14-15 Mayıs tarihlerinde, “Amed’in Garnizon Kent Olmasına İzin Vermeyeceğiz” başlığıyla, Vicdani Ret Derneği ve Tahir Elçi Kent Ormanı Koordinasyonu olarak düzenlediğimiz iki günlük etkinlik bugün(15 Mayıs Pazar) son buldu.
14 Mayıs Cumartesi günü Sümerpark Resepsiyon Salonu’unda gerçekleştirilen oturumlarda, vicdani ret hareketinden savaş karşıtı mücadeleye ve savaş altındaki kentlerin militarizasyonuna kadar birçok başlık tartışıldı. İlk oturumda söz alan Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı Merve Arkun, vicdani ret mücadelesinin savaş karşıtı hareket içerisindeki pozisyonuna; Vicdani Ret Derneği Avukatı Davut Erkan, vicdani reddin hukuksal boyutuna; Vicdani Ret Derneği üyesi Oğuz Sönmez ise vicdani ret hareketinin tarihçesine değindi. Patika Ekoloji Kolektifi’nden Ahmet Özgür Erdoğan da yaptığı sunumla bir savaş stratejisi olan ekolojik yıkımlardan bahsetti.
Aynı gün gerçekleştirilen ikinci oturumda ise Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Murat Alökmen bir konuşma gerçekleştirerek, Tahir Elçi Kent Ormanı’nın hukuksal sürecine dair güncel bilgilendirmeler yaptı. Mezopotamya Ekoloji Hareketi adına konuşan Nihat Kıratlı da, bölgede sürmekte olan ekolojik yıkımlara değindi. İki günlük programın ilk günü olan 14 Mayıs, savaşa ve ekolojik yıkımlara karşı ortak mücadele hattının tartışıldığı forum ile sonlandı.
Etkinliğin ikinci günü ise 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü vesilesiyle Tahir Elçi Kent Ormanı’nda düzenlenmek istenen vicdani ret açıklamaları ile geçti. Tahir Elçi Kent Ormanı Koordinasyonu bileşenleri ve Vicdani Ret Derneği üyelerinin, Tahir Elçi Ormanı’nda gerçekleştirmek istediği açıklamalar, ormanın girişini kapatan polisler tarafından “ormanın askeri atış alanı olduğu” iddiasıyla engellendi. Alanı kapatan polisler, hiçbir yasal dayanak olmaksızın, vicdani retçileri ve savaş karşıtlarını “can güvenliğiniz yok” diyerek tehdit ederken; hiçbir şekilde ormana girilmesine izin verilmeyeceğini vurguladı. Bunun ardından, ne olursa olsun Amed’in militarizasyonuna izin vermeyeceklerini vurgulayan vicdani retçiler, polisin tehditlerine ve alanı gasp etmesine karşı, polis barikatları önünde yeni vicdani ret açıklamaları gerçekleştirdi.
Gerçekleştirilen eylemde Şahin Efe, Raser Işıkalan ve Velat Ekin vicdani reddini açıklarken; yurtdışında yaşayan Mustafa Doğan Günal’ın ve İstanbul’da yaşayan Kemal Ozan Aybar’ın göndermiş olduğu vicdani ret açıklamaları da basınla paylaşıldı.
Eylem, Amed’in militarizasyonuna, bölgede sürmekte olan savaşa ve yıkımlara karşı “Savaşa Karşı Vicdani Ret” sloganlarıyla sonlandırıldı.
Gerçekleştirilen vicdani ret açıklamaları;
Ez Şahîn Efe
Wek Kurdek 27 salî u wek ferdek anarşîste şoreşger, Qetilkirina bindestan di şeren ku bi destê desthilatdaran tê derxistin; Komkujîyen dewlet an u sermîyandarîye li Bakurê, U mîlîtarîzm ê ku şîdeta dewletê ye, U hemu bedadîyan red dikim, U reda wîjdanî u tevayî dîyar dikim Em ê mîlîtarîzm e hilweşînin, berî mîlîtarîzm jiyana me hilweşîne.
Ben Şahin Efe
27 yaşında Bir Kürt ve Devrimci Anarşist bir birey olarak, iktidarlar tarafından çıkarılan her savaşta ezilenlerin katledilmesini, şu an Bakûr’da devletlerin ve kapitalizmin katliamlarını ve bu katliamlarda şiddetin ta kendisi olan militarizmi ve her türlü adaletsizliğin dayatılmasını reddediyor, vicdani ve total reddimi açıklıyorum.
