‘’28 Aralık 2011 tarihinde Türk savaş uçakları tarafından 34 kardeşimizi katleden ve Kürdistan topraklarında kan akıtan bir sistemin kölesi ve askeri olmayacağız. Buradan tüm halklara sesleniyoruz. 90 yıldır Kürdistan topraklarında halkımızı işkence zülüm ve sömürgecilik politikaları ile halkımızı kendi kardeşlerine karşı kırdıran bu zihniyetin parçası olmayın diyoruz.
Roboski katliamının gerçekleştiği günden günümüze tam 3 yıl doldu. Yaşadığımız bu katliamdan günümüze Roboski katliam dosyasında bir adım dahi yol alınamamıştır. Yol alınamamasının en büyük nedeni ise daha önce bir çoğunda gördüğümüz gibi bu katliamın da siyasi sorumlusu TC devletidir. Roboski katliamının olduğu günden günümüze, devlet yaptığı katliam yetmez gibi hep intikamcı davranmış ve Roboski için mücedele yürüten her kesime acımasızca saldırmıştır. Katliam dosyası uzun süre bekledikten sonra katliamı fiili olarak gerçekleştiren askere hiç acımadan teslim etmişler, asker de kovuşturmaya gerek olmadığını söylemiştir. Geçmişe hiç bakmadan Roboski katliamının 3. Yıl dönümü için Kocaeli Üniversitesi öğrencilerinin gerçekleştirmek istediği Roboski anması ve etkinliğine polis acımasızca saldırmış ve 100 öğrenciyi gözaltına almıştır.
Türkiye ve Kürdistan’da aldığımız ve Roboski için yapılan tüm etkinliklere saldırı haberleri gelmeye başladı. Bir devlet eğer suçsuz ise ve bu katliamla hiçbir ilişkisi olmadığını düşünüyorsa böyle feryat figan insanları öldüresiye saldırısı nasıl açıklanabilir?
Kendinden önceki diğer katliamcı hükümetlerin mirasını devralmış ve katliamlar adına üzerine çok şey katmıştır. O kadar intikamcı ve kendi için cinayet işleyenleri de koruma altına almaktan geri durmamıştır. Öyle bir yasa hazırlıyor ki adeta Roboski’nin fiili katilleri olan askeri koruma altına almıştır. Askeri artık yargılayabilmek için Başbakan’dan izin almak durumunda kalacağız. Hükümet ise siyasi sorumlusu olduğu bir katliamın faillerini asla yargıya teslim etmeyeceğini de göstermiş durumdadır. Düşünün ki Roboski katliamında sorumluluğu olan Abdullah Baysal katliamdaki sorumluluğundan kaynaklı ödüllendirilerek Şırnak’ta tümen komutanı yapılarak tekrar aynı yer katliam bölgesine gönderiliyor ki katliamdan sonra korucuları toplayarak; ‘Sizi bir kere öldürdük bir kere daha devlet olarak öldürürüz kim ne diyebilir’ diye köylüleri tehdit etmişti.
Propagandalarında sürekli olarak, ‘bin yıldır bir arada yaşıyoruz ve et ile tırnak gibiyiz’ diyen TC devleti Şengal ve Kobane de halkımıza karşı katliamlar gerçekleştiren, bebek katili IŞİD çetelerine destek veren Türkiye devleti utanmadan kalkıp Kürt halkının çocuklarını askere çağırıyor.
Bu coğrafyayı halklar mezarlığına çeviren bu cinsiyetçi yapının silahını almayı ret edin, eğer silahını almışsanız bir an önce bu yanlıştan dönün diyoruz. Buradan bir kere haykırarak ‘savaş oyunu’ bitti diyoruz. Bundan sonra bu cinsiyetçi ırkçı militarist sistemin hiç bir koşulda ne asker olarak, ne korucu olarak asla parçası olmayacağımızı buradan tüm kamuoyuna deklare ediyor. Savaşın parçası olup kardeş kanı dökmeyi ret ediyoruz.”