“Bedelli Askerlik” Neyi Iskalıyor? – Mehmet Ali Başaran

Devlet aklı yine işledi ve işlevsel bir hamle ile “bedelli askerlik” kampanyaları devreye sokuldu. Böylece bir taşla en az iki kuş vurulacaktı. Bir yandan insanların askere gitmemek için akla hayale sığmayan yöntemlere başvurmalarının önü alınacak, öte yandan “sistem değişmeden” zorunluluktan rahatsız olan zenginlerin gönlü ve parası alınacaktı!

Geleneksel “bedelli askerlik” tartışmaları başladı.

Bu sene de tahminler havada uçuşuyor: “Yaş Şu Bedel Bu”

Yaş tahminleri 25 ila 30 arasında, bedel tahminleri ise 17 Bin TL ila 25 Bin TL arasında değişiyor.

Değişmeyen tek şey zorunlu askerlik ve neticesi olan büyük adaletsizlik…

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne katılan vatandaşların hatırı sayılır bir kısmı “mecbur bırakıldığı” için askerde. Gönüllü değil zorunlu olduğu için.

Öte yandan askerlik yapanlardan daha fazla sayıda, hâlihazırda yaklaşık 1 milyon insan ise bir şekilde askerlik yapmamanın derdinde.

İşte, bedelli askerlik böylesi büyük bir derde çare. Ancak açıktır ki bu hiç de adil olmayan bir çare.

Askerlik yapmanın bir zorunluluk oluşu insanın hür ve irade sahibi olduğu hakikatine hakaret anlamı taşımakta. Askerlik denen mesleğin bu ülkede bir zulüm olduğu gerçeği yaygınlık kazanınca bu zulmün sona ermesi için baskı odakları oluştu. Bu odaklar giderek güçlendi.

Daha da öncesinden gelen bir uygulama vardı. Bir yolunu veya adamını bulan kodamanlar çeşitli hilelere başvurarak bir şekilde askerlikten yırtarlardı. Burada bir kayıt dışı ekonomi vardı. Ekonomi kayıt altına alınmalıydı.

Devlet aklı yine işledi ve işlevsel bir hamle ile “bedelli askerlik” kampanyaları devreye sokuldu. Böylece bir taşla en az iki kuş vurulacaktı.

Bir yandan insanların askere gitmemek için akla hayale sığmayan yöntemlere başvurmalarının önü alınacak, öte yandan “sistem değişmeden” zorunluluktan rahatsız olan zenginlerin gönlü ve parası alınacaktı!

(Fakirlerin parasını alamadığınıza göre gönlünü de almanıza gerek yok! Fakirler ölsün ve laik bir devlet olarak sizin din’den bozma ve yer yer hayli çakma olan “şehitlik” payelerinizle avunsunlar. Olmadı, gazilik var…)

Parası olan çocuklar diledikleri gibi yaşamaya baksın, parası olmayan çocuklar kışlalarda toplansın, gerekli gereksiz her türlü “ameleliği” yapsın!

Parası olana dokunmayan yılan bin yaşasın. Askerlik denilen angarya zorunlu olmaya devam etsin, parası olan gitmesin, parası olmayan gitsin.

Adalet veya eşitlik bunun neresinde?

O halde şöylece tutarlı bir yolu neden yürümüyoruz hep birlikte:

Reddedelim zorunlu askerlik hizmetini.

Devlet kurumlarından biri olan TSK, tıpkı diğer kurumlar gibi, ne kadar elemana ihtiyaç duyuyorsa, işe alacağı vatandaşlarda aradığı özellikler neyse, asker olacak memurlara ne kadar ücret verecekse açıkça beyan etsin. Vatandaşlar, emeklerinin karşılığında alacakları ücreti yeterli görüyorlarsa, gönüllerine yatıyorsa, gitsin asker olsunlar.

“Ben çok vatanseverim, milliyetçiyim, Atatürkçüyüm” filan diyenler de bu görevi kendi iradeleri ile tercih etsinler. İsterlerse maaşlarını devlete veya millete hibe edebilirler, buna bir engel yok.

Yeter ki insanlar, iradeleri hiçe sayılıp, köle gibi, zorunluluğa tabi tutulmasın.

Dinde zorlama yoktur. Yeter ki insanlar inanmadıkları kutsallara ibadet etmeye zorlanmasın.

Bir “bedelli askerlik” mevsimi daha gelip geçerken asıl sorunu ıskalamasak diyorum.

http://mehmetalibasaran.com/2014/11/20/bedelli-askerlik-neyi-iskaliyor/

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org