Taylandlı Vicdani Retçi Apinan: “Ben asla bir asker olmayacağım”

Biz Budist bir ülke olduğumuzu ve barışı sevdiğimizi söylüyoruz. Ama pratikte bunun tam tersiyiz. Orduya sıra geldiğinde, ülkedeki otoriteler yüzyıllar önce asla yeniden yazılmayacağını düşündüğümüz yasaların adına talep ederek ve temel inançlara karşı gelerek bizi cinayet işlemeye zorluyor.

IceApinan’ın Vicdani Ret Beyannemesi: “Ben asla bir asker olmayacağım”

Merhaba benim adım Apinan Issarakura Na Ayutthaya, şu an 17 yaşındayım. Onsekizinci yaş günüm yaklaştıkça, seçmek üzere olduğum yolun farkına vardım; ya bu ülkedeki adaletsizliğe karşı duracaktım ya da sessizliğimi koruyup durumu kabul etmeye devam edecektim.

Vicdani ret ilk defa aklıma 16 yaşındayken geldi. O zaman Tayland’ın tanınan vidani retçisi ve iş arkadaşım olan Netiwit Chotiphatphaisal ile Santi Pracha Dhamma kütüphanesinde tanışmıştık. Şu an her ne kadar birlikte çalışmasak da kendisini takdir etmek isterim.

Günümüzde mecburi görevin modası geçmiştir. Dünyanın bu yüzyılında ülkeler ekonomileri ile ve teknolojileri ile yarışmaktadır, askeri personellerle değil. Gerçek şu ki savaşta rakibi yenmek için ilk faktör artık ordudaki asker sayısı değil, bilimsel gelişmişlik ve teknoloji! Bugün ülkemiz savaş riski içerisinde de bulunmamaktadır. Ordumuzu gönüllü askerlik esasına dönüştürmemiz gerektiğini düşünüyorum. Böylelikle daha kaliteli, daha hazırlıklı ve daha verimli bir ordumuz olur. Asker olmak isteyen insanlar da gurur duydukları şekilde ülkemize hizmet edebilir. Eğer şu anki gibi devam edersek asker sayısı artacak ancak görev yapmayı istemedikleri için kaliteli asker eksikliği yaşanacaktır. Fikrimce ordu, henüz mezun olmuş yeni nesillerin, öğrendikleri bilgileri ile sevgili ülkemizi refah ve gelişmiş ülkelerden yapma fırsatını elinden aldığı için, hiçbir şekilde vatani bir görev değil ancak milletin yıkımıdır. Dahası, gençlerin değerli iki yılını ordu barakalarında geçirmek zorunda olmasının yanında, bazı insanlar hala ailelerine veya tek çocuk olduklarından dolayı ebeveynlerine bakmakla yükümlü. Bu bir kişinin hayatını yerle bir etmek gibi. Ulusal hizmet sadece askeri hizmetle sınırlı olmamalı ve çeşitli hizmetler de kabul edilmeli. Nasıl ki insanları doktor ya da mühendis olmaya zorlamıyorsak, herkes de ülkesine hizmet etme yolunu seçebilmeli.

Askeri kurumlar Tay toplumunda uzunca süredir köklü bir şekilde bulunuyor. Demokrasi ile seçtiğimiz hükümetlerin üzerine darbeyle gelen birçok yönetimimiz oldu. 1932 deki Siyam devriminden sonra, 13 başarılı darbemiz ve tuvalet kağıdı gibi atılmış 20 anayasamız oldu. Her askeri yönetim çıkardığı anayasaya ülkenin demokrasi ile yönetileceğini yazdı ama pratikte böyle olmuyordu. Benim için, “Demokrasi” kelimesini kullananlar sadece becerikli askeri diktatörlerdir. Ben yeni jenerasyonun bir üyesiyim, yani ayağa kalkmak istiyorum ama istediğim ayağa kalkıp geçmiştekiler gibi devrim yapmak değil. Benim demek istediğim şiddet içermeyen yöntemleri kullanarak ve gençleri düşünmeye ya da korkmadan, inandıkları şey için ayakta durmaya teşvik eden barışçıl bir yöntem. Bu yöntemin ülkeye sürdürülebilir bir demokrasi sağlayacağına inanıyorum.

Özgürce konuşma hakkı nerede? Düşünün ki halk içerisinde cunta ile ters düşen bir fikrinizi savundunuz. Hemen arkasından, birisi gelip kapınızı tıklayıp sizi askeriyenin yeniden eğitim kampına götürebilir. Ben yaşamasam da, arkadaşım olan birçok aktivist bu durumu yaşadı ancak kimse benim gelecekte güvende yaşayacağımı garanti edemez.

Ülkedeki askeri kültür şiddetli ve acımasız. Bununla birlikte, askeri kurumlar bizleri çocukluktan beri ikna etmeye çalıştığından dolayı çoğunlukla askerliğin fedakarlık ve övgü dolu bir uzmanlık olduğunu düşündük. Okullarda bile askeriyenin ihtiyaçlarına göre kontrol ettiği derslerden oluşan bir askeri eğitim var. İsyanları engellemek için, insan haklarını kötüye kullanarak, insan haysiyetini düşürerek ve adaletsiz uygulamalarla zihinleri kontrol etmek istiyorlar. Birçok insan askere kaydoluyor. Hayat garantileri yok. Ülkedeki haberlerde gördüğümüz üzere her yıl bazılarına ölümüne işkence ediliyor. Son birkaç ayda gördüğümüz şok edici şeyse askeri olgunluğa erişmemiş askeri öğrenciler bile bu acımasızlığa maruz kalıyor. Ancak hiçbir kişi veya kurum askeriyeye göz yummak istemiyor. Yaşama hakkı bile muhakkak olmayan bir ülkede adeletsizliğe karşı duramam.

Ben bir Budistim ve bir başkasını öldürmek benim dinimce bir günah. Ben inancımla askeriyeye ve savaşa katılamam. Tay insanları bunu iyi biliyor çünkü bu birlikte tutunduğumuz beş kaideden birisi. Biz Budist bir ülke olduğumuzu ve barışı sevdiğimizi söylüyoruz. Ama pratikte bunun tam tersiyiz. Orduya sıra geldiğinde, ülkedeki otoriteler yüzyıllar önce asla yeniden yazılmayacağını düşündüğümüz yasaların adına talep ederek ve temel inançlara karşı gelerek bizi cinayet işlemeye zorluyor. Neden inandığımız şeylere karşı dosdoğru durma hakkımız yok?

Burada Vicdani retçi oldugumu ilan ediyorum.

Asla bir asker olmayacağım. Şiddetin herhangi bir formuyla ilişkili hiçbir kurumda ve askeri aktivitede bulunmayacağım.

Bu durumdaki duruşum budur ve gelecekte mahkemeye ya da hapishaneye de gidebilirim. Bu düşüncelerim tüm sonuçları göz önünde bulundurmaktadır. Hepsini tüm saygılarımla kabul etmeye hazırım.

IceApinan’nın bloğundaki beyannamesini okumak için tıklayınız.

Kaynak: WRİ

Çeviri: VR

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org