Çekimi Haziran’da, kurgusu Eylül’de biten roboski filmi, “Ağlama Anne, Güzel Yerdeyim”, nihayet internette.
Konuyu biliyorsunuz: 28 Aralık 2011’de Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı jetler Şırnak/Uludere’ye bağlı Roboski (Ortasu) köyünde 34 köylüyü bombalayarak öldürdü. Türk basını, devlet ne diyecek diye on küsur saat bekledikten sonra, “Uludere’deki olay” filan gibi utangaç başlıklarla katliamı duyurmaya başlayabildi. Üç gün sonra, sokaklarda, salonlarda çılgın yılbaşı kutlamaları yapıldı. Ardından, hükümet içinden bile, katliamdan duyulan rahatsızlıklar dile getirildi, ama başbakan, “ordu Ahmet mi Mehmet mi bilemez ki” diyerek, şüphe üzerine otuz dört insanın öldürülmesini savundu, herkesi susturdu. Roboski için adalet arayanları, bir Türk klasiğine uygun olarak, “terör örgütüne yardım etmekle” suçladı.
Katliamın ardından, Mazlumder ile İnsan Hakları Derneği, bir “Roboski Platformu” oluşturdu ve “34 yalnız bir sayı değildir” fikrinden hareketle, ölen insanların hikâyelerini derleyip ilgili devlet kuruluşlarına, basına yollamaya başladı. başka bir dizi etkinlik de yaptı.
Filmi, bu iki derneğin birarada çalışmasından duyduğum memnuniyetle, her ikisinin desteğiyle yaptım. “Beğeneceğinizi umuyorum” diyemiyorum, çünkü olay o kadar ağır ki, film şöyle mi olmuş böyle mi diye konuşmak abes kaçabiliyor.
Seyretmeniz ve yaygınlaştırmanız umuduyla:
http://vimeo.com/umitk/roboski
selamlar sevgiler
*******************************************************
taraf.com.tr
Ağlama Anne, Güzel Yerdeyim
HÜSEYİN İSTEMİL – 09.11.2012
Şırnak’ın Uludere İlçesi’ndeki hava operasyonunda 34 köylünün katledilmesi belgesele konu oldu
Şırnak’ın Uludere İlçesi’ndeki hava operasyonunda 34 köylünün katledilmesi belgesele konu oldu. Ümit Kıvanç’ın çektiği Ağlama Anne, Güzel Yerdeyim belgeseli gösterime girdi.
Hayatını kaybedenlerin sevdiklerinin ağzından anlatıldığı belgeselin gala gecesine katliamda yakınlarını kaybeden Encü ailesinin üyeleri de katıldı. Yönetmen Kıvanç, “34 sadece bir rakam değil, onlar insandı, orada 34 insan öldü” dedi. Katliamın hemen ardından büyük bir coşkuyla yılbaşının kutlandığını söyleyen Ümit Kıvanç’ın filmi de bu görüntülerle başlıyor. Olaydan üç gün sonra Türkiye’nin her yerinde şarkılar söyleniyor, havai fişekler atılıyor, sofralar kurulup eğlenceler düzenleniyor. Belgesel filmde babalar ve anneler oğullarını; genç kadınlar kardeşlerini, yeğenlerini ve nişanlılarını anlatıyor. Katliamda 11 akrabasını kaybeden Veli Encü, faillerin hâlâ yargı karşısına çıkarılmamasından yakınıyor.
*************************************************************
radikal.com.tr
Biz fakirdik hiçbir devlet fakirini öldürmez’
09/11/2012
Ümit Kıvanç, Uludere’de 28 Aralık’ta F16 tarafından bombalanarak öldürülen 34 insanın hikâyesini ‘Ağlama Anne Güzel Yerdeyim’ belgeselinde topladı. Belgesel, yakınlarını kaybedenlerin yaşadığı travmayı da ortaya koyuyor.
Haber: AYÇA ÖRER
“Ağlama anne, biz şehidiz. Yerimiz güzel.” Emine Encü rüyasına giren oğlu Salih Encü’ün kendisini bu sözlerle teselli ettiğini söylüyor. Salih Encü öleli beş ay olmuş, Emine Encü’ye göre mezarlığa gitmediği günler “yaşamıyor.”
Ümit Kıvanç tarafından hazırlanan ‘Ağlama Anne Güzel Yerdeyim’ belgeseli de adını bu anlatımdan almış. 28 Aralık’ta F16’yla 34 insanın öldürülmesinin ardından mayıs ayında Gülyazı ve Ortasu köylerine giden Kıvanç, orada yakınlarını kaybedenlerle yaptığı 42 görüşmeyi belgesel haline getirmiş.
