Taliban’a müzakere, Kürtlere müdahale! – Yusuf Karataş

Erdoğan iktidarı, önümüzdeki günlerde Afgan yönetimi ve Taliban arasındaki barış müzakerelerine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Erdoğan iktidarı, Afganistan için istediği barış ve istikrarı Türkiye ve bölge (Ortadoğu) için neden istemiyor?

05 Nisan 2021
Erdoğan iktidarı, önümüzdeki günlerde Afgan yönetimi ve Taliban arasındaki barış müzakerelerine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Katar’ın başkenti Doha’da sürdürülen görüşmeler, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın önerisiyle nisan ayında Türkiye’de devam edecek. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Türkiye’nin bu görüşmeler için özel temsilci atayacağını da açıkladı.

Bilindiği gibi geçen yılın şubat ayında Doha’da ABD ve Taliban arasında bir barış anlaşması imzalanmıştı. Anlaşmaya göre ABD, Afganistan’daki askerlerini 14 ay içinde geri çekecek ve Taliban ile Afgan hükümeti arasında kalıcı bir çözüm için görüşmeler yapılacaktı. Afgan hükümeti ve Taliban arasındaki ilk tur görüşmeleri eylül 2020’de yapılmış ve ikinci tur görüşmeleri de bu yılın şubat ayında başlayabilmişti.

Afganistan uzun bir dönemdir ABD, Rusya, Çin, Hindistan, İran, Pakistan gibi güçlerin içinde yer aldığı bir egemenlik mücadelesine sahne oluyor. Bu egemenlik mücadelesine taraf olan güçlere bakınca, tıpkı Suriye savaşında olduğu gibi Afganistan’da yaşayan halklara ağır bedeller ödettiren buradaki sorunun da neden bir türlü çözülemediği daha anlaşılır oluyor.

Taliban, SSCB’nin 1979 Afganistan işgali sonrasında el Kaide’nin ABD tarafından desteklenmesi ve Pakistan’ın da buradaki savaşa katılmak için bölgeye gelen cihatçı militanlara (mücahitler) ev sahipliği yapmasıyla kurulmuştu. Kelime anlamı İslam’ın öğrencileri (talebeler) olan örgüt, 1994’te Molla Ömer tarafından kurulmuş ve 1996’da başkent Kabil’e girerek Afganistan’da yönetimi ele geçirmişti.

Taliban, Afganistan’da “İslami esaslara uygun bir düzen oluşturmak” adına daha sonra IŞİD tarafından örnek alınan insanlık tarihinin en barbar-gerici yönetimlerinden birini kurmuştu. Kadınların sokağa çıkmasını ve kızların okumasını yasaklamaktan recm (Taşlayarak öldürme) ve el kesme cezalarına, insanlık tarihinin binlerce yıllık mirası tarihi eserleri bombalamaktan sinema, müzik ve insan resminin olduğu bütün ürünlerin yasaklanmasına, erkeklerin sakal uzatma ve camilerde namaz kılmasını zorunlu hale getirmesinden bu katı kurallara uymayanlara idam cezası verilmesine kadar bu yönetim ve uygulamaları konusunda çok şey söylenebilir.

El Kaide ve Lideri Usame Bin Ladin’i koruyan Taliban yönetimi, 2001 11 Eylül saldırılarından sonra ABD-NATO müdahalesiyle yıkılmıştı.

