek olarak Müslümanları suçlar. Böylece oluşturulan bütün öfke ve şiddet, istenilen hedefe yönlendirilir.
“Betty A. Reardon, ‘Women or Weapon’ başlıklı makalesinde, ‘silah kullanmak, bağımlılıktır’ der. Her bağımlılık gibi, şiddet de bir kez kullanıldıktan sonra hissiz, korkusuz, acımasız uygulanacak bir alışkanlığa dönüşmeye başlar.
“Herak da kışkırtılan öfke ile bir defa Müslümanlara ateş ettikten sonra, Bosna savaşının en vahşi tecavüz davasının sanıklarından birine dönüşebilmiştir.”
“Asker olmayı vicdanen reddediyorum”
Alper Yalçın, vicdani ret metninin sonunda ise özetle şu ifadelere yer verdi:
“Kesinlikle herhangi bir savaşa dahil olmak istemiyorum. Yeryüzünde tüm türlerle, tüm halklarla barış içinde yaşamak istiyorum ve birlikte yaşayabilme ihtimallerimizin yollarını aşındırmak istiyorum.
“Askerliğin, bir diğer ifadeyle silahın ve inatçı bir milliyetçiliğin neleri yıktığına tanıklık ettim, ediyorum.
“Roboski katliamında öldürülen çocukları, katırları, sokağa çıkma yasakları döneminde önümden geçen tankları, PKK’nin ölümüne sebep olduğu Fırat Simpil’i ve devlet tarafından öldürülen Nihat Kazanhan’ı hatırlıyorum. Failleri koruyan herhangi bir yapının kapısından dahi girmek istemiyorum,
“Devletlerin açtığı savaşların yeryüzüne acıdan başka bir şey bırakmadığına dair korkunç bir dünya deneyimi var. Oysa ki, kendi konfor alanlarımızdan çıkmaya gayret ederek, hep birlikte tartışarak, yüzleşerek, olabildiğince sükunetle, affedemiyorsak da yok etmeden, bir arada yaşamanın yollarını arayabiliriz. Bütün yeryüzüyle elbette, bütün türlerle birlikte.
“Asker olmayı vicdanen reddediyorum.”
* Alper Yalçının vicdani ret metninin tamamını okumak için tıklayın
(EKN)
Kaynak: Bianet