Temmuz 8, 2020 – Çiğse Dedeoğlu
2009 yılından beri seferberliğe gitmeyi reddeden ve vicdani ret hakkının yasallaşması için mücadele veren vicdani retçi Murat Kanatlı Gazeddakıbrıs ile vicdani ret ve bedelli askerlik üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. Kanatlı, Kıbrıs’ın kuzeyinde vicdani ret konusunun hangi aşamada olduğu, anayasada yer alan ‘yurt ödevleri’ ve vicdani ret yasasının Meclisteki yeriyle ilgili konularda açıklamalarda bulundu.
Kanatlı açıklamasında şunları kaydetti:
“1914’lü yıllarda İngiltere savaş koşullarında vicdani reddi yasallaştırırken kullanılan argümanlar, bugün hala Kıbrıs’ın kuzeyinde karşımıza çıkıyor ve vicdani reddi yasallaştırmamak için gerekçe olarak kullanılıyor. Vicdani ret 60’lı 70’li yıllarda bütün dünyada bir insan hakkı olarak yasallaştı. Askere gitmeyi reddedenlere alternatif kamu hizmeti görevi verildi. Vicdani ret hakkını hala tanımayan tek ülke Türkiye kaldı.
Bu aşamada Avrupa genelinde, vicdani retçiler olarak, bu hakkı mültecilik bağlamında değerlendirmeye, profesyonel ordudaki yerini tartışmaya başladık. Fakat memleketimize gelince 30-40 sene önceki argümanlar hala karşımıza çıkıyor. “Vicdani ret hakkı tanınırsa asker nereden bulunacak, nöbeti kim tutacak?” gibi sorularla karşı karşıya kalıyoruz. Siz zaten bu teknoloji çağında sınırları acemi erlere nöbet tutturarak koruyorsanız, burada bir güvenlik açığı söz konusudur. Böyle bir sistem artık geçerli değildir. Avrupa’da sınırların güvenliği artık uydu teknolojileriyle korunurken, biz nöbeti kim tutacak tartışması yapıyoruz.”
“Biz savaşa karşıyız”
Vicdani ret olayının anayasaya aykırılığını öner süren kişilerin bedelli askerlik söz konusu olunca anayasayı unuttuklarını da ifade eden Kanatlı şunları kaydetti:
“Bir diğer konu ise, bize alternatif olarak profesyonel askerliğin önerilmesi. Biz zaten savaşa karşıyız. Bunu anlamıyorlar. Türkiye’de bile profesyonel ordudan özel orduya geçiş yapılmışken biz hala 30-40 sene öncesinin argümanlarını bize savunan insanlara dert anlatmaya çalışıyoruz. Vicdani ret olayının anayasaya aykırılığını öne süren bu kişiler, bedelli askerlik konusu gündeme gelince anayasayı unutuyorlar. Çünkü herkesin yeğeni var, çocuğu var. Söz konusu onlar olunca savundukları argümanları unutuyorlar. Maalesef karşımızdaki insanlar samimi değil. Konu kendi çocukları olduğunda bedelliye evet diyen milletvekilleri konu vicdani ret olduğunda hayır diyebiliyor. Vicdani ret uygulanamaz, anayasaya aykırıdır fakat bedelli askerlik güvenlik sorunu oluşturmaz, uygulanabilir mi?”
“Anayasal ödevler arasında hiyerarşi var”
“Anayasaya baktığımızda yurttaşların uyması gereken birçok ödev vardır. Örneğin çevreyi korumak, eğitim hakkını korumak, yoksulları korumak… Devlet bu ödevleri yerine getirmeyenlerin peşinden koşmuyor, hapis cezası vermiyor. Bu ödevlerin hepsine neden eşit hassasiyetle yaklaşılmıyor? Bizim memleketimizde anayasal ödevler arasında da hiyerarşi vardır. Kimi ödevler önemlidir, kimi ödevleri yapmasanız da olur.
Biz diyoruz ki, 6 bin sterlin vermek yerine, yurt ödevini yerine getirmek için ihtiyaç olan bir alanda çalışalım. 15 ay zorunlu askerlik yerine, 20 ay hastanede çalışma alternatifi getirilsin. Bu da anayasaya aykırı olarak görülüyor. “
“Siyasi ahlaksızlık“
“Biz her zaman platformlara katılmaktan, sözümüzü söylemekten sakınmadık. Çağrıldığımız komitelerde görüşlerimizi söyledik. Toplantılara da katıldık, uluslararası durumu da anlattık. Bakanlık temsilcileri da çok itirazlarının olmadığını söylediler. Fakat bir sabah uyandık ve yasa tasarısı ansızın buharlaştı. Kudret Özersay bununla ilgili olarak hiçbir açıklamada bulunmadı. Biz yeni hükümet kurulduğunda ve meclisin yeni dönemi başladığında artık listede olmadığımızı gördük. Bu bir siyasi ahlaksızlıktır. Keyfi şekilde siyaset yapmaktır.
