Şalom-Selam-Barış” belgeseli İsrailli vicdani retçilerin savaş karşıtı mücadelesini anlatıyor

Yunanlı Belgeselci Alexia Tsouni ile “Şalom-Selam-Barış” belgeselini İsrail saldırılarını ve Türkiyeli vicdani retçi Merve Arkun ile “vicdani reddi” konuştuk.

Alexia Tsouni ile belgeselini konuştuk | “İsrail, savaş karşıtı hareketten korkuyor”

Hayatta kalmayı başaran, aynı zamanda iyi örnekleriyle diğer insanlara ilham veren insanların hikayelerini çektiğini belirten Belgeselci Alexia Tsouni, odağına ezilen halkları alıyor.

“Shalom-Salaam-Peace” filminin afişi

Ramis SAĞLAM – İzmir – 16 Eylül 2024
İsrail ile Filistinliler arasında yaşanan çatışmalar, 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırıları ile yeni boyut kazandı. Hamas’ın saldırılarında 1200’e yakın İsrailli hayatını kaybederken, İsrail ordusunun o günden bu yana Gazze’ye düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 40 bini aştı.

İşgal altındaki Batı Şeria’da İsrail askerlerince Ayşenur Ezgi Eygi’nin öldürülmesine denk düşen bir dönemde Yunanlı Belgeselci Alexia Tsouni ile “Şalom-Selam-Barış” belgeselini İsrail saldırılarını ve Türkiyeli vicdani retçi Merve Arkun ile “vicdani reddi” konuştuk.

‘GÖRÜNTÜNÜN GÜCÜNE İNANIYORUM’
Alexia Tsouni eğitim geçmişi hidroloji alanında uzmanlaşmış bir inşaat mühendisi olmasına rağmen bazı özel insanların hikayelerini paylaşma isteği onu sinemacılığa yöneltmiş. Bir dizi film yapımı kursuna katılan Tsouni, “Belgeseller yapıyorum çünkü görüntünün ve videonun gücünün olduğunu, daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşabileceğini düşünüyorum. Benim arzum, kendi feminist ve pasifist bakış açımdan bazı hikayeleri paylaşmak, barışa katkısı geniş çapta bilinmeyen bazı ilham verici kişileri tanıtmaktır” dedi.

BELGESELLERİN ODAĞINDA EZİLENLER VAR
Tsouni belgesellerinin odağında ezilen halklar var. Filistin ve Cezayir hakkındaki belgesellerinde, benzer haykırışların sinemaya aktarımını yapıyor.

Belgesellerinin tamamının insan hakları hakkında ve gerçek hikayeler olduğunu vurgulayan Alexia Tsouni, “Bu, ciddi insan hakları ihlallerine maruz kalan, ancak sadece hayatta kalmayı başaran, aynı zamanda iyi örnekleriyle diğer insanlara ilham veren insanlarla ilgili. Bu nedenle, Filistin hakkında iki tane daha belgeselim var; biri el Halil’deki Filistinli kadınların şiddet içermeyen direnişini konu alıyor. Diğeri de Bedevi Filistinli bir kızı konu alıyor. Buna ek olarak Fransız vicdani retçisi Maurice Montet hakkında bir belgeselim daha var. Bağımsızlık savaşı sırasında Cezayir’e karşı savaşmak için hazırlanan belgesellerin yanı sıra insan ticareti ve toplumsal cinsiyet şiddetinden sağ kurtulanların gerçek hikayelerini konu alan üç feminist belgeselim bulunuyor” bilgisini paylaştı.

‘İSRAİL KENDİ VATANDAŞLARI İÇİN BİLE DEMOKRATİK DEĞİL’
Türkiye’de üçüncü kez Foça Barış Kadınları Film Günlerinde gösterilen “Şalom-Selam-Barış” belgeseli İsrailli vicdani retçilerin savaş karşıtı mücadelesini anlatıyor. Bugün “vicdani ret” dahil olmak üzere insani haklar sınırlanırken görmezden de geliniyor.

Dünyanın birçok ülkesinde insan haklarının büyük zorluklarla karşı karşıya olduğunu söyleyen Alexia Tsouni, “Özellikle bir insan hakkı olan vicdani ret hakkı vahşice hedef alınıyor, kısıtlanıyor ve ihlal ediliyor. İsrail’de vicdani retçiler sırf şiddet içermeyen ideolojileri nedeniyle yargılanıyor. Askeri mahkemelerde yargılanıyor ve askeri hapishanelerde hapsediliyor. Bu kesinlikle kabul edilemez ve İsrail’in, kendi İsrailli Yahudi vatandaşları için bile demokratik bir devlet olmadığını gösteriyor” ifadesini kullandı.

