Türkiye, 2004 yılında taraf olduğu “mayınları temizleme” taahhüdüne uymuyor

Toprak altında çok sayıda mayının bulunduğu Türkiye, 1 Mart 1999 tarihinde yürürlüğe giren Ottawa Sözleşmesi’ne 2004 yılında taraf oldu. Ottawa Sözleşmesinde, anti-personel mayınlarının kullanılması, stoklanması, üretilmesi ve transferinin yasaklanması ve imhası hedefleniyor.

Mayın riski sürüyor: Türkiye taraf olduğu Ottawa Sözleşmesi’ne uymuyor

Van Başkele’de meydana gelen patlama mayın riskini yeniden gündeme getirdi. Uzmanlar, Türkiye’nin taraf olduğu Ottawa Sözleşmesi’nin yükümlülüklerini yerine getirmediğine dikkat çekiyor.

29.07.2022 – Remzi BUDANCİR
Türkiye’de mayın sorunu ve askeri alanlar etrafında bulunan patlayıcı maddelerin yarattığı risk sürüyor. Ülkenin iç kesimleri başta olmak üzere, Suriye, Irak ve İran sınırında toprağa döşeli halde bulunan mayınlarla nerdeyse her yıl ölümlere ve yaralanmalara neden oluyor. Toprak altında çok sayıda mayının bulunduğu Türkiye, 1 Mart 1999 tarihinde yürürlüğe giren Ottawa Sözleşmesi’ne 2004 yılında taraf oldu. Ottawa Sözleşmesinde, anti-personel mayınlarının kullanılması, stoklanması, üretilmesi ve transferinin yasaklanması ve imhası hedefleniyor.

2022’DE MAYINLAR CAN ALIYOR

Mayın Yasağı Anlaşması olan Ottawa Sözleşmesine taraf olan Türkiye, toprağa döşeli tüm mayınları temizleme taahhüdünde bulunmasına rağmen bu taahhüdünü yerine getirmediği için her yıl can kayıpları ve yaralanmalar yaşanıyor. En son mayın patlamasından dolayı yaralanma haberi İran sınırındaki, Van’ın Başkele ilçesi, Gelenler (Kiratî) köyünden geldi. Köyünün mezrasında koyunlarını otlatan 14 yaşındaki H.E, mayın olduğu tahmin edilen patlayıcı bir cismin infilak etmesi sonucu ağır yaralandı. Patlama sonucunda iki koyunu param parça olurken, H.E’nin de bir eli koptu.

Patlamanın yaşandığı mezrada 1990’lı yıllara kadar kullanılan bir askeri birlik bulunuyordu. Yaklaşık 25 yıl önce bu birlik taşındı ancak etrafına döşeli bulunan patlayıcı maddeler yerinde kaldı. Bölgede yaşayanların aktardığına göre, patlamanın ardından köylüler karakola haber verdi ancak karakoldan askerler “Bölge mayınlı alan. Asker sokamayız” diyerek alana gitmedi. Yaralının alınması için ambulansta gitmiyor. Köylüler tehlikeli olan sahaya girerek yaralı çocuğu alıp Gelenler köyünde bekleyen ambulansa ulaştırdı. Çocuk bu şekilde hastaneye kaldırıldı. Van’da, sınır hattında 3 gün önce yaşanan bu olay sınır hattındaki mayın riskini tekrar gündeme taşıdı.