Vicdani ret hakkının tanınmasıyla ilgili yasal prosedürde emekli generaller ve albayların görüşleri vardır. Bu insanlarla saatlerce süren komite toplantıları gerçekleştirildi. Ve buradaki görüşler bu hakkın yasallaştırılmasının imkansız olmadığı yönündeydi. Umarım bir gün bu komite tutanakları açıklanır. Bu komite toplantıları sırasında vicdani ret konusuna en çok itiraz eden milletvekili Yasemin Öztürk idi. İleriki zamanlarda Yasemin hanımın bedelli askerlik konusunda neler yapacağını göreceğiz.”
“Vicdani ret haktır“
“Anayasa’ya göre kışlaya girme zorunluluğu her yurttaş için geçerlidir. Fakat biliyoruz ki kadınlar, engelli ve bakıma muhtaç yurttaşlar ve polis akademisine gitmiş olan polisler askerlikten muaftır. Bu kişileri muaf tutabilen sistem, vicdani retçilere gelince muafiyet sağlayamıyor ve anayasaya aykırılıktan bahsediyor. Bu da mantıklı değildir.
Bugün dünya zorunlu askerlikle ilgili bambaşka bir boyuttadır. Türkiye, Yunanistan gibi istisnalar dışında zorunlu askerlik uygulaması çok az ülkede mevcuttur. Fakat bizdeki mentalite o kadar bir geride kaldı ki, zorunlu askerliği, insanları kışlaya sokup, militarist eğitim vererek, milli şuur aşılayabilecekleri bir araç sanıyorlar. Bu dünyada uzun zaman önce vazgeçilmiş bir uygulamadır. Vicdani ret haktır. Bütün insanları, vicdani ret, zorunlu askerlik ve bedelli kavramlarını daha açık bir zihinle tartışmaya davet ediyoruz. Görecekler ki, karşı tarafın argümanları zayıf ve tutarsızdır. “
Kaynak: Gazedda Kıbrıs
**
‘Vicdani ret sadece askerlik üzerinden okunmamalı’
Sağ partili millet vekilleri ve yandaşlarının vicdani ret kavramıyla ideolojik bir sorunları olduğunu düşünmüyorum. Onlar sadece torpil mekanizmasının bozulmasından korkuyorlar.
Temmuz 10, 2020 – Büke Dorukan
GazeddaKıbrıs, Vicdani Ret savunucu ve geçtiğimiz yıl askeri mahkemede gerçekleşen dava sonucu hapis cezası alan Halil Karapaşaoğlu ile birlikte hükümetin bedelli askerlik ile ilgili aldığı son karar üzerine bir röportaj gerçekleştirdi. Hükümetin vicdani ret hakkındaki tutumunu ve toplumdaki eşitsizlikleri değerlendiren açıklamalarda bulundu.
Konuşmaya kendi Vicdani Ret savunuculuğu üzerine son gelişmeleri aktararak başladı. Halen polis kurumundan çağrılar yapıldığını ve kendisinin gidip seferberliği reddettiğine dair polise kağıt imzaladığını söyledi. Yaklaşık bir yıldır dosyalanmayan davanın üç hafta önce polis tarafından yeniden dosyalanmaya başladığını ve ilerleyen zamanlarda bir dava tarihi belirleneceğini de ekledi.
Diğer yandan konu ile alakalı söze, ‘Özel statüde bedelli askerlik yapacak olanların 6 bin sterlin ödeyerek yerine getirmesi açık bir şekilde eşitsizlik yaratıyor’ diyerek başladı. Toplumlarda savaşa giden ve hayatını kaybedenler hep yoksul insanlardır. Bizim toplumumuza bunu yansıtacak olursak nispeten ekonomik durumu daha iyi olan kesim bedelli askerlikten yararlanabilecek diye ekledi.
Bu artışın sebebini Koronavirüs pandemi sürecine bağlıyor;
Karapaşaoğlu, devletin bu dönemde yaşadığı mali kaybın bedeli bir şekilde çıkarılması gerekiyordu. Bu bedeli ne yazık ki ülkedeki gençler üzerinden çıkartma kararı aldılar. Bu hiç bir şekilde kabul edilemez. Ayrıca bu kararın devletin, toplumuna verdiği değer ile doğrudan bağlatılı olduğunu ve vatandaşlar arasında yapılan ayrımcılığın en büyük göstergelerinden biri olduğunu aktardı.
