Başbakan Binali Yıldırım 19 Mayıs’ta olağanüstü kongreden AK Parti genel başkanı olarak Diyarbakır’a gitmeden önce bir söz verdi:
“Terör belasını” Türkiye’nin gündeminden çıkaracaktı.
Anlaşılan o ki, birileri terör belasının Türkiye’nin gündeminden çıkmasını istemiyor.
Dün, 7 Haziran İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yakınlarındaki bir bombalı saldırıda 7’si polis, 4’ü oradan geçmekte olan vatandaş olmak üzere 11 kişi katledildi, 36 yaralı var. Herkesin gelip geçtiği yol kenarında park edilmiş bir araca yerleştirilen bomba, bir polis aracı geçerken uzaktan kumandayla patlatılmış, açıklama böyle.
Temmuz 2015’ten bu yana bir yandan IŞİD, diğer yandan PKK (ya da gölge örgütleri) sadece doğu ve güneydoğuda değil, Ankara ve İstanbul’da sıradan insanların toplandığı, gelip geçtiği yerlerde kanlı eylemlere girişiyorlar.
Temmuz 2015 Türkiye’nin İncirlik üssünü IŞİD’e karşı ABD öncülüğündeki koalisyon uçuşlarına açtığı, mücadeleye daha aktif katıldığı tarih; bu tarihten sonra IŞİD eylemleri tırmandı. Temmuz 2015 aynı zamanda PKK’nın hükümetle üç yıllık diyalogunu bitirip eylemlere başladığı tarih.
O zamandan bu yana güvenlik güçleri iki örgüte karşı korkunç bir terörle mücadele kavgasının içinde.
Temmuz’dan bu yana (resmi açıklamalara göre) binlerce terörist, yüzlerce güvenlik görevlisi ve kim bilir kaç sivil arada kalarak öldürüldü, on binlerce kişi evlerini bıraktı, 11 bine yakın ev tahrip oldu.
IŞİD cephesinde, Kasım 2015’te Rus uçağının düşürülmesinden bu yana Türk uçakları Suriye hava sahasına giremediği için, sınır boylarında topçu ateşi ve içeride polis operasyonları yapılıyor.
PKK’ya karşı ise, özellikle 2015 Ekim ayından itibaren belli ilçelerde silah yoluyla özerklik ilanı amacıyla bir tür kalkışma yaşanması sonucu asker devreye girdi. Cizre, Şırnak, Nusaybin gibi örneklerde de görüldüğü gibi yerleşim merkezlerinde tank, top gibi ağır silahlar kullanıldı.
Asker göreve çağrıldığında gitti. Ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a da, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na da, yapılanın tam olarak yasalara uygun olmadığını söyledi, yeni yasal düzenleme istedi. Çünkü 2013 yılında Türk Silahlı Kuvvetler iç hizmet kanunundaki “korumak ve kollamak” maddesi başka darbelere yasal zemin vermemek üzere değiştirilmişti. Ordunun görevi, belki de baştan olması gerektiği gibi, dış düşmana karşı sınırları korumaktı. İç güvenlik harekatı polis ve artık tamamen İçişleri’ne bağlı olan jandarmanın işi olacaktı.
Tabi o günler Ergenekon, Balyoz, askeri casusluk gibi davalardan görevde, ya da emekli subayların AK Parti hükümetini devirmeye çalışmak suçlamasıyla ağır hapis cezaları aldığı bir dönemdi. Ayrıca PKK ile diyalog vardı, kanlı eylemler yoktu.
Şimdi hem o kanlı eylemler var, hem de devran değişti, o zaman “Ne istediler de vermedik?” denilen Cemaat, terör örgütü ilan edildi ve roller değişti.
Ama yasa da değişmişti ve asker operasyonların yasalar karşısındaki sorumluluğu kendi üzerine kalsın istemiyordu. Evet, yazılı emir vardı ama yasal zemini eksikti, yeni yasa gerekiyordu.
Davutoğlu’nun siyasi ömrü vefa etmeyince askerde sabırsızlanma başladı. Orgeneral Hulusi Akar konuyu bir kez de, 2 Haziran’da karargâhı ziyareti sırasında Başbakan Yıldırım’ın dikkatine getirdi ve tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın.
Yıldırımın, özellikle de bu kadar hassas bir konuyu Cumhurbaşkanına danışmadan gündemine alması zaten düşünülemezdi, nasıl olsa onun onayı gerekecekti.
Nihayet 6 Haziran’daki Bakanlar Kurulu ardından 7 Haziran’da yasal düzenleme önerisinin Meclis’e sunulacağı belli oldu.
Neler mi getiriyor?
Asker iç güvenlik harekâtında kullanılabilecek. Bunun için Bakanlar Kurulu’nun yetkilendirmesi yeterli olacak; yani ayrıca valilerden, kaymakamlardan yetki beklenmeyecek. Polis, jandarma ve istihbarat ile ortak operasyonlarda asker yetkili olacak. Arama gerektiğinde oradaki en yüksek komutanın yetkisinde arama vs yapılacak, mahkeme kararı sonradan aranacak. Ve bu işlerde yanlışlık, ya da suç şüphesi olduğunda savcılar Başbakan izni olmadan dava açamayacak; tıpkı Cemaat’in Hakan Fidan operasyonu ardından MİT mensuplarına sağlanan koruma gibi yani.
Terörle mücadele ortamında Erdoğan belli ki askerin elini güçlendirme ihtiyacı duydu.
Askerin elinde Erdoğan’ın AK Parti dönemi öncesi olan yetki ve korumaların neredeyse hepsi, hatta bazı alanlarda fazlası, yine Erdoğan’ın AK Parti döneminde geri alınmış oldu.
Manzara budur.
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/murat-yetkin_575/erdogan-askerin-elini-guclendiriyor_40114581#