SINIRDA VE İÇ KESİMDE ÖLÜM TARLALARI

Suriye sınırında kısmi bir mayın temizliği yapan Türkiye, bu yıl Kars’ta Ermenistan sınırında da bir dizi çalışma yaptı. Diyarbakır, Dersim, Bingöl, Muş, Ağrı, Elâzığ ve Batman başta olmak üzere ülkenin iç kesimlerinde, çatışma alanlarında, karakol etraflarında ve sınır hattında ne kadar mayın olduğu ve bunların ne kadarı temizlendiğine ilişkin net veri yok. Basına, STK ve uluslararası kuruluşların raporlarına yansıyan bilgilere göre Türkiye mayın temizliği konusunda verdiği taahhütleri hala yerine getirmiş değil. Türkiye’de mayınların temizlenmesi sürecini takip eden, bu alanda çalışmalar yapan Mayınsız Bir Türkiye Girişimi Koordinatörü Muteber Öğreten, Türkiye’de mayın gerçekliği, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerde altına girdiği yükümlülükleri ve en son Van’da yaşanan mayın patlaması ile ilgili yaşanan ihlallerle ilgili +Gerçek’e konuştu.

ÖNCE 8 YIL, ARDINDAN 3 YIL EK SÜRE ÜSTEDİ

Öncelikle Türkiye’nin toprağa gömülü olan mayınlarla ilgili taraf olduğu Ottawa Sözleşmesi’ndeki yükümlülüklerine değinen Muteber Öğreten, Türkiye’nin sözleşemeye 2014 yılına kadar kara mayınlarını temizleyeceği taahhüdünde bulunduğunu hatırlattı. Türkiye’nin 2013 yılında bu taahhüdü yerine getiremeyeceğini belirterek 8 yıllık bir ek süre istediğini ifade eden Öğreten, “Yani 2022’ye kadar. 2022’de de taahhüdünü yerine getiremeyeceği görülünce, geçtiğimiz yıl yeniden Ottawa Sözleşmesi Başkanlığına başvurarak ayrıca bir üç yıllık ek süre istedi” dedi.

2025’TE MAYINLAR TEMİZLENMEYECEK, EK SÜRE İSTENECEK

Bu üç yıllık ek süre talebinin mayın temizliği için olmadığını hatırlatan Öğreten, “Bu ek sürede, yani 2025 yılına kadar yeninden bir çalışma yapacaklarını bildirdiler. 3 yıllık çalışmanın sonucunda ise toprak altına ne kadar mayın olduğunu daha net ortaya koyabileceklerini, neler yapabileceklerini ve nasıl yapacaklarını netleştireceklerini ve ancak o zaman nihai bir tarih verebileceklerini söylediler. Türkiye 2025’te, Ottawa Sözleşmesinin yükümlülüklerini, toprağa döşeli mayınların temizliği anlamında yine bir ek süre talebi ile ancak gerçekleştirebileceğini söyleyecek. Bu tarihi bilmiyoruz” dedi.

Ottawa Sözleşmesi gereği Türkiye’nin yapması gerektiği birçok yükümlülük olduğunu ifade eden Öğreten, bunlardan en önemlilerden birinin insanların güvenliği olduğuna işaret etti. Mayınların döşeli olduğu ve mayınlı olduğundan şüphe edilen alanların etrafının çitlerle kapatılarak uyarı işaretlerinin konulması gerektiğini vurgulayan Öğreten, Van’da en son yaşanan olayda bunların hiç birinin olmadığını gördüklerini söyledi. Öğreten, ihmalleri şu şekilde sıraladı:

-Olayda görüyoruz ki buradaki insanlara ‘mayın risk eğitimi’ verilmedi. Mayınlı alanda yaşayan halka yönelik ‘mayın risk eğitimi’ çalışması, mayının ne tür silah olduğu, bundan nasıl korunacaklarına ilişkin bir bilgilendirme söz konusu olmadığını görüyoruz. Köylüler orada 20 yıl öncede olsa bile bir mayın patlaması yaşandığını biliyorlar ama yine de o alana giriş yapıyorlar. Oysa bunun engellenmesi gerekirdi. Çünkü burası her an yeni bir olayın yaşanabileceğini de gösteriyor. Nitekim de yaşandı.

-Dolayısıyla buranın, mayınlı olduğundan şüphe edilen alanlar statüsünde olduğunu oradaki askeri birim biliyor. Başka nerede mayın olduğundan emin olamadıkları içinde güvenlik olarak alana giriş yapmıyorlar. Yani çocuğun oradan kurtarılması için bir girişimde bulunmuyor çünkü kendisi de hayati risk altında olmuş olacak.