Burada ABD’nin el Kaide ile ilişkisi, Suriye ve Irak’taki askeri varlığını IŞİD ile mücadele ile açıklarken neden IŞİD’den farkı olmayan Taliban ile uzlaşma yoluna gittiği ya da bu görüşmelere niçin Türkiye’nin ev sahipliği yapmasını isteği üzerine çokça şey söylenebilir. Ancak işin bu yönünü başka yazılara bırakarak gelelim ABD’nin önerisi sonrasında Afgan hükümeti ve Taliban arasındaki görüşmelere ev sahipliği yapacak olmanın heyecanını yaşayan Erdoğan iktidarına…

Taliban, Türkiye’nin de aralarında olduğu dünyanın birçok ülkesi tarafından ‘terör örgütü’ olarak kabul ediliyor. Bu müzakerelere ev sahipliği yapmaktan gurur duyduklarını söyleyen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Siyasi bir çözüm için kapsamlı bir ateşkese ihtiyacımız var” diyor. İsmi henüz açıklanmasa da Erdoğan iktidarının bu görüşmeler için özel temsilci atayacağını da açıklıyor.

Çavuşoğlu, 23 Mart’ta Twitter hesabı üzerinden Erdoğan iktidarının Afganistan müzakerelerine ev sahipliği yapacağı “müjde”sini verirken devamında “PKK/YPG Irak ve Suriye’ye de tehdit. Tüm terör örgütleriyle mücadelemiz devam edecek” diyerek eklemeyi unutmuyor!

Erdoğan iktidarı, insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en barbar örgütlerinden biri olan Taliban’ın içinde yer aldığı müzakere sürecinin başarısı için çalışmaktan gurur duyuyor. Ama gel gör ki sıra Kürtlere gelince, Erdoğan iktidarının aklına “terörle mücadele” adı altında savaş ve müdahaleden başka bir şey gelmiyor!

Türkiye için bir tehdit oluşturmadıklarını, sınır güvenliği için Türkiye yönetimiyle her türlü görüşmeye hazır olduklarını açıklayan Suriye Kürtlerinin özerk yönetimi ile müzakere yapılmasını savunmak bile “Terör destekçiliği” olarak damgalanıyor. PKK Lideri Öcalan her fırsatta şiddetin sona erdirilmesi ve Kürt sorununun barışçıl çözümü için rolünü oynamaya hazır olduğunu söylediği halde İmralı’da ağır tecrit koşulları altında tutuluyor. Bırakın Öcalan’ı, Erdoğan iktidarının sözcüleri ve fiili ortağı Bahçeli, yatıp kalkıp Kürt sorununun Meclis çatısı altında çözümü için bir fırsat olan HDP’yi “terör örgütü” olmakla suçlayıp HDP’nin kapatılması için kampanya üstüne kampanya düzenliyorlar.

Taliban’ın müzakereleri için özel temsilci atayanlar, bu ülkenin Anayasa’sına göre kurulmuş, 6 milyondan fazla insanın oyunu alarak ülkenin üçüncü büyük partisi konumunda bulunan ve Kürtlerin demokratik siyaset ve eşit haklara dayalı birlikte çözüm ısrarının ifadesi olan HDP’ye bile tahammül edemiyorlar.

Çavuşoğlu, Türkiye’nin Afgan yönetimi ve Taliban arasındaki müzakerelere ev sahipliği yapacak olmasını “Bölgenin barış ve istikrarına bir katkı” olarak tanımlıyor.

Peki, ya Kürt sorunu?

Ülkede neredeyse Afganistan ile yaşıt çatışmaları sona erdirmekle kalmayıp bölge barışı için de büyük önem taşıyan Kürt sorununa gelince çözüm neden müzakere değil de müdahale (içeride ve dışarıda askeri ve siyasi operasyonlar) oluyor? Erdoğan iktidarı, Afganistan için istediği barış ve istikrarı Türkiye ve bölge (Ortadoğu) için neden istemiyor?

Sonuç olarak Taliban’ın görüşmelerine ev sahipliği yapacak olması, Erdoğan iktidarının sadece Kürt sorununda uyguladığı iki yüzlü politikayı değil; aynı zamanda cihatçı gruplarla sürdürdüğü iş birliği ve yaptığı müdahalelerle bölgede de barışın önünde büyük bir engel olduğu gerçeğini daha görünür hale getiriyor.

Kaynak: Evrensel

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org