06/06/2014
ABD Büyükelçisi Ricciardone ‘Önemli güvenlik işbirliği içindeyiz’ deyip, ayrıntı vermiyor ama işaretler Suriye’yi gösteriyor.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Frank Ricciardone önceki akşam Washington’dan döndü ve ayağının tozuyla dün Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun kendisine verdiği ‘Veda Yemeği’nde önemli bir konuşma yaptı.
Konuşmanın Türkiye ile ABD arasındaki ticaretin gelişeceğine dair bol iyimserlikle dolu bölümüne değinmek istemiyorum; onu eğer bir gün bir sonuç alınırsa yazarız.
Ama şu an sürmekte olan ve henüz kamuoyunda bilinmeyen bir yönüne dair verdiği işaretler önemli.
Büyükelçi, Türkiye ile ABD’nin halihazırda yoğun işbirliği yaptığı alanları Suriye, Ukrayna, Irak, İran’ın nükleer programı ve ‘Doğu Akdeniz’de barış ve istikrar’ çerçevesinde Kıbrıs’ta siyasi çözüm ve İsrail’le normalleşme olarak saydı. Asıl heyecanlı bölüm bu değil, sonrasında söyledikleri.
Ricciardone bu alanlardaki işbirliğini diplomasi, emniyetin (özellikle Türkiye’nin sınırlarının güvenliği) ile istihbarat ve güvenlik işbirliği diye sıraladı.
Ve sonra dedi ki: İstihbarat alanında ayrıntıya giremiyoruz ama şunu söyleyebilirim ki, ulusal güvenlik alanında önemli bir işbirliği operasyonu devam etmektedir.
Heyecanlı kısmı işte bu: Benim bu yazıyı yazdığım ve sizin bu yazıyı okuduğunuz sıralarda, Türkiye ile ABD arasında –henüz bize açıklanmayan bir tarihte- başlamış ve –henüz bize açıklanmayan şekilde- devam eden önemli bir ‘ulusal güvenlik’ işbirliği devam ediyor.
Büyükelçi daha fazla bilgi vermiyor.
Suriye artık ‘herkesin sorunu’
Ancak gerek ABD’li gerekse Türk kaynaklarımla yaptığım temaslardan çıkardığım sonuç bu işbirliğinin evet Ukrayna ve Irak (ve Kürt) boyutlarında devam ettiği ama özellikle Suriye konusunda yoğunlaştığını gösteriyor.
İsmini ve makamlarını açıklamama sözü verdiğim kaynaklarıma göre tablo az çok şöyle:
1- ABD Başkanı Barack Obama’nın 28 Mayıs’ta West Point Askeri Akademisi’nde yaptığı konuşmada Suriye’deki muhalif gruplara yardımı arttıracağı sözü vermesi, işbirliğini resmileştirdi.
2- Bunu Türkiye’nin El Nusra’yı ‘Terörist Örgütler’ listesine alması izledi; bakanlar kurulunun 2 Haziran’da Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığındaki toplantısında alınan karar 3 Haziran’da Resmi Gazete’de yayımlandı.
3- ABD ve önemli NATO ülkeleri El Nusra’nın 2013’te resmen El Kaide’nin Suriye kolu olduğunun açıklanması ardından, Türkiye’den bu örgütü terörist sayarak temasta bulunmaması konusunda telkinde bulunuyordu. Dolayısıyla bu gelişme Türkiye’nin Suriye politikasının Batı’yla bir uzlaşma yönünde değiştiğinin kabulü anlamına geliyor.
4- Bütün işaretler işbirliği operasyonunun muhtemelen 30 Mart yerel seçimlerinden önce başlamış olduğunu gösterse de Obama’nın ‘muhaliflere yardım’ açıklaması ve Erdoğan’ın El Nusra’yı resmen terörist sayması ardından hızlanacak.
5- Büyükelçinin ‘ulusal güvenlik’ işbirliği demesi boşuna değil, çünkü konu sadece Suriye’deki iç savaş ve Suriye’nin geleceğini değil, Türkiye ve ABD’nin iç güvenliğini de ilgilendiriyor.
6- Son zamanlarda dünyadaki en geniş kapsamlı güvenlik/istihbarat işbirliği operasyonu olmaya aday bu operasyonun hedefinde Suriye’deki ‘yabancı savaşçılar’ bulunuyor. Yani özellikle Batı ülkelerinden (biraz Ürdün ama daha çok) Türkiye üzerinden Suriye’ye geçip, savaşıp, sağ kalanları kendi ülkelerine dönüp El Kaide eylemleri örgütleme ihtimali olan mücahitler.
7- Ve dolayısıyla bu işbirliği operasyonu sadece Türkiye ve ABD arasında değil, pek çok NATO üyesini de kapsıyor. İngiltere’den Fransa ve İspanya’ya, Almanya’dan Hollanda ve hatta Norveç’e dek pek çok ülke, kendi pasaportlarıyla Suriye’ye gidip dönenlerin kendileri için ‘ulusal güvenlik’ sorunu olduğunu düşünüyor. Yani onlar da bu operasyon kapsamında işbirliği içinde.
8- Yani Suriye’deki yabancı savaşçılara karşı işbirliği operasyonunun harekât üssü İstanbul olacak gibi görünüyor.
Hani 31 Mayıs’ta Radikal’de “Batı Erdoğan’a Kapıyı kapattı mı, emin misiniz” diye sormuş ve Erdoğan’ın Gezi ve yolsuzluk iddialarıyla dışarıda yıpranan isminin Türkiye’yi daha büyük çapta taleplere muhatap hale getireceği değerlendirmesini yapmıştık ya… İşte öyle olmaya başladı gibi.
Bunun Türk iç siyaseti açısından iki temel sonucu olur: Birincisi, Suriye konusunda Türkiye’nin Batı’yla birlikte davranması gecikmiş ama olumlu bir gelişme. “El Kaide’nin hedefi oluruz” diyenlere, “Şimdiye dek değil miydik” diye sorulabilir. Öte yandan, bu kadar stratejik konuda, Türkiye’nin işbirliğinin zorunlu olması Erdoğan’ın basın özgürlüğünden bağımsız yargıya, hukuk devletine kadar dışarıdan gelebilecek eleştirileri daha az ciddiye almasına yol açabilir.
Suriye konusu üzerinde daha ayrıntılı duracağız. Sırada Ukrayna ve Irak var, unutmadım ama bugün yerimiz bu kadar.