-İkinci hata ise şu; köylüler oraya giriş yaparak çocukları o alandan çıkartıyorlar ki, mayın risk eğitimini düşündüğümüzde bu da o alana giren herkesin can güvenliğinin tehlikede olduğunu gösterir. Yani oraya, mayın risk eğitiminde de belirtildiği gibi uzman insanların giriş yapması, çocukları oradan alıp çıkması gerekirdi. Ama bu da yapılmıyor. Baştan sona sözleşmeye uygun davranış yok.

İÇ BÖLGELERE ÖNCELİK VERİLMELİ

Güney ve Doğu sınırlarında mayınlı sahaların olduğu bilinen ancak sayısı tam bilinmeyen bu ölüm tarlaları ile ilgili şu ana kadar somut bir adım atılmış değil. Bu alanların temizlenmemesi durumunda yeni ölüm ve yaralanmaların olması kaçınılmaz. Türkiye’de mevcut durumun ne olduğu, mayın temizliği ile ilgili çalışmaların hangi safhada olduğuna ilişkin Öğreten, “Türkiye en son ek süre talebinde bulunduğunda, detaylı bir rapor verdi. Bu detaylı raporda Türkiye’nin bu güne kadar verdiği raporlardaki eksikliklere dikkat çeken bir analiz yapılarak, Türkiye’ye ‘Bundan sonraki çalışmalarınızda lütfen bunlara dikkat edin’ uyarılarında bulunuldu.

Kara Mayınlarının Yasaklanması İçin Uluslararası Kampanya (ICBL), ki biz onlarla birlikte çalışıyoruz, onların üyesiyiz. O kampanyanın Türkiye ayağını oluşturuyoruz. Onlar bu süre uzatma talebi raporunda şuna dikkat çektiler. ‘Eğer mayın temizliğine mayın temizliği diyorsak, o zaman insanların güvenliğinin sağlanması gerekir’ dendi. Bu da sınırlardaki mayınların nerede olduğu ve miktarlarına ilişkin bir bilgi söz konusu iken, daha iç bölgelerde, mezralarda, özellikle hayvan otlatılan alanlardaki mayınlar hakkında herhangi bir bilgi söz konusu değil. Ama olaylar sınır geçişlerinde değil, sınırdan biraz daha uzak iç bölgelerde meydana geliyor. O zaman Türkiye iç bölgelerdeki mayın temizliğini ilk sıraya koyması gerekirdi” dedi.

DUVAR ÖRMEK İÇİN MAYINLARI TEMİZLEDİLER

Türkiye’nin sunduğu raporda ölüm ve yaralanmaların yaşandığı iç kesimde değil, daha çok Avrupa Birliği Projesi olarak Doğu ve Güney’de Suriye sınırındaki mayın temizliğinden bahsettiğini ifade eden Öğreten, bununda başlıca nedeninin sınır güvenliği ile ilgili olduğuna dikkat çekti. Mayın temizliğinden söz edilen alanın Suriye sınırına örülen duvarların inşa edildiği bölgeler olduğuna işaret eden Öğreten, şunları söyledi:

“Bununda nedeni şu. Çünkü buradaki sınır güvenliğine ilişkin değişiklikler yapıldı. O değişiklikleri yapabilmeleri için mayınların da temizlenmesi ve yeni bir sınır güvenliğinin inşa edilmesi gerekiyor. Örneğin duvar örülmesi gibi. O duvarı örmek için o mayınların temizlenmesi, oraya bir girişim sağlanması gerekiyor. Bütün bu işlemlere baktığımızda, eğer bu bir insani mayın temizliği ise, o zaman insani yön ön plana alınmalı ve mayın temizliği acilen iç bölgelerde başlatılmalı.”

Kaynak: Artı Gerçek

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org