Militarizm Yaşamlarımızı Yok Etmeden Biz Militarizmi Yok Edelim.
***
Ben Raser Işıkalan
17 yaşında devrimci anarşist bir birey olarak devletin silahını tutmayı reddediyorum. Katliamci devletin bugün bu topraklarda uyguladığı katliam planlarına karşı vicdani ve total reddimi açıklıyorum.
Yaşasın özgürlük
Yaşasın anarşizm
***
Ben Velat Ekin
Kürdistanlı Anarşist bir birey olarak Özgür irademle vicdani reddimi beyan ediyorum.
Şimdi şu anda ayak bastığımız bu topraklarda, devlet eliyle yapılan militarist, milliyetçi ve otoriter katliamın doğrudan hedefi olduğumdan bu kirli savaş düzenini reddediyorum ve hiçbir düzenli orduda yer almayacağımı açıkça beyan ediyorum!
Militarist düşünce ve eylemin yol açtığı yıkımların enkazı altında kalan kardeşlerimizin katline ortak olmayı en temelde reddediyorum. İktidar hırsı uğruna diktalığı esas almış kişiliklerin hırsına kurban gitmek istemiyorum.
“Zorunlu görev” adı altında oluşturulan ve kanla dönen bu çarkın dişlileri olmayı reddediyor, bu kabul edilemez durum karşısında itaatsizliğin en önemli çözüm olduğunu varsayıyor ve ne orduya ne de devlete itaat etmeyeceğimi beyan ediyorum. Devletsiz ve sınırsız bir dünya için öldürerek değil yaşatarak var olmayı istiyorum!
***
VİCDANİ RET BEYANIMDIR
İsmim Mustafa Doğan Günal; 1992 Tekirdağ doğumluyum ‘’ZORUNLU’’ askerliğin bir vatan görevi olarak empoze edilmeye çalışıldığı bir ülkede çok yakın bir süre sonra askere gitmesi emredilecek olan bir birey olarak vicdanen sahip olduğum haklı gerekçeler nedeniyle askerlik yapmayı ve askerlik kurumunu reddettiğimi ilan ediyorum. Eşcinsel bir Türk olarak dünyaya geldim fakat Türklük kimliğimin savaşçı bir birey olarak var olmamı gerektirdiği gibi bir nedenim olduğu absürtlüğünü asla kabul etmiyorum. Savaş ve şiddet hiçbir zaman dünya üzerinde mevcut olan sorunlara çözüm üretememiştir. Bilakis sorunların artmasına ve içinden çıkılmaz bir hal almasına neden olmuştur. Tüm devletlerde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti de oluşturmak istediği tekçi anlayış çerçevesinde ordusunu ve polis teşkilatını bir araç olarak kullanmış ve birçok katliam gerçekleştirmiştir. Bu katliamların utancını birçoğunun Türklük ve Türkleştirme uğruna yapılıyor oluşundan dolayı yaşamaktayım. Asimilasyon, katliam ve soykırım girişimine karşı haklı öz savunmayı ayrı tutmakla beraber günümüzde sürdürülen savaşların tamamının siyasi sapkınlıklar uğruna yürütüldüğünü düşünüyorum. Diğer yandan devletin, kendi varoluş sebebinin de herkeste var olmasını istediği ‘Türklük’ kimliğinin dışında, eşcinsel kimliğimle de var olmak istediğimde benim can güvenliğimi dahi sağlamak istemeyen ve hayatın her alanında bana karşı yapılan ayrımcılığa göz yuman bir yapı olduğunu görmekteyim. Bu nedenle bu yapıya karşı bir borcum olduğu fikrini asla benimsemiyorum. Kurucularının kendilerine vicdan mastürbasyonu yapmak için anayasalarına ekledikleri eşitlik yasaları toplumun çoğunluğu ve devlet tarafından istenmeyen kimlikler söz konusu olduğunda pratikte kolaylıkla görmemezlikten gelinebiliyor. Türkiye özelinde sen Kürt, Alevi, Ateist, Sosyalist, Ermeni, Rum, Eşcinsel ve ya diğer farklı guruplara mensup bir bireysen devletin vatandaş tanımının dışına çıktığın varsayılarak terörist olarak ve ya asimile edilmesi gereken bir gurup olarak görülüyorsun ve hedef haline getiriliyorsun. Ve tabi ki bu şartlar altında yine ordunun, polisin yani kısacası devletin hedefi olmuş oluyorsun. Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetlerine ve onun benzeri olan hiçbir militarist kuruma hizmet etmeyeceğime ve bu vahşi yapının bir parçası olmayacağıma insanlık onurunun korunması ve tüm dünyada barışın hüküm sürmesi için söz veriyorum.
(Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen vicdani ret açıklaması.)
***
Ben Kemal Ozan AYBAR
Bugün vicdani reddimi açıklıyorum. Savaşın ve “olağanüstü hal”in sıradanlaştığı, barışı talep edenlerin iyi ihtimalle görmezden gelindiği, kötü ihtimalle imha edildiği bu tanıdık, mütekerrir cehennemde askerlik yapmamayı halklara karşı bir borç bilirim. Vicdan borcu. Ben askerlik yapmayacağım çünkü silah altında erlere çektirilen işkenceleri iyi biliyorum. Ermeni, Rum, Alevi vatandaşların askerde intihara sürüklendiklerini, öldürüldüklerini, işkence gördüklerini ve “eğitim zayiatı” olduklarını görüyorum. Askerlik yapmayacağım çünkü militarizmin her ilişkiyi ast-üst ilişkisine çevirdiğinin, bütün zincirleri emir-komuta zincirine dönüştürdüğünün farkındayım. Askerlik yapmayacağım çünkü “sürüne sürüne erkek olmak” istemiyorum; işkenceye de, erkekliğe de karnım tok. Askerlik yapmayacağım çünkü eşcinsel erkekleri aşağılamayı adet edinmiş bir kuruma karşı sevginin, aşkın yanında olacağım. Askerlik yapmayacağım çünkü insan dışı hayvanları da en az kendi türdaşlarım kadar seviyorum; her gün yemekte dostlarımın cesetlerini yemeyi reddediyorum. Ordular tüm canlılar için birer tehdittirler. Ben askerlik yapmayacağım çünkü ölmekten, öldürmekten çok korkuyorum, altımda binlerce kefensiz yatan aklıma geliyor, ürperiyorum. Askerlik yapmayacağım çünkü fakir çocukları bir bir düşerken, zenginlerin koltuklarında uyuklamalarına dayanamıyorum. Ordulara ne bir saniyemi, ne bir kuruşumu vereceğim. Askerlik yapmayacağım çünkü bilmediğim coğrafyalarda, henüz tanımadığım kardeşlerimle dövüşmek istemiyorum. Komşu halkları düşman uluslar zanneden paranoyaya alet olmayacağım. Askerlik yapmayacağım çünkü bu toprakların kanlı tarihini yakından tanıyorum; şu galiplerin değil de mağlupların yazdığı tarih. Askerlik yapmayacağım çünkü her ne kadar aksini iddia etseler de hiçbir devlet, millet, bayrak, yaşamdan daha kutsal değildir. Ben askerlik yapmayacağım çünkü Türkiye’de doğan herkes asker değil bebek olarak doğar. Ölümü değil de yaşamı tercih ettiğim için artık ben de bir vicdani retçiyim.
(İstanbul’dan gelen vicdani ret açıklaması.)
**
Amed’in garnizonkent yapilmasina, Tahir Elci kent ormaninin talanina karsi Vicdani Retciler gunu etkinlikleri kapsaminda Amed’deyiz.
**
Bugün 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler günü, aynı zamanda Vicdani Ret Derneği’nin de 3. kuruluş yıldönümü. Üç yıldan bu yana, şüpheli ölümler bitsin ve zorunlu askerlik hizmeti kaldırılsın, savaşlar ve katliamlar son bulsun diye mücadelemiz.
Bugünse, savaşların son bulması, ölüme karşı yaşamın inşa edilmesi için mücadelemizin günü. Bugün, bir kez daha “barış”ı haykırmanın günü. Savaş politikalarıyla katledilen Polen, Alper ve sayısız kardeşimiz için reddetme günü..
Merve Arkun