Nis 29 2018 Mete Soysal
TÜİK verilerine göre Türkiye’de her 5 gençten biri işsizlik sorunu yaşıyor. Ülkenin girdiği bu işsizlik çıkmazından nasibini alan pek çok genç düştükleri girdaptan kurtulabilmek adına asker olmaya çalışıyor.
Çoğumuzun duymuş olduğu üzere eskiden “hiçbir şey olamayan polis oluyor” bakışıyla işsiz ve düşük eğitimli gençlerin polis olduğu söylenirdi. Ancak son zamanlarda uzman er ve erbaş alımında da benzer bir süreç yaşanıyor yani aynı bakış burda da varlığını sergilemekte…
İlkokul mezunlarının da başvurabildiği “Sözleşmeli Er, Uzman Çavuş ve Astsubaylık” branşları pek çok gencin istemeden de olsa başvurduğu alanlar olarak karşımıza çıkıyor.
Gençlerin bu mesleklere başvurmalarının asıl nedenleri arasında işsizliğin getirdiği bunalım, stres, asker maaşlarının asgari ücret karşısında bir hayli yüksek oluşu ve meslekte rütbece yükselme ihtimali gibi imkanlar başı çekiyor.
Yine son zamanlarda Sakarya-Fırat, Söz, İsimsizler, Dağ, Nefes, Özel Harekat gibi asker propagandası içeren dizi ve filmlerden de etkilenen gençler de asker olmak için başvuruda bulunanlar arasında olup yeni bir sebep kategorisi olarak karşımıza çıkıyor.
Askeri yetkililer ise çatışmanın olmadığı dönemlerde uzman er ve erbaş olmak için başvuran gençlerin sayısında yükselme olduğunu ancak çatışma dönemlerinde hem normal askerlik yapacak olanların hem de ücretli asker olmak için başvuranların sayısında azalma olduğunu belirtiyor.
Ancak geçen yıl Milli Savunma Bakanlığı 15 bin 850 personel alırken 2018’de alınacak rakam ise 40 bin olarak açıklandı. Üniversite bitirmiş, yabancı dil bilen, iyi okullarda eğitim gören gençlerin askerlik mesleğine soğuk baktığını çünkü onların sivil hayatta istedikleri maaşı alabildiğini söyleyen komutanlar, üniversite mezunu işsiz gençlerin ise daha çok polisliğe başvurduğunu belirtiyor.
Daha önceleri vesayet, siyasete müdahale ve darbe tartışmalarıyla gündeme gelen ordu ve askerlik şimdilerde gençler için apayrı bir konu olarak gündeme geliyor. Evvela Tek Türkiye, Şefkat Tepe, Sakarya-Fırat gibi dizilerle Amerikanvari bir propaganda ile anlatılan askerlik, 15 Temmuz’dan sonra yeni bir formatla güncellendi.
Ömer Halisdemir üzerinden ilerletilen yepyeni bir imaj ortaya çıktı. Hayatı boyunca belki bir kere olsun eline silah almamış, bir gün uykusuz gece geçirmemiş pek çok genç, asker olmak istediğini söylemeye başladı.
Böylece 15 Temmuz’dan bu yana ordu neredeyse hiç gündemden düşmedi ve önce Fırat Kalkanı ardından yapılan Zeytindalı Harekatı orduyu herkesin gündemi yapmaya devam etti.
Ölen askerlerin cenazelerinde yaşananlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın askeri kamuflaj giymesi ve bu saatten sonra hiçbir sanatsal üretim yapamayan İbrahim Tatlıses, Hülya Koçyiğit, Orhan Gencebay gibi miadı nispeten dolmuş sanatçıların Suriye sınırında moral amaçlı askerlerle birlikte şarkı söylemesi de orduyu ve askerleri kamuoyunun gündemi yapmaya devam etti.
Bu işin prim yaptığını gören popülerlik düşkünü başka şarkıcılar da Mehmetçik parçaları besteledi ve kliplerini çekti. Bunların başında ise Sinan Akçıl, Tuğba Ekinci gibi şarkıcılar geldi. Sanatçılar askeriyenin ekmeğini buradan yemeye çalışırken gençler ise yine askeriyeden fakat bambaşka bir alanda ekmek bulmaya çalışıyor.
TÜİK’in Mayıs ayında açıklanan işsizlik raporuna göre Türkiye’deki 15-24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 19,8’i işsiz bu da her 5 gençten birinin işsiz olduğuna tekabül eden bir anlam olarak karşımıza çıkıyor.
Pek çok genç ise çalıştığı işten memnun değilken gençler er ve erbaş alımlarını dikkatle takip etmeye başladı. İşsizlikten bunalan ya da aldığı maaştan memnun olmayan on binlerce genç iş bulmak umuduyla askeriyenin kapısına dayanıyor.
