BASINA VE KAMUYUNA
Öldü netekim.
Farklılığıyla yaşamak isteyen insanlara devleti her an ensesinde hissettirdiği anayasasını arkasında bırakıp öldü Kenan Evren.
18 yaşından küçük Erdal Eren için “Asmayalım da besleyelim mi” diyebilecek kadar alçaldığı, alçaldığı kadar da iktidarına güvendiği bu topraklarda devlet töreniyle gömüldü Evren.
“Darbeyi yargılamak” için kurulan mahkemede bütün hayatı boyunca yaptığı gibi oğlunun kemiklerini isteyen Berfo Ana’nın oğlunun kemikleri bulunamadan öldü.
Türkiye Cumhuriyeti’nin halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olan Kenan Evren’in bir komutan olarak kendi istediği bir nesil yetiştirmek için arkasında bıraktığı tüm kurumlar, Evren’in ardından 30 küsur yıl sonra halk tarafından seçilen ikinci cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın döneminde de varlığını devam ettirmekte. 12 Eylül’le hesaplaşacağız demeyen hiçbir iktidarın kurulmadığı geçmiş 30 yılda hiçbir zaman da 12 Eylül’le hesaplaşılmadı. Bu yargılamalardan geriye Kenan Evren’in “ben kurucu iradeyim, beni yargılayamazsınız” sözleri kaldı.
İktidar sahiplerince “askeri vesayeti kaldırdık denilen her gün insanlar zorla askere alınmaya devam edildi, ediliyor.
GBT kontrolleriyle askere gitmeyi düşünmeyen insanların hayatlarını her gün yakalanma korkusu içinde devam ettirmekte.
Uzun zamandan beri uygulanmayan TCK’nin 318. maddesi yani meşhur “halkı askerlikten soğutma” suçundan dolayı soruşturmalar tekrar başlatıldı.
Yine bir genel seçimler yaklaşırken askere gitmemiş kişilerin aklında yıllardan beri aynı soru işareti: Acaba oy kullanırken beni askere götürürler mi?
Kışlalarda her gün “intihar” adı altında, “eğitim zayiatı” adı altında cinayetler işlenmeye devam ediliyor.
24 Nisan 2011’de askerde öldürülen Sevag Şahin Balıkçı’nın ardından katillerini yargılamak için kurulan dava ise 4 yılı geçmesine rağmen hala devam etmekte.
Roboski Katliamı’nın emrini verenler hala açığa çıkmadı!
12 Eylül cuntasının bireylerin ahlaki değer yargılarını önemsemediği gibi bu iktidar da bizim değer yargılarımızın olduğu görmezden gelmeye devam edilmekte.
Sokakta ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kullanmak isteyen her grup karşısında ilk olarak polisi bulmakta.
30 küsur yıldan beri yasaklar değişmedi, yasak koyanlar değişti. Hiç mi sivilleşmedik? Sivilleştik tabi. Bakışınızı attığımız her yerde artık asker yok, polis var.
Polis üniversitede, polis adliyede, polis şu an olduğu gibi meydanda ellerinde silahlarıyla beklerken biz yine bir vicdani ret açıklamasında olduğu gibi buradayız!
Biz antimilitaristler, savaş karşıtları, vicdani retçiler militarizmin hüküm sürmeye devam ettiği sürece de burada, meydanlarda olacağız.
Bugün aramızda Güney Koreli vicdani retçiler de bulunmakta, iktidarın her yerde olduğu gibi direnişin de her yerde olduğunu söylemekte.
Bugünden itibaren vicdani ret çalışmalarımızın da hız kazanacağını açıklamaktan mutluluk duyuyoruz.
Bugün burada 12 Eylül’ün en büyük kurumu olan TSK’ye askerlik yapmayacağımızı sizlerin önünde tekrar açıklıyoruz.
Reddetmeyelim de katil mi olalım!
Vicdani retçiyiz netekim!