Erdoğan’ın, uzun bir bekleyişten sonra önceki gün açıkladığı reform paketi, kimi eksikliklerine rağmen topluma yeniden moral aşılaması, Türkiye’nin demokratik siyasetten vazgeçip otoriterleşme eğilimine girdiği endişelerini giderici olması açılarından önemliydi. Ne var ki, pakette kimi unsurlara ek olarak askerî reformların bulunmayışının önemli bir eksiklik olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Bu durum, Türkiye’nin geldiği noktada hâlen ürkek adımlar atıyor olduğunun da bir göstergesi. Başbakan Erdoğan, paketi açıklarken yaptığı konuşmasında, demokratikleşmenin darbecilerin uykusunu kaçıracağına dikkat çekiyordu. Darbe zihniyeti hâlen hükümetin de uykusunu kaçırıyor olsa gerek ki belki de geri tepmesin diye askerî reformlara pakette yer verilmemiş.
Hükümet, çıraklık diye tanımladığı ilk iktidar yıllarında cesaret bulup, gerçekleştirdiği askerî reformların yarım kalan yasal düzenlemelerine bu ustalık döneminde el atmıyor. Çekingenlik, ürkeklik hâlen çok hâkim.
Erdoğan’ın, konuşmasında sık sık vurgu yaptığı ve demokratikleşmeden rahatsız olacaklarını söylediği darbeciliğin kaynağı TSK içindeki şimdi kısmen tasfiye olan cunta anlayışı olduğuna göre, askerî alanda ara verilen hayati reformların da artık hayata geçirilmesi gerekmiyor mu?
Bu reformlar sayesinde, yumuşak güç kullanımını ön plana çıkartan dış politikayı gerektiğinde bir araç olarak desteklemesi gereken sayıca küçük, ama esnek ve profesyonel bir ordu ile Türk dış politikası daha başarılı olmaz mı, örneğin.