Şu an Jandarma Komutanlığında uzman olan Malatyalı F. M., işsizlikten bu işe başvuranlardan…
Genç uzman, “Ben memlekette bir türlü düzgün bir iş bulamadım. İstanbul’da aldığımıysa direkt kiraya veriyordum. Elde avuçta bir şey kalmıyordu. Askere geldim ve uzman olmak için başvuru yaptım. Şimdi rütbem var, maaşım var ama özgürlüğüm yok. Kız arkadaşımla birkaç saat görüşme imkanımız bile neredeyse yok. O nedenle bir yandan bazı şeyleri elde ettim ama bazı şeyleri de kaybettim diyebilirim. 10 sene sonra bu işi bırakırım ama işsize kız bile vermiyorlar. Ben de mecburen böyle bir yol buldum” diyor.
Kendisine hiçbir şey olamadığın için mi asker oldun diye sorduğumda ise F. M., “Biraz öyle oldu. Mesela bu parayı sivilde başka bir işte alabilseydim burada olmazdım. Çünkü burada da bazı zorluklar var. Sürekli emir altındasın, sürekli teyakkuz halindesin… Misal bir general gelse hepimiz mum gibi olmak zorundayız. Burası değişik bir alan yani. “ cevabını veriyor.
Askerlik mesleğinin zor olduğuna dikkat çeken bir Albay ise askerlerin bu konuda sabırlı olmasının ve acele karar vermemesinin altını çiziyor.
Evvela bu meslekten tüm ailenin etkilendiğini belirten Albay, “Diyelim ki evlisin, artık sadece sen değil tüm ailen asker. Mesela ben Sinop’a gideceğim ve mecbur onlar da gelecek. Gençler çok hızlı karar veriyor. Askerliğe gönüllü olamazsan yapamazsın. Bu gençler maaş için ya da bir hevesle başvuruyor ama bir süre sonra sızlanmalara ve şikayetlere başlıyorlar. Çünkü işleri ve işleyişi bilmiyorlar. Oysa askerlik sabır ister ve fedakârlık ister. Anne-babanın rızası olmadan asker olmayı da düşünmesinler. Annen baban şehit haberini mi beklesin? Evvela rızalarını al sonra bu işe koyul” diyor.
Albay profesyonel orduya geçişin ordu için hayırlı bir karar olduğunu ancak askerlerin profesyonel bir yeteneğe sahip olmadıklarını dile getiriyor.
Bunun sebebini ise gençlerin askerliği ve asker olmayı yeterince idrak etmemiş olmalarına ve yukarda bahsettiği işi-işleyişi tam bilmiyor olmaya bağlıyor.
Albay, “Bu işe sadece koşu, sınav, kondisyon gözüyle bakılıyor. Yanlış… Bedenin olduğu kadar zekân da önemli. Ancak eğitim düzeyi düşük insanların asker olmaya gelmesi işi profesyonel olmaktan uzak kılıyor. Üniversite mezunu kaç kişi bu işe başvuruyor ki… Çok az.” yorumu yapıyor.
Ancak işsizlik dışında başka nedenler de gençleri asker olmaya itiyor. Mesela rütbe ve makam, medya eliyle yapılan propagandalar, ünlülerin Amerikanvari askeri dizi ve filmlerde oynamaları gençleri asker olmaya özendiriyor.
İzlediği dizilerden ve filmlerden etkilenerek asker olmaya başvuran gençlerden biri de Uzman Er olarak eğitim alan O. A olarak karşımıza çıkıyor.
O. A., “Ben Nefes ve Dağ’ı izledim. Ardından da Söz dizisini takip etmeye başladım. Sivildeyken tekstilde çalışıyordum. Asker maaşlarının 4-5 bin olduğunu da duyunca birden ısındım. Başvurdum, mülakata çağrıldım ve kabul edildim. Şu an uzmanlık eğitimi alıyorum. Aldığım eğitim ağır ancak başka yol bulamadım.” diye konuşuyor.
Yaşadığı askerlik ile izlediği filmler arasında hiçbir benzerliğin olmadığını ifade eden O. A. şunları söylüyor:
“Aslında izlediğim filmlerle bir alakası yok. Evvela hiç çatışma ortamı görmedim. O filmlerde, dizilerde askerler son teknolojik ürünler kullanıyorlardı. Oysa burada akıllı telefon dahi yasak veya bir resmi evrak için kaç tane izin almak lazım. Bu kadar hantal bir işleyiş beklemiyordum. Dışarıda olan ile burada olan birbirinden çok farklı. Düşün ki askeri alanda bir fotoğrafımı çektirmem bile yasak. Şu an sana konuşmam bile yasak, ismimi vermemem lazım çünkü memur sayılırım. Var gerisini sen hesap et… Yine de aldığım maaş sivildekinin iki katı ve bu beni tatmin ediyor. Niyetim 5- 6 yıl kadar bu görevi yapmak ve sonra gidip kendime bir kafe açmak.”
