Bizler, bir şekilde hayatı Türkiye’den geçmiş vicdani retçiler olarak her zaman ilk sözümüzü Türkiye’nin Kürdistan’da yürüttüğü savaşa karşı ‘savaşın insan malzemesini kurutmak’ üzerine söyledik. Çünkü bizler gözümüzü bu dünyaya yanı başımızda devam eden savaşlar ile açtık ve savaşlar içinde büyüdük, şimdi de savaş politikalarının büyük tahribatları/yıkımları altında hayata/mücadeleye devam ediyoruz.
Savaşları halklar çıkarmaz. Savaşların kararlarını verenler her zaman iç içe geçmiş iktidar ve sermaye oldu. Çünkü onların bu savaşlarda kaybedecekleri hiçbir şeyleri olmadı. Ellerindeki şiddet tekelini, arkasına aldığı toplumsal destek ile fütursuzca kullanıyorlar. Ve hatta kendini muhalif diye adlandıran kesimler ve partiler de karşı bir söylem ve de politika geliştiremedikleri için kendilerini savaşı desteklemek zorunda hissediyor.
Onlar için savaş kendi iktidarlarını inşa ve kirli iktidarları için para kazanmak dışında bir şey olmadı. Etnik ve de inanç farklılıkları üzerinden inşa ettikleri ırkçı/militer politikaları ile Ortadoğu’yu halklar mezarlığına çevirdiler. Türkiye her zaman bu politikaların merkezinde yer aldı. Kendi toplumu üzerinden “tek”lik politikaları ile inşa ettikleri ırkçı/militer erkek egemen sistem ile halklarımızı uzun yıllardır baskı ve şiddet altında tutarak bu savaş politikalarına “rıza” gösterir hale getirdiler.
Bizler, vicdani retçiler olarak özgürlük ve de toplumsal barış ideallerimizde ortaklaştığımız kesim, grup ve de bireyler ile birlikte uzun yıllardır bir mücadele içinde olduk. Türkiye Cumhuriyeti her koşul altında yurttaşlarının karşısına “kutsal” ölümler koyarken bizler; ” ölmeyeceğiz, öldürmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız” diyerek yaşama, özgür hayata çağrıda bulunduk.
Ancak bizler adalet, eşitlik ve de özgürlük için mücadele eden yapı, parti ve gruplar ile birlikte barış içinde bir toplum inşa edemedik. Toplumsal barışın geliştiremediği günümüz Türkiye’sinde AKP/MHP/CHP ittifakı ile savaş politikalarının daha da boyutlandırıldığını görmekteyiz. Kendi mutlak iktidarları için 20 Temmuz 2015 tarihinden bu tarafa kontrollü olarak geliştirdikleri şiddet politikalarını Efrin işgal girişimi ile yeni boyuta taşıdılar.
Erdoğan’ın Efrin işgal girişiminden bu tarafa 43 gün geride kaldı. Efrin’de bugün bir tarafta ırkçı/militer politikaları ile uluslararası güçler/devlet, diğer tarafta ise inancı, dili, kültürü ne olursa olsun özgürlük idealleri için bir arada duran halklarımız durmaktadır.
Biz vicdani retçiler bu vesile ile bir kez daha şiddete, ırkçı/militer şiddet politikalarına, savaşa hayır diyoruz. Toplumsal bir sözleşme ile toplumsal barış gerçekleşene kadar Türkiye’de, dünyanın başka yerinde de hiç birimiz için özgürlük ve mutlu bir hayat söz konusu olmayacaktır. Bizim geldiğimiz kentlerin sokaklarında bugün bütün baskı ve şiddete inat yaşam mücadelesi veren çocuklara barış borcumuz var. Bunun için bir kez daha halklarımızın çocuklarına vicdani retlerini yaparak ‘savaşın insan malzemesini kurutmaya’ çağırıyoruz.
SAVAŞA HAYIR, BARIŞ HEMEN ŞİMDİ!
ÖLMEYECEĞİZ, ÖLDÜRMEYECEĞİZ, KİMSENİN ASKERİ OLMAYACAĞIZ!
AVRUPA’DA YAŞAYAN TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN’LI VİCDANİ RETÇİLER
3 Mart, Hamburg, Almanya
Kaynak: https://www.facebook.com/ercanjan.aktas/posts/1790281244344803