Filistin İşgali’nin Yıldönümünde İsrailli Askerler Sessizliği Kırdı
Filistin işgalinin 47. yıldönümünde, İsrail askerlerin Filistinlilere yönelik taciz ve saldırı tanıklıkları Tel Aviv’de askerler, siyasetçiler, gazeteciler ve aktivistlerle paylaşıldı.
İsrail’in Filistin’i işgalinin 47. yıldönümünde, Tel Aviv’de askerler, siyasetçiler, gazeteciler ve aktivistlerden oluşan dinleyicilere İsrailli askerlerin Filistinlilere uyguladıkları ihlallere yönelik tanıklıkları dinletildi.
Sessizliği Kırmak (Breaking the Silence) adlı sivil toplum kuruluşu 10 senedir, Filistin’de görev yapan İsrail askerlerinin tanıklıklarını topluyor. Şimdiye kadar 950 askerin tanıklıklarını toplamış olan örgüt, anlatılanların istisnai, münferit olaylar değil, sıradan, hep yaşanan olaylar olduğunu vurguluyor.
İsrailli askerler, Filistinlilere yönelik taciz ve saldırıların sıkıntıdan ya da kariyerinde ilerlemeye çalışan hırslı yetkililerin emirleriyle gerçekleştiğini anlatıyor; işgalin kurumsal yapısının da bir ötekileştirme ve Filistinlilere yönelik bir insandışılaştırma yarattığını söylüyor.
The Guardian’dan Peter Beaumont’un haberine göre, İsrailli kadın ve erkek askerlerden bazılarının tanıklıkları şöyle:
Çavuş Nadav Weiman (2005-2008): Jenin’ de küçük bir dağın tepesindeydik. Mülteci kampında ayaklanma vardı. Operasyon için bir keskin nişancılar yerleştirildi. Çevreden ateş açıldığı için çatılarda kimse yoktu. Gece yarısı çatıda bir kişi olduğunu farkettik. Casus olup olmadığını bilmiyorduk ama vur emri geldi çünkü o kişi çatıdaydı ve birliklerimize çok yakındı. Onu vurduk. Jalame’ye döndüğümüzde “Acaba silahlı mıydı” diye düşünmeye başladık. Ama komutanımız ateş etmemizi onaylamıştı. Sonra komutan gelip bizle konuştu. “Operasyonda ateş ettiğiniz için ne kadar şanslı olduğunuzun farkında mısınız? Bu çok sık olmuyor, siz şanslısınız” dedi.
Çavuş Tal Wasser (2006-2009): Sekiz saat boyunca yol barikatında dikilip durmak herkesi strese sokuyor. Herkes sürekli olarak bağırıyor, sinirli ve sabırsız oluyor… Ve öfkesini karşısına çıkan ilk Filistinliden çıkarıyor. Eğer bir Filistinli, bir askerin sinirini bozarsa, yapılan şey onu soyunma odası büyüklüğünde bir odaya kapatmak. En başında onun odaya kapatılmasının anlamsızlığı bir yana, kimse onun oraya kapatıldığını hatırlamaz bile.
İsmini vermeyen bir çavuş (2014): “Provokasyon ve tepki”, bir köye girmenin yoludur. Gürültü yaparak size taş atılmasını beklersiniz ve “Bize taş atıyorlar” diyerek onları tutuklarsınız. Çok sayıda araç köye girer. Filistinli sivillerin kontrolünde olan B Bölgesi’ne ordu her gün gider ve taş atılmasını provoke eder. Her Filistinli bir şüphelidir.
Çavuş Avner Gvaryahu (2004-2007): Eğitim sona erdiğinde, komutanımız bize “İşte böyle rütbe alacaksınız: eks’lerle. Her gece bağlantıya geçmenizi (karşılıklı ateş) istiyorum” demişti. Bir süre sonra başarılı olmak isteyen birinin ona ölü insanlar getirmesi gerektiğini anladım. Tutuklamanın bir anlamı yoktu. Mesaj şuydu: “Tutuklama rutindir, bu işi taburlar yapar. Siz öncü birliklersiniz, ordu size yıllarını harcadı, şimdi bana ölü teröristler getirin.” Durum bu. Tamamen çılgınlık. Dürbünle öldürmek için birini arıyorsunuz. Yapmanızı istedikleri bu.
İsmini vermek istemeyen bir çavuş (2010): Hebron’da (El Halil) Yahudiler Araplara hep küfreder. Shudada Caddesi’nde Arapların da yürüyebileceği kısa bir bölüm var. Bir keresinde oraya gönderilmiştim ve üç Yahudi çocuğun yaşlı bir Arap kadına vurduğunu gördüm. O sırada bir adam daha yanlarına giderek “Geber” diyerek onlara katıldı.
İsmini vermeyen bir çavuş (2009): Asıl hedefin Gazze Şeridi’ni bölmek olduğu söylenmişti ama orada olduğumuz sürece orayı olabildiğince tahrip etmek zorundaydık. Tahrip etmek, sistematik bir yok etmenin üstü kapalı bir ifadesidir. Evleri tahrip etmek için iki neden var. Birinci neden operasyonel. Bu, bir ev patlayıcı, tüneller içerdiğine dair şüpheli bulunduysa; yani bütün kablolar görünebilir ya da kazılabilir durumdaysa geçerlidir. Ya da evi şüpheli gösterecek istihbarata sahibizdir. Bazı evlerin de “ertesi gün” imha edileceği söylenir. Mantıklı olan arkamızda güvenli bir bölge bırakarak oradan ayrılmaktır ve bunu yapmanın en iyi yolu da etrafı tahrip etmektir. Yani aslında şüpheli olmayan bir eve zarar veriyorsunuz. Bunu tabur komutanımla da konuşmuştum; bu yapılanın savaş suçları listesine eklenmesi gereken bir şey olduğunu söyledi. Yani burada bir sorun olduğunun o da farkındaydı. (ÇT)