HABİB GÜLER – ANKARA
2 Mayıs 2014, Cuma
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Ege Kıyılarındaki Yasa Dışı Göç Faaliyetlerini Araştırma Alt Komisyonu, yaptığı incelemelerde ilginç sonuçlarla karşılaştı.
Yasa dışı göç faaliyetleriyle ilgili yapılan kapsamlı araştırmayı raporlaştıran İnsan Hakları Alt Komisyonu, yaşanan sorunun sebepleri ve sonuçlarına ilişkin çarpıcı tespitler yaptı. Raporda, Türkiye’nin gelişmiş Batı ülkeleri ile gelişmemiş yoksulluk ve şiddet sarmalındaki ülkeler arasındaki konumu nedeniyle dünyadaki temel göç yollarından biri olduğu belirtilirken, her iki bölge arasındaki refah seviyesi ortadan kalkmadan, bu göç hareketliliğinin sona ermeyeceği kaydedildi. Ege Denizi’nde yakalanan göçmen sayısının giderek arttığına işaret edilen raporda, 2011 yılında Ege’de 546 yasa dışı göçmenin yakalandığı, 2013 yılında bu sayının 8 bin 47’ye çıktığı ifade edildi. Ayrıca geçen yıl 40 göçmenin de ölü olarak bulunduğu kaydedildi. Raporda, “2013 yılındaki artışın nedeni, ülkelerindeki iç savaş nedeniyle 2011 yılından itibaren Türkiye’ye gelen yüz binlerce Suriye vatandaşının yasa dışı göç olayına karışmasıdır.” denildi.
Raporun değerlendirme ve sonuç bölümlerinde göçmenlerin ülkelerine geri gönderilmesi işlemlerini yürüten Geri Gönderme Merkezlerine (GGM) yönelik eleştirilerde bulundu. Şu tespitlere yer verildi: “GGM’lerde göçmenlerin cep telefonlarına el konulması uygulamasının dayanağı bulunmadığı gibi hakkaniyetli de değildir. Bu şekilde iletişim hakkının kısıtlanmaması gerekmektedir. GGM’lerde yapılan görüşmelerde göçmenler uzun sürelerdir tutulmakta olduklarından şikâyetçi olmuşlardır. Gerçekten de göçmenlerin GGM’lerde tutulma sürelerinin AİHM içtihatları ve diğer uluslararası önerilere uygun olmadığı görülmektedir. Sebebi bilinmemekle birlikte, yakalanacaklarını anladıklarında göçmenlerin botlarını kasten batırdıkları durumlar mevcuttur. Yasa dışı geçişleri ve ölümleri önlemek bakımından, lastik botların veya diğer araçların temini sırasında alınabilecek tedbirler üzerinde düşünülmesinde fayda vardır.”
Yasa dışı göçle mücadelenin ağırlıklı olarak Ege kıyılarında yapıldığı belirtilen raporda, Türkiye’ye girişlerin doğu ve güneydeki kara sınırından yapıldığına dikkat çekildi ve çalışmaların daha çok bu bölgelerde yapılması gerektiği belirtildi. Raporda, “Yasa dışı göçmenler, sınırdan girdikten sonra yurtiçinde de çok uzun bir mesafeyi kat ederek Ege kıyılarına ulaşmaktadırlar. Dolayısıyla emniyet, jandarma, gümrük, istihbarat teşkilatı gibi kurumların etkin bir çalışmayla yasa dışı göçmenleri engellemesi, ayrıca vatandaşların ve medyanın da duyarlı davranması gerekmektedir. Şu aşamada uzun ve girintili-çıkıntılı bir kıyıyı gözetlemek ve denetlemekle görevli Sahil Güvenlik Komutanlığı üzerinde ciddi bir yük olduğu görülmektedir.” denildi.
‘Yunanistan, botların batmasına göz yumuyor’
Raporda, Yunanistan’ın kaçak göçmenlere ilişkin uygulamaları da eleştirildi. Bu konuda şu tespitlerde bulunuldu: “Yunanistan’ın, kendi karasularına giren göçmenlere ait botları Türk karasularına geri ittiği, bunu yaparken kötü muamele uyguladığı, göçmenlere ait eşyaları gasp ettikleri, hatta cankurtaran malzemelerini dahi aldıkları ve batmalarına göz yumdukları yönünde görgü şahitleri ve yazılı ifadeler şeklinde kuvvetli iddialar bulunmaktadır. Bu iddialar Uluslararası Af Örgütü’nün 2013 yılında yayınladığı bir raporda da yer almıştır. Yunanistan’ın bunu bir devlet politikası haline getirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Oysa Türkiye ve Yunanistan arasında 2002 yılında yürürlüğe girmiş olan Geri Kabul Anlaşması bulunmaktadır. Böyle bir anlaşma varken, göçmenleri geri itme ve bu şekilde hayatlarını da tehlikeye atma biçimindeki bir yola tevessül etmenin kabul edilebilir yanı bulunmamaktadır.”