‘İSRAİL SANSÜR UYGULUYOR’
Aynı zamanda İsrail’in vicdani retçiler topluluğundan korktuğunu da söyleyen Tsouni, “Bu da gösteriyor ki onların savaş karşıtı fikirlerinin İsrail’in tüm askeri silahlarından daha güçlü olduğu anlamına geliyor. Ve bu o kadar önemli ve cesaret verici ki, İsrail devletinin sansürüne ve kovuşturmalarına rağmen vicdani retçiler susturulamıyor. Hem İsrail içinde hem de İsrail dışında giderek daha güçlü ve daha büyük etkiye sahip bir hareket haline geliyorlar” dedi.

MERVE ARKUN: VİCDANİ RETÇİLER BASKI GÖRÜYOR

Türkiyeli vicdani retçi Merve Arkun İsrail’deki vicdani retçilerin, zorunlu askerlik yükümlülüklerini yerine getirmedikleri için hapis riskiyle karşı karşıya kaldıklarını söylüyor. Arkun, “Ancak bunun yanında, çoğunlukla daha sonraki yaşamlarında kısıtlamalar da söz konusu. Askerlik hizmetini tamamladıklarına dair belgeleri olmayanlara genellikle şüpheyle yaklaşılmakta, örneğin, askerlik hizmetini neden tamamlamadıklarını açıkladıklarında iş bulmaları zorlaşmakta, bu durum sosyal anlamda bir baskıyı da beraberinde getirmekte” ifadelerini kullanıyor.

‘TOPLUMSAL YAŞAMDAKİ MİLİTARİZASYON ARTIYOR’
Zorunlu askerliğin toplumsal bir tabu olduğu İsrail’de, vicdani retçilerin mücadelesi 7 Ekim’den bu yana daha zor bir hal aldı. Arkun, İsrail savunma kuvvetlerinin (IDF) 7 Ekim saldırılarına verdiği yanıtın İsrail’in 1948’den bu yana en uzun savaşı olduğunu söyledi.

Bu süreçte, İsrail’de toplumsal yaşamdaki militarizasyonun belirgin bir şekilde arttığının altını çizen Arkun, “Orduya katılmayı İsrail’e aidiyetin sembolü haline getirmiş bir toplumda, orduya katılmayı reddeden vicdani retçiler toplumsal yaşamdan dışlanmanın farklı biçimlerini deneyimlemek zorunda bırakılıyor. Ancak bunun yanında uzun süren ve tekrar eden hapis cezaları, İsrail’deki vicdani retçilerin karşı karşıya kaldığı bir durum” dedi.

‘İSRAİLLİ VİCDANİ RETÇİLER BARIŞIN YANINDA DURUYOR’
7 Ekim saldırılarının ardından vicdani retlerini açıklayan Tal Mitnick, Sofia Orr, Ben Arad farklı dönemlerde ve farklı sürelerde aldıkları hapis cezalarının ardından muafiyet alarak serbest bırakıldılar. Ancak şu anda İsrail’de hâlâ hapiste bulunan Itamar Greenberg, Oryan Mueller ve Yuval Moav serbest bırakıldıktan sonra da bu risklerle karşı karşıya kalmaya devam ediyorlar.

İsrail’in, Gazze’de yarattığı yıkımı, Filistinlilere yönelik soykırımı giderek derinleştirdiğine vurgu yapan Türkiyeli vicdani retçi Merve Arkun, “İsrailli vicdani retçiler bulundukları yerden ve toplumdan bu yıkıma ve soykırıma tüm cesaretleriyle karşı çıkıyorlar. Hapis cezalarına, kötü muameleye, toplumsal dışlanma riskine ve damgalanmaya karşı barışın ve yaşamın yanında duruyorlar. İsrailli vicdani retçi örgütleri Mesarvot’un ve Refuser Solidarity Network’ün, savaşın yıkımının bu kadar derinleştiği bir dönemde verdikleri mücadeleyi görmek ve buna destek olmak, Filistin için barış isteyen herkesin gözlerini kapatamayacağı bir gerçektir” dedi.

Kaynak: Evrensel

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org