Anti-Militarist Barış Harekâtı, Lefkoşa’da, 6. kez gerçekleşti

YKP Gençlik, NEDA, Sispirosi Atakton ve bağımsız birçok aktivistin katkıları ile dün gece (14 Ağustos), 2010’dan beri olduğu gibi Anti-Militarist Barış Harekâtı 6. kez, Selimiye Meydanda gerçekleşti. Lokmacı yakınından başlayan yürüyüş ve çeşitli müzik gruplarının katılımıyla organize edilen gecede Davita Günboy da vicdani reddini açıkladı.

Anti-Militarist Barış Harekâtı, 6. kez gerçekleşti;

TÜM ŞARKILAR VE DANSLAR BİR KEZ DAHA
“EVİNE DÖN AYŞE” İÇİN

Dün gece (14 Ağustos), 2010’dan beri olduğu gibi Anti-Militarist Barış Harekâtı 6. kez, Selimiye Meydanda gerçekleşti.
Anti-Militarist Barış Harekâtı, bu yıl, YKP Gençlik, NEDA, Sispirosi Atakton ve bağımsız birçok aktivistin katkıları ile düzenlendi.
Gece başlangıcı Lokmacı yakınından, oluşturulan kortej yürüyüşü ile başlandı. Kortej arasta içinden geçerek alana ulaştı.
Gecede Bandista, Koralp şarkıları, dans grubu Studio 21 de performansları ile sahne aldı… Gecede Türkçe, Rumca ve İspanyalco şiirler okundu… Ayrıca Davita Günboy da, sahneden vicdani reddini yeniden açıkladı.
İnternetten de eylemce canlı olarak verildi.
Yüzlerce kişinin izlediği etkinlikte “Ayşe tatil bitti, evine dön”, “Evine dön Ayşe”, “işgallere son”, gibi sloganlar atıldı.

Açılış konuşması
Gecede etkinliğin sunuculuğunu yapan Münevver Özakalın’ın ve Marianna Mariou’nun yaptığı açılış konuşması şöyleydi:

Evet dostlar, yoldaşlar;
Bir hareket büyüyor, büyürken kendini geliştiriyor. Katılımcı, dayanışmacı, mücadeleci ve kararlı bir hareket gelişiyor. Talepleri sloganları net, isyanımızla, eylemlerimizle bir hareket büyüyor…
2010’dan beri; egemenlerin saldırısına uğrayan, her defasında yasaklanmaya çalışılan ama inatla ve dayanışmayla neşeli ve mücadeleci bir şekilde, dost sıcağı yüreklerle son 6 yıldır aksamadan gerçekleşen, gerçekleştikçe büyüyen bir hareket…
2010’dan beri, 14 Ağustoslarda; umudu anlatan, işgale ve bekçilerine karşı mücadeleyi örgütleyen, anti-militarist bir hareket büyüyor.
2010’dan beri Anti-Militarist Barış Harekâtı’nın yolculuğu devam ediyor…
Ahmet Telli’nin dediği gibi “büyük aşklar yolculuklarla başlar/ ve serüvenciler düşer bu yollara ancak”…
2010’dan beri pankartlarda, sloganlarda, meydanlarda ve sokaklarda “evine dön Ayşe” derken anlattığımız hep Ayşe’nin bitmek tükenmek bilmeyen tatilinin sona ermesi gerektiğiydi, bu sene sloganımızla gene her yerde olacağız ve 41 yıldır süren işgal bitsin diye bir kez daha haykıracağız. Düşmanlığa karşı barışın, işgale karşı özyönetimin, sömürüye karşı bağımsızlığın ve ırkçılığa karşı halkların kardeşliğinin sloganlarını yükselteceğiz.
41 yıldır işgalin sürdüğü bir coğrafyanın çocukları olarak artık fetihçi zihniyetlerin hegemonyasından kurtulmuş, tel örgülerden arınmış, irademizle, eşitlikçi bir düzenin olduğu tam bağımsız bir Kıbrıs’ta yaşayan siyasi özneler olmaktır derdimiz. Ordularıyla, memurlarıyla ve paralarıyla hayatlarımızı satın almaya çalışanlara karşı bir haykırış, bir isyan ve bağımsızlık yolunda emperyalist kuşatmaya karşı bir duruşun önemini yineliyoruz.
Yaşamlarımızı dikenli tellerle tutsak etmeye çalışan tüm işgal orduları, postallarınızı ve namlularınızı hemen şimdi üzerimizden çekin! Biz, militarist baskı düzeninde yaşamayı, polis devletinin kölesi olmayı reddediyoruz!
Silahların gölgesinde değil, ağaçların, kuşların ve bulutların gölgesinde özgürce yürümek, sokaklarda özgürlük şarkılarımızı söylemek, ataerkinin, milliyetçiliğin ve militarizmin piyonu olmamak ve dans edebileceğimiz bir devrim için sesimizi yükseltiyoruz ve yükseltmeye devam edeceğiz.
İşgalin 41. yılında, tıpkı son 6 senedir yaptığımız gibi yeniden “evine dön Ayşe” derken,
Ortadoğu’da Gazze’de, Irak’ta, Mısır’da, Suriye’de, Arapların Gecikmiş Baharında, dibimizde hemen buracıkta Mezopotamya’da, Kuzey Kürdistan’da Rojova’da devrime ışık tutan Kobane’deki erkek kardeşlerimize ve kız kardeşlerimize, yıllardır militarist ordulara teslim olmadan direnen dünyanın tüm halklarına yürek dolusu selam olsun!
Çatışmaların ve militarizmin, emperyalist müdahalelerin alabildiğine yoğun olarak devam ettiği bir zamanda, her dilde dünya halklarıyla dayanışıyor ve her dilde barış, her dilde savaşa ve militarizme hayır çağrısı yapıyoruz.
Suruç’ta, Fransa’da Charlie Hebdo‘da, Nijerya’da ve Kuzey Irak operasyonu adı altında sivillerin katledilmesini protesto ederken; savaşların insanlığa çözüm getirmeyeceğini, devletlerin güvenlik gerekçesiyle silahlanmasının, silah tüccarlarına kar sağladığını, ekolojiye, kültürel değerlere ve insanın insanca yaşama şartlarını ortadan kaldırdığı yaşadığımız dünyada her gün karşımıza çıkmaktadır.
Düşünce özgürlüğünün, yaşama hakkının her an saldırı altında olduğu bu dünyada 14 Ağustos ve benzeri işgallere karşı sesimizi daha fazla yükseltmek, silahsızlanmayı daha çok savunmak yüzyılın tek kurtuluşudur.
Yelkenler fora; bir kez daha; 1974’ün 14 Ağustos’unda tatile çıkan Ayşe’yi evine dönmeye çağırmak için; militarizmin yükseltildiği bir günde, binlerce insan ölülerini anarken egemenlerin savaşa mutlu barış harekatı dedikleri bir günde… Anti Militarist Barış Harekâtı’nın en baştan beri parçası olan, enternasyonalist dayanışmanın en güzelini şarkıları ile ortaya koyan, Bandista bu sene de bizimle dayanışmak için burda. Ayrıca genç müzisyen Koralp ve muhteşem gösterileriyle Studio21 de burda.