Belgesel, Cahit Koytak’ın ‘ Uludere Destanı’ şiiriyle açılıyor. Muhammed Encü’nün babası Ubeydullah Encü’nün anlatımıyla başlayan belgesel, aynı zamanda o gün Ubeydullah Encü ve güvenlik güçleri arasında gerçekleştirilen telefon konuşmasının detaylarına da yer veriyor. 17’si çocuk 34 kişinin öldürüldüğü olayda yakınlarını kaybedenler, onlara ilişkin hayallerini anlatırken, hayatlarından kesitlere de yer veriyorlar.
Mazlumder ve İnsan Hakları Derneği tarafından desteklenen filmde ailelerin anlatımları dışında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın Uludere hakkında söylediği sözlerin bir derlemesi de bulunuyor.
Filmin galasında söz alan ve kardeşiyle akrabalarını olayda kaybeden Veli Encü “Roboski için yapılan her film, yazılan her kitap, şiir bizi bir adım daha aydınlığa yaklaştırır” derken, filmin yönetmeni Ümit Kıvanç da olayın iki gün sonrasındaki yılbaşı kutlamalarına dikkat çekti:
“34 sadece bir rakam değil, onlar insandı, 34 insan öldü. Bizler ölen insanları insan olarak algılmakta zorlanıyoruz. Onların hayallerinin olabileceğini kavrayamıyoruz. Roboski katliamından iki gün sonra insanlar yılbaşını kutladı. Türkiye ’nin her yerinde şarkılar söyleniyor, havai fişekler atılıyor. Roboski hariç, orada ağıtlar yükseliyordu.” Kıvanç, belgesel sürecini ise şu sözlerle anlattı: “İnsanlar bu korkunçluğuna rağmen çok vakurdular. Ne söylediklerini biliyorlardı, metanetlerini koruyorlardı. Kendilerine yapılanı ‘hakaret’ olarak nitelemeleri özellikle etkileyiciydi. Bize çok açık davrandılar. Dayanılması zor bir acı yaşadıkları için kaybettikleri insanlarla olan anılarını anlatmanın onlara da iyi geldiğini, acıyı daha bir yaşanabilir kıldığını sanıyorum.”
‘Oğlumu ayağından tanıdım’
Belgeselde 39 kişinin anlatımları yer alıyor. Yakınlarını kaybedenler yaşadıklarını ‘ölüm’ olarak niteliyor.
Osman Kaplan’ın eşi Pakize Kaplan: Birbirimizi seviyorduk ve evlendik. 14 yıl geçirdik. Çocuklarımız olduğunda çok seviniyordu, onları çok seviyordu. Yetim büyümüştü, beş kardeştiler. “Benim de beş çocuğum var. Onları okutacağım, benim çektiğim rezaleti çekmeyecekler” diyordu. “Yoksulluğun işkencesini çekmeyecekler” diyordu. Akşama kadar çalışıyordu. Çocuklarımız hep ayakkabısız, çorapsız, önlüksüz, deftersiz, silgisizdiler. Gittiği akşam çocuklara “Yatmayın size hediye getireceğim” dedi.
Selam Encü’nün annesi Semire Encü: Oğlum sadece o akşam gitmişti. Askerin yolu tuttuğunu öğrenince kızımla hududa gittik. Kar vardı, terlikle gitmiştik, çorapsız, yolda terlik de koptu. Sınır boyuna gittik, Heronlar tepemizde uçuyorlardı. İnsanlar, “Dönün kurtlar sizi yiyecek” dediler. Dönmedik. Her gelene el feneri tutuyordum, “Oğlum bu mudur?” diye, değildi. Her gelene soruyordum, “Oğlum kurtuldu mu” diye. Gençler “Oğlunun cenazesi sınırın öbür yanında” dediler. Ateş yanıyordu, kendimi ateşin üzerine attım. Bırakmadılar. Yetişemedim de bana göstermediler. Bizi Uludere Hastanesi’ne götürdüler. Oğlumu orada gösterdiler. Uzun boylu birini gösterdiler. O Selam değildir. Bir tane baktım, o Serhat’tır. O da oğlum değildir. Oğlumun ayağının bir kısmını gördüm, oradan tanıdım.
Aslan Encü’nün annesi Zahide Encü: İnsan dört uçağı dört devletin üzerine bile kaldırmaz. Bir tanesi için bile Allah’tan korkmaz mı? Oğlum gömüldükten beş gün sonra eli bulundu. Beş gün sonra elini gömdük. Biz fakir insanlardık. Hiçbir devlet fakirini öldürmez.
Cemal Encü’nün annesi Hazal Encü: Sesleri duyunca yola gitmeden 112’yi aradık. Gün ağardı, yardıma gelen olmadı. Ambulans veya helikopter gelseydi belki yaralı kurtulan 13 kişi yaşıyor olurdu.