Mazlum Sağlam

6 Eylül’de, Galatasaray’da yapılan etkinlikte eposta ile gönderdiği vicdani ret açıklamasının son paragrafı okundu.

BEN MAZLUM SAĞLAM
Yaşadığımız coğrafya yoğun sancılı ve kirli bir savaş sürecinden geçmekte iken, neredeyse her gün insanların katledildiği, masum çocuklarımızın düşlerinden vurulduğu, vücutlarından parmak boyutlarından daha büyük mermilerin çıkarıldığı, kirli askeri postallar ile çırılçıplak bedenlere basıldığı, aşağılandığı, küfür edildiği, açlık ve yoksulluk çekmekte olan topraklardan yazıyorum. Yaşadığım öz topraklardan. Faili mechul cinayetlerin geçmişte kalmadığı, cezaevlerinde yaşanılan işkencelerin halen devam ettiği, insan hak ve hürriyetlerinin her gün daha da çiğnendiği bu topraklardan yazıyorum. 21’inci yüzyılın acı ve çıplak gerçeklikleri ile birlikte göz pınarlarından artık tek bir damla göz yaşının bile kalmadığı, yüreklerin acıdan ve hasretten heder olduğu, insanlığın ayaklar altında ezildiği coğrafyadan yazıyorum. Yaşadığım coğrafyanın en güzel dağ, tepelerine nefes aldığım şehirlerin, köy ve kasabaların girişlerine konumlanan karakol ve kalekolların, silah ve tankların gölgesinde yazıyorum. Doğanın her gün gittikçe daha da vahşi ve iç yakıcı bir tabloyla yok edilmekte olan güzelliklerine, yüreğim yanarcasına hayıflanarak iç geçirerek 20’li yaşlarımın sonuna geldiğim bir zaman diliminden yazıyorum.
Henüz 15’li yaşlarında cezaevinin kirli ve karanlık, iğrenç yüzüyle tanışmış, taciz ve tecavüzlerin kaba ve psikolojik şiddetin tadına ermiş, bu insanlık dışı vahşeti yaşatanların yargılanmayıp, aksine mevkilerinin yükseltilip ödüllendirildiği, görevini yapıp kamuoyuna duyuran gazetecilerin yargılandığı, neredeyse her hafta asker baskınları ile boyumuz kadar olan jopların gölgesinde yerlere yatırılarak, onurumuzun kırıldığı. Yine bu zulmü bizlere reva görenlerin akşam evlerine gittiklerinde yaşıtlarımız olan çocuklarına sarılıp, öptüğü bir gram dahi vicdanlarının sızlamadığı bir ülkeden yazıyorum. Adaletin sadece kelime anlamında dahi hiç bir inandırıcılığının kalmadığı, vatandaşlarının özgürce fikirlerini, demokratik tepkilerini dile getiremediği şiddet ile bastırıldığı böylesi iç karartıcı bir tablonun, mavi ve beyaz renkli tonlarından yazıyorum.. Güneşin halen batmadığı, barış çığlıklarının halen dinmediği, aksine daha da yükseldiği, çocukların yüzünden gülümsemelerin eksik olmadığı bir yaşamdan, halen umut edilebilecek daha güzel bir yaşama yelken açabilecek inancıyla yazıyorum. İnsanların ölmediği/öldürülmediği, çocukların gülüşlerinden vurulmadığı, onur ve insan haklarının çiğnenmediği, adaletin kılıç gibi keskin ve herkese eşit dağıtılmasına taraf olduğum, savaşların, sınıfların ve sömürünün olmadığı, barışın ülkemizde ve tüm dünyada hüküm sürmesine olan inanç ve buna dönük olan mücadelem ile bilikte şiddet kullanmayı, insan öldürmeyi ve insan öldürmeyi öğrenmeyi, emir alıp-vermeyi, itaat etmeyi red ediyorum.
Türkiye Anayasası tarafından tanınan her vatandaşa din ve vicdan özgürlüğü hakkı ve yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinde tanınan bu hakkın sözleşmeye taraf tüm ülkelerin vatandaşlarına tanımak zorunda olduğu ‘’Vicdani Ret’’ kararımı kamuoyu ile paylaşıyorum, saygı ve selamlarımı iletiyorum..

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org