Vicdani ret açıklaması
Davita Günboy’un gecede okuduğu vicdani ret açıklaması şöyle:
20 Ocak 2014’de sosyal medya üzerinden beni duyanlara bir haykırış yapmıştım. ‘Savaş, silah, öldürmek için eğitim!! Bana göre değil! Ben vicdani retçiyim demiştim. Bugün 14 Ağustos 2015. 19 ay önce internette söylediklerimi burdan bağırmak, duyurmak ve paylaşmak benim görevim. Ancak bu görevi yerine getiriyor olmak benim vicdanımı rahatlatmıyor. Bu açıklamayı yaptığım için sırf kadın olduğumdan beni birazdan polis alıp götürmeyecek, hapse girer mi diye dostlarım, arkadaşlarım mahkeme önünde beklemeyecek ama ben rahat değilim. Hangisi olduğu fark etmez ordunun, askeriyenin, erkil elin ezdiği vicdanlar beni rahatsız ediyor. Benim vicdanım sızlıyor, ben nasıl rahat edeyim?
Farklı tarihlerde basılmış haritalarda sınırlar nasıldırlar? Daralır, genişlerler, ezerler, insanın gözünün yaşına bakmadan, egemen bir kaç erkek tarafından çizilirler, kan akıtarak, can alarak değişirler.
Ölüm yanı başımızda, savaş önümüzde sağımızda solumuzda, içimizde ağıtta, türküde, cenazede, çocukların büyüyemeyişinde, vicdanımın yakarışı ve benim sancım olmuş. Emirin, komutanın kalkan kaşı altında ezilenlerin yanında durmak kolay, kolay kolay da, kolay mı öldürmek, sürünmek, öldürmeyi bilmek, silahla yürümek, vur emri var demek, kolay mı ateş altına girmek.
Sırf bu coğrafyada doğmuş olmaktan ibaret bir hükümdür bu. Çünkü vicdani ret burada var olmayan, henüz var olmayan bir hak. İnsan hakkı, düşünce hakkı, yaşam hakkı ve bu hak herkesin kayıtsız şartsız hakkı oluncaya dek biz rahatsızlar bağıracağız, vicdanımızın retti var çünkü ve biz bu hakkı alacağız. Savaş, silah, öldürmek için eğitim, varlığı bizden uzak olsun, yok olsun, ordular, silahlar, tanklar, bombalar tarih olsun. Ben bir vicdani retçiyim.
15.08.2015

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org