Tarih: 10 Kasım 2015
Bundan birkaç yıl önce Türkiye Barolar Birliği ile Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği tarafından düzenlenen “TSK’da Mobbing ve İntihar Vakaları Sempozyumu”nun sonuç bildirgesinde çok ilgi çekici bilgiler yer alıyordu.
Bildirgeye göre 10 yılda çatışmalarda yaşamını yitiren asker sayısı 818 iken aynı süre içerisinde kışlalarda 934 asker intihar etmiş ve birçok intihar vakasındaki sır perdesi aralanamamıştı. Şüpheli asker intiharlarının 2012 verilerine göre sivillerden 2,5 kat fazla olduğu ifade edilmekteydi.
Çok sayıda asker mobbing mağduruydu. Mobbing mağduru askerlerin yüzde 42’si hakaretten, yüzde 30’u dayaktan, yüzde 28’i orantısız cezalardan, yüzde 24’ü sağlık hizmeti alamamaktan, yüzde 14’ü aşırı fiziksel aktiviteye zorlanmaktan, yüzde 14’ü tehdit edilmekten, yüzde 7’si rütbeli personelin şahsi işlerine koşturulmaktan, yüzde 7’si ise uykusuz bırakılmaktan şikâyetçiydi.
Yine aynı dönemde Afyon’da bir askeri mühimmat deposunda yaşanan ciddi bir aymazlık sonucu 25 gencecik insan (mehmetçik) hayatını kaybetmişti. Uludere’de bir minibüsün devrilmesi sonucunda 10 gencecik asker ölmüştü yine… Bu ülkede ortada ne savaş ne de başka bir felaket varken, askerlik görevlerini yaparken, neredeyse çatışma dönemleri kadar ve bazen daha bile fazla gencecik insanlar/askerler ölmekteydi.
Daha dün basına yansıyan bir habere göre, daha önceden GDO’lu olduğu saptanan tonlarca pirinç, Milli Savunma Bakanlığı tarafından satın alınmış ve insan sağlığını ciddi olarak riske eden bu pirinçler, 2 yıl boyunca askerlere yedirilmiş.
Trafik kazalarında bu ülkede ortalama her yıl 5-6 bin kişi hayatını kaybediyor; 100-200 bin kişi de yaralanıyor. İş kazalarına yılda 1500 işçi kurban veriliyor, on binlerce işçi sakat kalıyor. Biraz ciddi bir depremde, daha fazla rant için yapımına göz yumulan o çürük binalar nedeniyle yüzlerce can adeta pisi pisine ölüme mahkum bırakılıyor.
Böylesi ölümlere iktidar cephesinde ya büyük suskunluk var. Ya da eğitim zayiatı diyorlar… Sürücü hatası diyorlar… İşçi ihmali diyorlar… “Allahın takdiri, mukadderat”, “fıtrat” vb. diyorlar… Öylece geçiştiriyor ve unutulmaya terk ediyorlar.
Bu olayların ne sorumlusu aranıyor doğru dürüst, ne de yargılanıyor / cezalandırılıyor.
Peki bu can kayıplarını eğitim zayiatı, insan hatası vb. deyip geçiştirenler; hesabını sorma gereği bile duymadan unutulması için gayret sarf edenler; nasıl oluyor da çatışmalarda ölen askerlerin ardından ağlıyorlar. Ortalığı bir şehit yüceltisi kaplıyor.
“Mehmetçiği katledenlerden hesap soracağız, unutturmayacağız” diye nutuk atabiliyorlar…
Öyle anlaşılıyor ki gencecik canların ölümü değil onlar için önemli olan, bu gencecik insanların niye ve kimin tarafından öldürüldükleri… Kendilerinin kastı ya da kasıt düzeyindeki ihmal ve sorumsuzlukları dışında; kendi irade ve bilgileri dışında birilerinin ölümüne, öldürülmesine çok sinirleniyorlar… İlla ki doğrudan ya da dolaylı kendi inisiyatifleri altında olacak cinayetler…
Onların bilgisi ve iradesi dışında hele hele de iradelerine rağmen gerçekleşen öldürme eylemlerini kendi iktidarlarına meydan okuma olarak kabul ediyorlar. Tek dertleri bu… Sinirlenmeleri, sinirden gözyaşı dökmeleri bu yüzden.
Öyle anlaşılıyor ki, onların önem verdiği bu gencecik insanların canı değil… Birilerinin güvenlikli kasalarında, ayakkabı kutularında kan ve irin kokan dolarların birikmesi… O cafcaflı koltuklarda o pis popolarının rahat ve huzur içinde oturabilmesi…
http://sendika7.org/2015/11/egemenler-icin-en-iyi-asker-sehit-askerdir-mahmut-ustun/