Doğduğum günden itibaren devletin bana hiçbir şekilde bir tercih hakkı sunmadan omuzlarıma yüklemiş olduğu askeri sorumluluğu kabul etmediğimi beyan ederim. Militarist düşüncenin sebep olduğu vahşet ve yıkımların tamamen karşısında duruyor, “Vatani Görev” adı altında isteğim ve iradem dışında silahlandırılarak askeri personel olarak görev almayı reddediyorum. İktidara gelmiş olanların siyasi görüşünden bağımsız bir şekilde, insan canı almanın ve kan dökmenin dışında topluma ve dünyaya hiçbir faydası olmayan bu hiyerarşik düzene itaat etmeyeceğimi, hayatımın geri kalanında devletin ve ordunun dayatmış olduğu tüm militarist zorunlulukların karşısında duracağımı, hiçbir durumda silahlandırılmayı kabul etmeyeceğimi belirtmek isterim.
Militarist rejimlerin ve düşüncenin, toplumsal barışı sağlamak adı altında insanlık üzerinde yaratmış olduğu zulmün hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu, mevcut politik düzenin barışı sağlamanın tam tersine toplum içerisinde insanları din, dil, ırk, siyasi görüş, cinsel yönelim ve kültürel farklılıklar açısından her geçen gün dahada ayrıştırdığını, bireyin sosyal iradesinin yok sayılması sonucunda ülkenin mevcut siyasi ve kültürel sorunlarının her geçen gün dahada büyüdüğünü düşünüyorum.
Toplumsal gerçeklerden ve bireysel özgürlükten uzak olarak dayatılan zorlamaların en ağır sonuçları olanının ise şüphesiz zorunlu askerlik olduğu görüşündeyim.
Vicdanın hükmünün olmadığı bu düzende, sivillerin ve toplum baskısı ile askerlik yapmak zorunda bırakılmış insanların ölmesinin herhangi bir mantık veya düşünceyle kabul ettirilemeyeceğini düşünüyorum.
Bireyin hür iradesi dışında ona yüklenmiş olan bu sorumluluğu süre olarak azaltması için devletin bireyden bir maddi tutar talep etmesi, toplumun duygusal ve vicdani olarak sömürülmesi ile büyütülen bu sistemin, ekonomik çıkarlar haricinde herhangi bir amaca hizmet etmeyen bir düzenden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Devlet ve ordu, toplumun inancı yönünde askerliğin kutsallaştırılmasını kendi çıkarları uğruna kullanıyor, bireyin doğru bir amaç için hayatını kaybettiğini topluma inandırıyor, toplum üzerinde gerçekleştirmiş oldukları manipülasyonlar ile zorunlu askerlik esnasında hayatını kaybeden bireylerin ölümünden kendilerinin sorumlu tutulmamasını sağlıyorlardır.
“Vatani Görev” adı altında toplum bireylerinin gönderilmiş olduğu yerler psikolojik ve fiziki baskının hüküm sürdüğü, bireyin itaat etmek dışında herhangi bir şansının bulunmadığı, açık bir şekilde insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir. Dünyasal barışın sağlanması için en temel gerekliliğin militarist düşünceyi reddetmek olduğunu düşünüyor ve vicdani reddimi beyan ediyorum.
Saygılarımla, Hasan Galyoncuoğlu.