Adalet, Adaletsizliğin Olduğu Yerden Yükselir! – Gökhan Soysal*

Adalet, adaletsizliğin olduğu yerden yükselecek. Tiyatroya benzeyen yargılamalarla adaletin gelmeyeceği, gelemeyeceği da açık. Roboski Katliamı olduğu an, zaten geçmişi unutup adaletten bahsetmenin bir kez daha ne kadar anlamsız olduğunu anlamıştık.

Roboskililer, Roboski’ye yolu düşenler bilir. Roboski’de katledilen çoğu gencecik onlarca insanın kara taşlarla örülü mezarlarının olduğu mezarlığın girişinde Roboski Müzesi Arazisi’nde bir tabela vardır: “Adalet, adaletsizliğin olduğu yerden yükselir! Roboski Müzesi, Burada Yükselecek!”

Bugün Roboski Katliamı’nın 7. yıldönümü. Roboski Katliamı sonrası yeni olarak değerlendirilebilecek tek gelişme var. O da Roboski Katliamı’nda sorumlu olanların -varsa- yargılanması ihtimali sona erdi. Roboski Katliamı ile ilgili soruşturma “sivil” savcılıkça askeri savcılığa devredilmiş ve askeri savcılık da ortada herhangi bir suç unsuru görmediği için takipsizlik kararı vermişti. Yani yargı tiyatrosu yaparak bizle dalga geçmeye bile gerek görmemişlerdi. Önce Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapıldı. Anayasa Mahkemesi maalesef bireysel başvuruyu takip ettiğine güvenilen avukatın hatasını da kullanarak başvuruyu usulü nedenleri öne sürerek normal koşullarda skandal olarak kabul edilebilecek bir nedenle reddetti. Daha sonra katliamın sorumluların yargılanmasını sağlayabilecek olan tek yol olarak İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuru yapıldı. Hukuki olarak son umut orası kalmıştı. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de siyasi olarak değerlendirilen birçok başvuruda olduğu gibi bir yolunu bularak başvuruyu reddetti. Yani TC Devleti makamlarına soruşturmayı ve dolayısıyla kovuşturmayı yani davayı başlatmaya zorlayabilecek tek yol da böylelikle kapanmış oldu.

Katliamdan bu yana geçen süre içinde Roboski-Der kapatıldı, yaşamak için oraya yerleşen Yannis Vasilis Yaylalı ve Meral Geylani’nin gerçekleştirilmesinde büyük paylarının olduğu vicdani ret açıklamaları baskıyla sona erdirildi, özellikle katliamda yakınlarını kaybeden Encü’ler defalarca gözaltına alınarak haklarında dava açıldı ve birçok yargılama yapıldı, yapılmaya devam ediliyor. Yannis ve Meral aylarca tutuklu kaldı ve hayatlarını dar eden baskı sonucu orada bir yaşam sürdürmeleri engellendi. Her perşembe günü Roboski Katliamı’nda yakınlarını kaybeden insanlar, mezarlıkta anmaya devam ediyor. Yine baskıyla zaman zaman bu anmalar da yaptırılmamaya çalışılıyor. Ama engellenemiyor. Bütün bu zaman içinde bir de Çözüm Süreci’nin başlayıp bittiğini eklemek gerekir.

Ciğeri yanmak diye bir tabir vardır. Ben ciğerimin yandığını şimdiye dek en çok Roboski’de özellikle Roboski Mezarlığı’nda hissettim. Nasıl bir şey olduğunu orada anladım. Çaresizliğin ne olduğunu da orada iliklerime dek hissettim.

Daha önce yazdığım bir yazıda “Kadriye Anne, oğlu Hamza Encü’nün künyesini avuçlarıma bıraktığında ne diyeceğimi bilemedim. Ağzımdan bir kelime dahi çıkmadı. Ne desem de kar etmezdi zaten. Ben O’nun dilini bilmiyordum, o da benim dilimi. Ama sessizliğin ne olduğunu, acının ne olduğunu ikimiz de biliyorduk. Acının ne anlama geldiğini o benden daha iyi biliyordu. Oğlunu Roboski’de katlettiler 5 yıl önce Kadriye Anne’nin, oğluyla birlikte 33 insanı. Yaşarken kardeş olamadık biz, katliam bizi kardeş etti.” demiştim. Şükür ki Kadriye Anne’yi bir daha gördüm. Şükür diyorum çünkü ona bakınca mücadeleden neden vazgeçemeyeceğini de anlıyorsun.

Evet adalet, adaletsizliğin olduğu yerden yükselecek. Tiyatroya benzeyen yargılamalarla adaletin gelmeyeceği, gelemeyeceği da açık. Roboski Katliamı olduğu an, zaten geçmişi unutup adaletten bahsetmenin bir kez daha ne kadar anlamsız olduğunu anlamıştık. Bundan sonra adalet, yeni katliamlar olmamasıdır. Roboski, vicdanımızdır. Vicdanımızı kaybetmeyelim.

*Gökhan Soysal: Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org