‘Torpil mekanizmasını çözemiyorlar’
Devletin vicdani ret yasasını geçirememesinin en büyük nedenlerinden biri torpil mekanizmasını nasıl çözeceklerini bilmemeleridir diyen Karapaşaoğlu şunları da aktardı;
Ülkede bulunan 45 bin kadar Türkiye askerinin tek açıklaması Güvenlik Kuvvetleri’nin tamamen simgesel olmasıdır. Bu topraklarda bir işgal rejimi var fakat bir parti devleti anlayışı da söz konusudur. Torpiller, rüşvetler ve yolsuzlukların var olmasını sağlayan mekanizma ise sağ ve milliyetçi yapıdaki hükümetlerdir. Devlet, insanlarına eşit haklar sağlayamadığı gibi, onların temel haklarından biri olan vicdani ret hakkını da veremiyor.
Ancak sağ partili millet vekilleri ve yandaşlarının vicdani ret kavramıyla ideolojik bir sorunları olduğunu düşünmüyorum. Onlar sadece torpil mekanizmasının bozulmasından korkuyorlar. Bunu milliyetçilikle kamufle etmeye çalışıyorlar.
‘Vicdani ret sadece askerlik üzerinden okunmamalı’
Karapaşaoğlu, toplumun vicdani ret hareketinde destekçi olduğunu ve bundan sonraki dönemlerde de harekete geçeceğine inancının tam olduğunu açıkladı ve sözlerine şöyle devam etti;
Vicdani ret gibi kişiler üzerinden dönen siyasal hareketlerin dava süreçleri, bu ülkenin aydın insanları tarafından her zaman desteklenmiştir. Ancak bu toplumun en büyük sorunlarından biri bir siyasal hareketi sürekli olarak yüksek tutamamasıdır. Ayrıca vicdani ret sadece askerlik üzerinden okunacak bir hareket değil gelecek kaygısı, sosyal adaletsizlik ve gençlerin işsizlik sorunları üzerinden de değerlendirilebilecek bir mevzudur. Toplum karşısına çıkan eylemleri bir çok etkeni birleştirerek tepkisini gösteriyor. Bu rejimi değiştirmek isteyen bir toplum var fakat Kıbrıslıtürk toplumu genç sayılabilecek bir toplumdur. Bütün bu siyasal mücadeleler bir toplumun oluşma sürecidir. Bu anlamda ben umutsuz değilim.
‘Hükümet vicdani ret konusunu neden rafa kaldırdı?’
Türkiye’nin alt rejiminde kalmış bizler iktidara gelen hükümetler tarafından hiç bir zaman gelişmesi istenen bir toplum anlayışı ile yönetilmiyoruz. Bunun en büyük göstergesi toplumun zaaflarını kullanarak iktidara gelen sağcı ve milliyetçi partilerin yönetimde olmasıdır.
Bu ülkede demokratik bir toplum geliştirilirse iktidarı sorgulayacak mekanizmalar çalışmaya başlar. Hükümetin yolsuzluk ve rüşvet ile dönen sistemi kolaylıkla yargıya taşınır. Dolayısıyla bu tarz demokratik girişimler her zaman tehlikeli görülür. Sadece vicdani ret değil, kadın hakları, LGBTQI+ ve din hakları tanınmaya başlarsa bu sistem domino taşı gibi devrilmeye başlar. Bu yüzden devlet hiç bir zaman vicdani ret ve diğer insan haklarını kendi rızasıyla gündeme taşımayacaktır.
Halil Karapaşaoğlu sözlerine şöyle son verdi;
Bu ülkede milliyetçilik, bayrak ve devlet satın alınabilen şeylerdir. Bedelli askerliği 6 bin sterline yükseltenler bu yasadan en çok yararlanacak olanlardır. Anayasa askerliği herkesin yurttaşlık görevi olarak gürüyor, — vicdani retçiler olarak bu konununda tartışılması gerektiğini savunuyoruz — o zaman niye toplum içinde böyle bir ayrımcılık yaratıyorlar?
Biz körü körüne sol ideolojiyi savunmuyoruz. Ezilenlerin, emekçilerin hakları sol ideoloji altında ortak olduğu için bu ideolojiyi sahipleniyoruz. Bu ganimet ve refahın bir sonu vardır. Genç nesil milliyetçi ve sağcı sistemin kendilerine yarar sağlamadığını görüyor çünkü bu sistem gençlerin hayatını garantiye almıyor. Kıbrıs’ta milliyetçilik cüzdandan geçer ama o cüzdan boş kalırsa ülkede ne milliyetçilik ne de bayrak var olamaz.
Kaynak: Gazedda Kıbrıs