Japonya’nın nükleer olmayan 3 ilkesinden vazgeçmesi ülkenin barış yoluna ihanet olur

Japonya, nükleer olmayan üç ilkesini uzun süredir savunmaktadır: nükleer silah bulundurmamak, üretmemek ve topraklarında nükleer silaha izin vermemek. Mevcut Başbakan Sanae Takaichi’nin şimdi iktidar koalisyonunun üçüncü ilkeyi gözden geçirmesini sağlaması bekleniyor.

Editör yazısı: Japonya’nın nükleer olmayan 3 ilkesinden vazgeçmesi ülkenin barış yoluna ihanet olur

19 Kasım 2025(Mainichi Japonya)
Japonya’nın dünyada atom bombası atılan tek ülke olma statüsü, yaklaşık 60 yıldır ulusal politikasının temelini oluşturuyor. Bu gerçeğin ağırlığı asla unutulmamalıdır.
Japonya, nükleer olmayan üç ilkesini uzun süredir savunmaktadır: nükleer silah bulundurmamak, üretmemek ve topraklarında nükleer silaha izin vermemek. Bu ilkeler ilk olarak 1967’de dönemin Başbakanı Eisaku Sato tarafından ilan edilmiş ve 1971’de Ulusal Meclis tarafından resmen kabul edilmiştir. Mevcut Başbakan Sanae Takaichi’nin şimdi iktidar koalisyonunun üçüncü ilkeyi gözden geçirmesini sağlaması bekleniyor.

Böyle bir inceleme, ABD askeri gemi ve uçaklarının Japonya’ya nükleer silah getirmesinin önünü açabilir. Editörlüğünü ve yazarlığını üstlendiği bir kitapta Takaichi, Japonya’nın ABD’nin nükleer şemsiyesine güvenmesi durumunda, ülkeye nükleer silah getirme yasağını sürdürmenin gerçekçi olmadığını savunuyor.

Bu ilkeyi yeniden ele almak, Japonya’nın barışçıl bir ulus olma yolundan geri adım atması anlamına gelecektir. Takaichi kişisel görüşünü öne sürer ve aceleci davranırsa, bu kalıcı bir yara bırakacaktır.

Savaş sonrası Japonya, nükleer silahsızlanma ve nükleer silahsızlanmayı ortadan kaldırma idealini, ABD’nin nükleer caydırıcılığına güvenme gerçeğiyle uzlaştırmakta zorlandı.

Dönemin Japonya Demokrat Partisi yönetimi sırasında Dışişleri Bakanı Katsuya Okada başkanlığında kurulan bir uzman paneli, Japonya-ABD Güvenlik Anlaşması’nın 1960 yılında revize edilmesi sırasında, Japonya’nın nükleer silah taşıyan ABD gemilerinin liman ziyaretlerine ve geçişlerine izin veren “geniş kapsamlı gizli bir anlaşmayı” zımnen kabul ettiği sonucuna vardı. Bu durum, nükleer olmayan üç ilkenin uygulanması konusunda her zaman bir belirsizlik gölgesi oluşturmuştur.

ABD’nin bir kriz anında nükleer silahlı gemilerin limanlara uğramasını talep etmesi halinde Japonya’nın nasıl tepki vermesi gerektiği sorulduğunda Okada, “Devletin, yaşam veya ölüm kararı vermesi gerekecek.” yanıtını verdi.

Japonya’nın güvenlik ortamının daha da ciddileştiğine şüphe yok. Ukrayna’yı işgal eden Rusya, nükleer silah kullanma tehdidinde bulunurken, Kuzey Kore nükleer gelişimini hızlandırıyor.

Ancak Japonya’nın ideallerini ihmal etmek, nükleer silahsızlanma yolunda onlarca yıllık çabayı boşa çıkarmak anlamına gelir. Bu durum, komşu ülkeler arasında da endişelere yol açacaktır.

Bu, atom bombası mağdurlarının isteklerine de bir kez daha ihanet etmek anlamına gelecektir. Nobel Barış Ödülü sahibi Japonya Atom ve Hidrojen Bombası Mağdurları Örgütleri Konfederasyonu’nun (Nihon Hidankyo) İcra Direktörü Satoshi Tanaka, bu hamleyi eleştirerek, “Bu, seleflerimizin çabalarını inkar etmek anlamına geliyor.” dedi.

Uzun zamandır nükleer silahsız bir dünya arayışında olan bir ulus olarak Japonya’nın yapması gereken, uluslararası toplumu nükleer silah kullanımına karşı tabuyu desteklemeye ve silahsızlanmayı ilerletmeye zorlamaktır.

Nükleer tabu zayıflarken, nükleer yıkımı bizzat deneyimlemiş olan Japonya, dünyaya ne yapılması gerektiğini göstermelidir. Bu, başbakanın sorumluluğundadır.

Kaynak: The Mainichi

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org