İsrailli ve Filistinli gençlerin birliktelik sınavı
Memleketlerinde bombalar patlıyor, sayısızca insan ölüyor. İsrail ve Filistinli gençler Almanya’da, birbirlerini daha yakından tanımak ve önyargıları kırmak için bir araya getirildi. Diyaloğun, sürpriz sonuçları oldu.
TARİH24 Ağustos 2014 16:18
Gazze’de savaş tüm dehşetiyle devam ederken, travma içinde bir nesil yetişiyor. Filistin tarafında ‘katil İsrailliler’, İsrail tarafında ‘Filistinli teröristler’ etiketi kolayca yapıştırılıveriyor, politikacıların söylemleri ve medya bu algının pekişmesine katkı sağlıyor. Almanya’da Temel Haklar ve Demokrasi Komitesi adlı derneğin girişimiyle,önyargıların kırılması hedefiyle, iki taraftan gençler bir araya getirildi.
Kavga, feryat, gözyaşı, karşılıklı suçlamalar… Aynı odada birlikte oturmak bile katılımcılar için katlanılması oldukça zor bir durum. İki haftalık buluşmanın ilk günlerindeki soğuk hava, kişiler kendi hayatlarından ve ailelerinin başına gelenlerden bahsetmeye başlayınca değişiyor, farklılıklar kaybolmaya başlıyor. Duygular en iyi anadilde ifade edilebildiği için grupta herkes ana dilinde konuşuyor. İbranice- Arapça arasında çevirileri tercümanlar yapıyor. 35 yaşındaki Filistinli Suad, izlenimlerini şöyle anlatıyor:
“Başlangıç gerçekten de zordu. Ama sonuçta diğer tarafla oturup konuşmanın gerçekten de önemli olduğunu anladım… Gerçekten de acı hikâyeler duyuyorsunuz. Tüm katılımcıların gözünden yaşlar akıyor. Bu grubun içinde kendi kişisel hikâyenizi anlatıp karşı taraftan birinin hislerinizi anladığını, çektiğiniz acıyı hissedip ağladığını gördüğünüzde bu bir nevi insanî bir temel oluşturuyor.”
Önyargıları kırmak
Suad’ın karşısında 33 yaşındaki İsrailli genç Amit oturuyor. İki tarafın da birbiri hakkında ne kadar az şey bildiğini giderek daha iyi anladığını belirtiyor. İsrail medyasını sorunun bir parçası olarak gördüğünü ve medyaya güvenmediğini belirten Amit, buraya bizzat kendi izlenimlerini edinmek için geldiğini söylüyor:
“Size İsraillileri anlatabilirim. Buraya gelen genç Filistinlileri gördüklerinde şaşırıp kalıyorlar. Çünkü kafalarında onlarla ilgili çok farklı bir tablo var. Görünüşleri, konuşma ve düşünce şekilleri… Çünkü öğretmenlerinden, başbakanlarından öğrendikleri bu. Diğer tarafın sizden çok farklı olduğundan eminseniz bunu yenmek zor.”
Diğer katılımcıları Bonn’a getiren de aynı düşünce: Birbiriyle doğrudan konuşabilmek.
Yakın ama uzak
Amit ve Suad aslında birbirlerinden otomobille 20 dakikalık mesafede yaşıyorlar. Teorik olarak. Gerçekte ise biraraya gelebilmeleri neredeyse imkânsız. Amit Kudüs’te yaşıyor. Suad ise Filistin bölgesinde ve sınırı geçebilmek için özel izin gerekiyor.
Barış aktivistlerinin kurduğu ve tamamen özel bağışlarla finanse edilen Temel Haklar ve Demokrasi Komitesi adlı dernek, Yugoslavya savaşı sırasında da mülteci çocukları iki hafta boyunca deniz kıyısında tatile çıkarmıştı. İkinci İntifada’nın doruk noktasına ulaştığı 2002 yılından bu yana dernek genç İsrailli ve Filistinliler arasında kriz bölgelerinden uzak buluşmalar organize ediyor. Şimdiye kadar aralarında çok sayıda üniversite öğrencisinin de bulunduğu yaklaşık iki bin genç yetişkin, Almanya’daki buluşmalara katılmış. Çoğu ülkelerine döndüklerinde gerçekte ne yaptıklarını anlatmaya cesaret edemiyor.
“Ailelerinden bile saklıyorlar”
Proje çalışanlarından Barbara Esser bu durumu anlayışla karşılamak gerektiğini, karşı tarafla yakınlaşmaya çalışana kolayca hain etiketi yapıştırılabildiğini belirtiyor ve ekliyor: “Genelde bunun iki tarafta da kabul edilmediğini söyleyebiliriz. Pek çok Filistinli Almanya’ya İsraillilerle buluşmak için gittiğini ailesine bile anlatmadığını söylüyor. Arkadaşlarına da Almanya’ya bir gençlik kampı için gittiklerini anlatıyorlar.”
Organizatörler, amaçlarının iki tarafa zorla dostluk dayatmak değil, birbirini dinlemek yoluyla karşılıklı anlayış ve hoşgörü oluşturmak olduğunu söylüyor. Gençler rol paylaşımıyla Ortadoğu sorunu için kendi barış müzakerelerini yürütüp çözüm önerileri ortaya atıyorlar. Ve müzakere sürecinde tıkanılan noktayı kendi deneyimlerinden görüyorlar: Çok fazla taviz vererek sonunda kaybeden taraf olma korkusu. Barış yolunda büyük bir atılımdan ziyade atılan çok sayıda küçük adımın önemli olduğunu belirtiyorlar. İsrailli Amit şunları söylüyor:
“Burada yaptığımız, kendimize hayal kurma izni vermek. Burada partnerler gibi barış içinde yaşadığımızı gerçekten görmek. Bu çözümün çok önemli bir parçası. Günlük yaşamlarımızda anlaşmazlığımıza odaklanmamız gerekmiyor. Bu umut veriyor.”
“Birliktelik mümkün”
Filistinli Suad da grup içindeki yoğun çalışmanın olumlu sonuçlar verdiğini kaydediyor ve “Hepsinde küçük de olsa değişiklikler oldu. İki taraftan seminere katılan sağ görüşlüler bile düşünce tarzlarını değiştirdi” diyor.
Suad, kendi isteklerini formüle etmek yerine ‘karşı taraf ne bekleyebilir’ diye kendine sormanın müzakerelerde yardımcı olduğunu belirtiyor.
Müzakerelerin ardından birlikte yemeğe oturuluyor, bazen iki tarafın da kendi mutfağını ve kültürünü sergilediği geceler düzenleniyor. Ve ardından genelde müzikli eğlenceler var. İsrailli ve Filistinli gençler birlikte dans ediyor, ama yanlış anlaşılabileceği endişesiyle fotoğraf çekilmiyor. Bonn’daki bu buluşma normalliğe dönüş anlamına gelmiyor. Ülkelerinde savaş devam ediyor. Katılımcılar burada edindikleri en önemli deneyimi, ‘birlikteliğin mümkün olduğunu görmek’ olarak özetliyor. Ve bu deneyimi yanlarına alarak evlerine dönüyorlar.