Militarizm ve çevresel yıkım: toprağın da vicdanı var
14/11/2025
Militarizm, yalnızca insan yaşamını değil, ekosistemleri de hedef alır:
– Askeri tatbikat alanları, maden çıkarımı ve sınır güvenliği adına yapılan inşaatlar, doğal yaşam alanlarını tahrip eder.
– Savaşlar, su kaynaklarının kirlenmesine, tarım alanlarının mayınlanmasına ve iklim krizinin derinleşmesine neden olur.
– Vicdani red, bu bağlamda yalnızca bir insan hakkı değil; ekolojik bir sorumluluktur.
Zorunlu askerlik, bireylerin psikolojik bütünlüğünü tehdit eder:
– Travma, itaat kültürü ve bastırılmış duygular, askerlik sonrası yaşamda kalıcı izler bırakır.
– Çevre psikolojisi perspektifinden bakıldığında, militarist ortamlar bireyin aidiyet, güvenlik ve özerklik duygularını zedeler.
– Vicdani red, bu anlamda bir psikolojik iyileşme ve öz-bütünlük arayışıdır.
“Askerlik Erkekliğin Şartı mı?”
Türkiye ve MENA bölgesinde askerlik, erkekliğin bir tür “geçiş ritüeli” olarak kodlanır:
– “Askerliğini yapmamış erkek, adam değildir” söylemi, hegemonik erkeklik anlayışını pekiştirir.
– Bu anlayış, erkekleri duygularını bastırmaya, itaat etmeye ve şiddeti içselleştirmeye zorlar.
– Vicdani red, bu kalıba karşı bir “erkeklikten çıkış” pratiği olarak da okunabilir.
Feminizm ve Anti-Militarizm: Barışın Cinsiyeti
Feminist hareketler, militarizmin yalnızca kadınlara değil, tüm topluma zarar verdiğini savunur:
– Silahlanma, ataerkinin kurumsallaşmış hali olarak görülür.
– Feminist teori, militarizmi erkek egemenliğinin bir aracı olarak tanımlar; bu nedenle anti-militaristtir.
– Vicdani red, feminist mücadeleyle kesiştiğinde, hem bireysel özgürlük hem de toplumsal dönüşüm için güçlü bir araç haline gelir.
Hasan Rahvancıoğlu’nun Davası: Kıbrıs’ta Erkekliğe ve Militarizme Karşı Bir Vicdan
Hasan Rahvancıoğlu’nun vicdani red davası, Kıbrıs’ın kuzeyinde militarizmin sorgulanması açısından kritik bir eşik:
– Rahvancıoğlu, yalnızca askerliği değil; erkeklik, yurttaşlık ve şiddet kültürünü de sorguluyor.
– Bu dava, ekolojik adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği ve bireysel özgürlük mücadelelerinin kesişiminde yer alıyor.
– Feminist ve çevreci hareketlerin bu davaya sahip çıkması, ortak bir barış tahayyülünün inşası için elzem.
Vicdan, Toprak ve Beden Arasında Yeni Bir Sözleşme
Vicdani red, MENA coğrafyasında militarizme karşı yükselen çok katmanlı bir direniş biçimidir. Bu direniş:
– Doğayı korur, çünkü savaş yıpratmakla kalmaz, doğayı öldürür.
– Bireyin ruhunu korur, çünkü militarizm travma üretir.
– Toplumsal cinsiyet eşitliğini savunur, çünkü askerlik ataerkinin kalesidir.
Hasan Rahvancıoğlu’nun davası, bu çoklu mücadelelerin somutlaştığı bir eşik noktasıdır. Onun direnişi, yalnızca bir bireyin değil; toplumun, doğanın ve vicdanın sesi olarak yankılanmaktadır.
Kaynak: YeniÇağ


