2006, 01 Nisan Metin Aydın – Sk’ya gönderildi
Barış: yeryüzünde bir hayali ütopya olarak görülsede onun için mücadele etmeye değerdir…
Zarahuştra (zerdüştlüğün) temelinde şu gerçek vardır ve dinin temelini oluşturur. KÖTÜYE DİREN.ONDAN KORKACAĞINA ONA ADAKLAR ADAYACAĞINA ONU YATIŞTIRACAĞINA ONA DİREN.KÖTÜDEN KURTULUŞUN TEK YOLU KÖTÜ OLAN HERŞEYE HERKESE DİRENMEKTİR…
Bu söz benim yaşamımı şekillendiren bana yön veren en temel perspektifimdir. Simdiki konumumdan hareketle savaşın en önemli olgusu olan ordu içinde bir askere statüsünde olduğum için ve bu statüyü zorunluluk gereği yaptığımdan. zorunluk dahi olsa kendimle bütünleştirmediğim için yanlış ve dogru bulmadığımdan ötürü askerlik yapmayı redediyorum.içimdeki sesi kendimi yani ruhumun ve düşüncemin sesini dinleyerek şunu söylüyorum REDEDİYORUM. Asker olmayı şiddetin bir unsuru olmayı ve savaş ağalarının bir adamı olmaktansa barış cephesinde yer almış dünyadaki tüm miklatarist rejimlere şiddeti ölümü katletmeyi cinayetleri mubah sayan her oluşuma devletlere hareketlere karşı barış mücadelesinde yer almayı karalaştırmış ve bunun bedelini vermeye hazır ve kötüden gelen herşeye direnmeye hazırımdır…insan olduğum için bir başka ananın evladını öldürmemek acı çektirmemek ve yaşanan şiddete ortak olamak için redediyorum. ve üç aydır askerlik yaptığım istanbul merkez komutanlığına gitmeyecem.
Uzun düşünmelerin ardında aldığım bir karardır bu:
Çok süremi aldı çünkü savaşın içinde şekilenmiş bir nevi savaş içinde olgunlaşmış yetişmiş biri olarak savaş karşıtı bir tutum sergilemem sadece sözlemi kalacaktı yada yaşamımda pratiğemi indirgeyecektim. bundan dolayı uzun sürdü bu kararımı almak.üç aylık askerlik süreçinde yaşanan gerçekleri kendi gözümle gördüğümden dolayıda bu kararımı artık fiili olarak uygulamak ve vicdanımın sesine kulak vererek vicdani red hakkımı kullandığımı herkese bildiririm.
ben 1981 yılında diyarbakırda doğdum.1999 yılında ve öncesinde onlarca defa gözaltına alındım ve kendine insanım diyen kimsenin yapamıyacağı sistematik işkencelerden geçirildim.halen bu işkencelerin etkileri üzerimde vardır.dün bana işkence yapanlar büğün askerlik adıyla beni zorla ömrümün 15 ayını gaspetmeye calışıyorlar.12 buçuk yıl ceza aldım.altı yıla yakın bhir süre içerde kaldıktan sonra tck nın değişmesiyle birlikte yattığım ceza yeterli görülüp serbest bırakıldım…yaşadığım şehir ve ortamdan dolayı şiddeti deyim yerindeyse iliklerimi kadar hisettim ve yaşadım. akrabalarımı ve yakın arkadaşlarımı bölgede yaşanan savaşta yitirdim. şuna inanıyorum ben barış mücadelesini en iyi yürütecek olanlar savaşın içinde-zorunlu olarak- kalmış savaşın acılarını hisetmiş bedel vermiş bedel verdirtmiş ama savaşın bir çıkış yolu olmadığını anlamış ve barış mücadelesini nihai hedef bilip bu uğurda mücadele etmeye kendini odaklandırmış insanlar barış cephenesine katkılar sunacağına eminim.
yaşadığım topraklar yani mezopotanya:dicle ve fırat arasındaki bölge. verimli topraklara sahıp olması iklim şartlarının uygun olması gibi nedenlerden dolayı sık sık istilalara savaşlara katliamlara sahne olmuştur. dünyanın ilk yaşam ve uygarlık alanı olmasının özelliğinden dolayı ve yine stratejik konumundan haiz o dönemlerin bütün impararatorları büyük güç olmak için bu toprakları elde etmeye calıştı. hititler lidyalılar persler sümerler akadlar babil asur roma ve daha onlarca güç devlet buraları elde edip hukümdarlıklarını sürdürmeye calıştılar.günümüzde abd eliyle yağmalanan bu topraklar ve ölüm sanki kacınılmaz kadereleriymiş gibi önlerine sunulan yaşam ve şiiddetin bir kısır döngü olarak görüldüğü bu toprakların ve topraklarının insanlarının herkesten daha çok barışa ihtiyacı var. rivayete göre: habille kabilin ilk savaşından akan kan yine bu topraklara akıtıldı.artı ürün insanlık tarihinin ilk yerleşim yerleri arasında olan yine topraklarda doğdu.ve devlet denen kanla ve şiddetle beslenen aygıt ortaya çıktı.sembolikte olsa bu dediklerim şunu deme cesaretini kendimde hisediyorum:ilk kanın döküldüğü ve ilk artı ürünün değerin ortaya çıktıları bu topraklarda insanoğlunun acgözlülüğü daha fazlasına sahip olma egolarının yol açtığı savaşlar ve çatışmalar nasıl bu topraklarda doğduysa yine bu topraklarda BARIŞ mücadelesinin şekillenmesi savaşa karşı mücadele edilmesinin inancını taşıyorum…
sadece savaşa karşıyım ve vicdani redimi veriyorum demekle de kendimi sınırlı tutmuyorum.yaşamamım boyunca kendimden başlayarak toplum ve sistemlerde devletlerde olan şiideti haklı kılan ve şiddeti uygulayan her oluşuma karşı mücadelemi vereceğim.bunu yaşadığım toprakların makus talihini değiştirmek için ve kendime yüklediğim bir sorumluluk olarak görüyor ve gereklerini yapacağımdır….
nefretin kinin hasetin ve savaşın yerini dostluk höşgörü neşe ve barış alana kadar mücadelem devam edecektir.
daha dun diyarbakirda cereyan eden olaylar kendi halkima kursun sIkma dusuncesi beni bu karara iten gerceklerden biridir. olenlerin cogunun savunmasiz insanlar olmasi dusuncesi beni dahada bir etkileyen bir olgu. silahsiz, mahsum ve tek amaclari insanina sahip cikmak olan insanlara silah yoneltmeyi red ediyorum savas karsiti bariscil ve humanist bir insan olarak diyarbakirda yasana olaylari kiniyorum.
saygi ve sevgilerimle
metin AYDIN
istanbul