“Bizim bir yere kaçtığımız yok, askerliği reddediyoruz”

Vicdani retçi İnan Mayıs Aru’ya 6 ay hapis cezası verildi. Hapis cezası 3 bin lira para cezasına çevrildi. Son duruşmada asker kaçağı olarak nitelendirilmesine itiraz ettiğini söyleyen Aru, “sözümüz dün ne idiyse bugün de odur. Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız” dedi.

Vicdani retçi İnan Mayıs Aru: Asker kaçağı olarak nitelendirilmeyi kendime zul sayarım

Vicdani retçi İnan Mayıs Aru’ya 6 ay hapis cezası verildi. Hapis cezası 3 bin lira para cezasına çevrildi. Son duruşmada asker kaçağı olarak nitelendirilmesine itiraz ettiğini söyleyen Aru, “Vicdani ret, kaçaklıktan öte dürüstlük etiğinin antimiliter bir ifadesidir. Bizim bir yere kaçtığımız yok, askerliği reddediyoruz ve ‘Gitmiyoruz’ diyoruz, yerimiz yurdumuz belli” diye konuştu.

Nuray Pehlivan
İZMİR – Tavşanlı 2’nci Asliye Mahkemesi’nde görülen davada, vicdani retçi İnan Mayıs Aru’ya, bakaya kalmak suçlamasıyla 6 ay hapis cezası verildi. Ceza daha sonra 3 bin lira para cezasına çevrildi. Kararı değerlendiren İnan Mayıs Aru, “Türkiye Cumhuriyeti hukuku zaten vicdani ret diye bir kavramı tanımıyor. Devlet bizi 6 ay ile 3 yıl arasında hapis cezasıyla tehdit ediyor. İşte bugün görülen dava da böyle bir davaydı” dedi.

‘DÜRÜSTLÜK TUTANAĞI KOLEKSİYONUM OLDU’

İnan Mayıs Aru, sabah erkenden ailesiyle birlikte duruşmanın görüleceği Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine doğru yola çıktığını ancak Tavşanlı girişinde de jandarma kontrol noktasında yoklama tutanağı imzalatılmak üzere durdurulduğunu söyledi. 10’un üzerinde yoklama tutanağı imzaladığını belirten Aru, duruşma öncesinde yaşananları söyle anlattı:

“Artık ufak çaplı bir ‘dürüstlük tutanağı’ koleksiyonum oldu. Ben bunlara dürüstlük tutanağı demeyi tercih ediyorum. Çünkü bunların altına imza atarken vicdani retçi olduğumuzu ve şubeye gitmeyeceğimizi de belirten şerhler düşüyoruz aslında. Pek çok benzer durumda karşılaştığım gibi askerler konuya dair benden daha bilgisizlerdi. Araçlarında tutanak yoktu, aslında tutanağın ne olduğunu bile duymamışlardı. Böylece Tavşanlı içerisinde bir tura başlamış olduk. Önce beni askerlik şubesine götürdüler. Orada bir teslim tutanağı doldurup askerlik işlemlerimi yapmak istediler ama durumumu anlatınca şubedeki memurlar beni zorla alamayacaklarını kabul ettiler. Onlarda da tutanak yoktu. Bu sefer Jandarma Merkez Karakolu’na gittik, tutanakların çıktısını aldık, yine ilgili askere tutanaktan üç nüsha çıkarmaları gerektiğini söyleyen ben oldum. Sonra da tutanağı arabalarında bulundurmalarını tavsiye ederek oradan çıktım ve adliyedeki duruşmama koşturdum.’’

‘ASKER KAÇAĞI OLARAK NİTELENDİRİLMEYİ ZUL SAYARIM’

Hiçbir şartta askere gitmeyeceğini, herhangi bir cezayı ödemeyi düşünmediğini söyleyen Aru, “Hakimin karşısına çıktığımda bakaya kalmak ya da asker kaçaklığı gibi bir suçla suçlanamayacağımı, vicdani retçi olduğumu, haklarımın uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alındığını ve hiçbir zaman kaçmadığımı açıkladım. Bir önceki duruşma sırasında yurtdışında seyahatteydim ve bu davadan olumlu bir sonuç beklemediğim halde ülkeye dönüp duruşmaya girmiştim. Bunu da hakime örnek olarak gösterip bu şartlar altında ‘asker kaçağı’ olarak nitelendirilmeyi kendime zul sayacağımı da ekledim” diye konuştu.