20 yıldan beri orduda rütbeli olarak görev yaptığını söyleyen Astsubay Kıdemli Başçavuş Ö. ise bu işin sonunu hayırlı görmüyor. Uzman er ve erbaş almanın asıl amacının profesyonel orduya geçmek olduğunu ifade aden bu asker şu yorumu yapıyor:
“Doğrusu adı profesyonel ama işleyiş maalesef profesyonellikten uzak bir şekilde yürüyor. Çünkü bu işe kendini veren, gönüllü adamlar lazım. Bu işi mecburen seçen adam mesai saatinin bitimini bekliyor. Böyle olunca da işler profesyonel olmuyor. Çünkü bu işin ucunda ölüm var, şehadet var.
Ancak sırf para için bunu yapıp ölürsen o zaman durum çok farklı olur. Bazen burada uzman gençleri görüyorum. Maaşını almış, rütbesi var, hava atıyor, telefonuyla oynuyor, bira içiyor ve kız düşürme peşinde kafelerde takılıyor… Oysa askere bunlar yakışmaz. Askere her yerde asker olarak yakışır.”
Uzmanlara eğitim veren bir Astsubay Başçavuş ise askerlerin cehaletinden şikâyet ediyor.
Gençlerin tutanak tutmayı, dilekçe yazmayı bilmediğini ifade eden Astsubay Başçavuş, askerlerin eğitim seviyesinin düşüklüğünden yakınıyor:
“Hiçbir şey olmadığı için asker oluyorlar cümlesine önceden inanmazdım. Ancak işsizlikten dolayı bu mesleği seçenlerle uğraşmak hakikaten çok zor ve inandırıcı. İlkokul mezunu adamlar kalkıp profesyonel ordunun neferi olmaya çalışıyorlar. Oysa bu iş teknik ve bilgi istiyor, fedakârlık ve beceri istiyor. Kültürlü ve bilgili adam istiyor. Geçenlerde sordum: herkes son okuduğu üç kitabın adını söylesin ve biraz anlatsın.
İnanır mısın yüzlerce askerin içinden üç kitap okumuş adam sayısı on kişiyi geçmiyor. Çok üzüldüm…
Asker dediğin günceli ve hatta güncel olmayanı takip eder. Eğitimini ve disiplinini her yerde gösterir. Ama maalesef şu an öyle bir maya göremiyorum. Herkesin tek bildiği şey sosyal medyada fotoğraf paylaşmak…”
Şu an jandarmada eğitim alan Uzman İ. A ise buraya tamamen para için geldiğini söylüyor. Yıllarca okumak istediğini ancak imkânlarının el vermediğini belirten İ.A, şu görüşleri dile getiriyor:
“Vatanımı çok sevdiğim için asker oldum diyen insanlar bence dürüst değil. Ben sivil iken de vatanımı severdim, asker iken de seviyorum. Sevgide bir değişiklik yok. Ayrıca koşmak, şınav çekmek, barfisk çekmek, mekik çekmek mi vatan sevgisi?
Ben öğretmen olmak istiyordum fakat orta okulu terk ettim. Çocuklara ders veren öğretmen bence vatanını seviyor. Asıl sevgi ders vermek… Burada mıntıka temizliği midir vatan sevgisi? Mesela maaş almadan kaç insan burada bu eğitime, bu laflara, mıntıkaya katlanır ki? Bence kimse katlanmaz.
Mecburiyetten herkes burada. Her şeyimiz gözaltında, komutanların gözleri hep üstümüzde… Bir maaş alıyoruz ve görevimizi yerine getiriyoruz. Çoğunluk burada maaş alıyor ve burada bu vesileyle görevini yerine getiriyor. Ama dediğim gibi görev… Maaş olmadan kimse bu işi gönüllü olarak gelip yapamaz.”
Şu an askeriye içindeki bir Rehberlik-Danışma Merkezinde çalışan psikolog ise gençlerin psikolojisinin olumlu olması gerektiğini söylüyor.
Gençlerin istemeden ve birazdan mecburiyetten bu işe başvurduklarını, fırsat buldukları her anda sivil hayata karıştıklarını ifade eden psikolog, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Askerlik zor meslek. Gençler hızlı karar veriyor. Çözüm Süreci döneminde askerliğe ilgi gösteren ve askere gelen genç sayısında bir hayli artış oldu. Ancak çatışma dönemlerinde askere gelme oranı ve asker olmaya yönelik ilgi biraz düşüyor. Bu normal çünkü herkes canını düşünüyor.
Ancak dışarıda iş bulamadığı için buraya asker olmak için başvuran da çok kişi var. Bunlar hem mutsuz askerler hem de mecburen buradalar… Bu yüzden mecburi ve zorla yapılan bir işin mükemmel olmasını bekleyemeyiz. Ve bu durum gençlerin suçu değil. Onlara uygun iş fırsatlarını yaratmış olsaydık onlar da istemedikleri işlerde kendilerini bulmazlardı.”
Kaynak: Ahval