‘VİCDANİ RET KAÇAKLIKTAN ÖTE BİR İFADE’

Vicdani retçiler için “kaçak” ifadesinin kullanılmasının doğru olmadığını dile getiren İnan Mayıs Aru, şöyle devam etti:

“Bu kaçmayı küçük gördüğümden değil elbette, esir edilmek istenen bir insan esaretten kaçtı diye onu kim suçlayabilir ki. Ancak bazı kavramları ve durumları da kendi adıyla ve yerli yerince konuşmak gerekir. Vicdani ret, kaçaklıktan öte yine az önce bahsettiğim dürüstlük etiğinin antimiliter bir ifadesidir. Bizim bir yere kaçtığımız yok, askerliği reddediyoruz ve ‘Gitmiyoruz’ diyoruz, yerimiz yurdumuz, adresimiz belli. Türkiye Cumhuriyeti hukuku zaten vicdani ret diye bir kavramı tanımıyor. Devlet bizi 6 ay ile 3 yıl arasında hapis cezasıyla tehdit ediyor. İşte bugün görülen dava da böyle bir davaydı. Dahası bugün verilen 3 bin lira adli para cezasını daha önceki 12 bin lira tutarında idari para cezasına eklediğimizde bana kesilen ceza zaten bir bedelli parasını buluyor. Sadece kaçmak gibi bir derdim olsaydı bu parayı onlara ‘dürüstlük’ bedeli olarak öder ve herkes gibi hayatıma devam ederdim. Ancak kendime olan saygım ve etik değerlerimdeki samimiyetim de zedelenmiş olurdu.”

‘KİMSENİN ASKERİ OLMAYACAĞIZ’

Karara itiraz ederek dava dosyasını bir üst mahkemeye taşıdıklarını aktaran Aru, “Bundan sonraki süreçte ne olacağını bilmiyorum. Politik atmosferin ne kadar karanlık bir tablo sunduğunun farkındayım ancak ben politik bir saikten önce bahsettiğim gibi etik temellerden hareket ediyorum. Politika üç günde değişir, beraber yürüdüğünüz eski dostlar hain, hocalarınız terörist olur, kendini ilelebet tahtın üstünde görenler de gün gelir kaçacak delik arar. Rüzgâr, bulutları kâh oraya savurur kâh buraya ancak etik bir varoluşu benimseyenler bu geçici rüzgarlardan etkilenmeyen göğün kendisi gibidir. Sözümüz dün ne idiyse bugün de odur. Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız” dedi.

İnan Mayıs Aru’nun avukatı Vicdani Ret Derneği Başkanı Gökhan Soysal ise davaya ve vicdani retçilerin durumlarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“İnan Mayıs Aru’nun da yargılanıp ceza aldığı bakaya kalma suçlamasıyla şu anda birçok vicdani retçi ve henüz askeri birliğine gitmeyen insan yargılanıyor. Askerlik durumunun GBT taramasında çıkmaya başlamasıyla birlikte bu cezalandırma politikasına geçildi. İnsanlar şu anda zorla alınıp askeri birliğe götürülmüyor ancak üzerlerindeki toplumsal baskıya ek olarak devlet baskısı da arttırılmış oluyor.”

‘İŞYERLERİNE GÖNDERİLEN YAZILAR İŞTEN ÇIKARMAYA NEDEN OLUYOR’

Yoklama kaçağı ve bakayaların sigortalı çalıştıkları işyerlerine gönderilen yazılarla vicdani retçiler üzerinde baskı kurulduğunu söyleyen Soysal, “Bu yazıların büyük bir çoğunluğunun sonucu, işten çıkarma oluyor. Azımsanamayacak bir diğer kısmı da aynı işyerinde çalıştırılmaya devam edilmekle beraber sigortalı çalışması engellenmiş oluyor. Yani devlet sonuç olarak parası olanları ‘ihtiyaç duyulduğunda’ çıkarttığı bedelli uygulamasından yararlandırırken hayatını sürdürmek için çalışan insanların da elinden ekmeğini almakta beis görmüyor” diye konuştu.

‘ANAYASA MAHKEMESİ HADDİNİ BİLDİRME POLİTİKASI GÜDÜYOR’

Vicdani ret davalarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvuruların, 4 yıldır karara bağlanmadığını dile getiren Gökhan Soysal, şunları söyledi:

İdari para cezalarının kesinleşmesinin ardından açılan bu davalardan alınan ilk ceza bu değil muhtemelen de son olmayacak. Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız 20’ye yakın vicdani ret içerikli başvurumuza rağmen 4 yılı geçen bir süredir tek bir karar dahi vermeyen Anayasa Mahkemesi de bireyin özgürlüklerini korumakla bir ilgisi olmadığını, militarist sistemle karşı karşıya kaldığında eskiden olduğu gibi hemen geri çekilme deyim yerindeyse ‘haddini bilme’ politikası güdüyor. Yıllar içinde devletin birçok politikası, mahkemelerin çoğu kararı değişecektir. Ancak değişmeyen bir şey olacaksa o da savaş karşıtlarının, antimilitaristlerin, vicdani retçilerin savaşa karşı tutumları ve zorunlu askerliği reddetmeleri olacaktır.” (DUVAR)

Kaynak: Gazete Duvar

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org