Türkiye’nin Afrika ile ticaret ve insani yardımlara dayalı siyaseti giderek askerileşiyor – Fehim Taştekin

Bayraktar TB2 silahlı insansız hava araçları (SİHA) Suriye, Libya ve Karabağ sahnesinde gösterdiği marifetlerden sonra artık tüm platformlarda pazarlanıyor. Afrikalı heyetlerin Türk savunma sanayii kuruluşlarına ziyaretleri artıyor.

Türk SİHA’ları Afrika macerasını yoldan çıkarır mı?

İstanbul’daki Türkiye-Afrika Zirvesi kıta üzerinde Türkiye’nin aldığı mesafenin altını çiziyor. Fakat ticaret ve insani yardımlara dayalı siyaset giderek askerileşiyor. Erdoğan için baş döndürücü olan bu durum ilişkilerin geleceği açısından riskli bir dönüşüme işaret ediyor.

Aralık 21, 2021
İstanbul 16-18 Aralık’ta 3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi kapsamında Afrika Kıtası’ndan 12 devlet başkanı, iki başkan yardımcısı, iki başbakan, 26 dışişleri bakanı, 76 bakan, özel temsilciler ve elçilerden oluşan kalabalık bir heyeti ağırladı. Bu tablo, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için Batı cephesiyle yaşadığı diplomatik çoraklık karşısında kıskandıran bir başarı sayılabilir.

Açılış konuşmasında 30 Afrika ülkesine 50 ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, Afrika açılımın geldiği noktayı gururla paylaştı. Aktardığı bilgilere göre 2003’ten 2020’ye kadar Afrika Kıtası ile ticaret hacmi 5.4 milyar dolardan 25.3 milyara çıktı. 2021’in ilk 11 ayında bu rakam 30 milyar doları buldu. Kıta çapındaki yatırımların değeri 6 milyar dolara ulaştı. Türk firmaları 25 bin Afrikalıya istihdam sağlıyor. Alınan 1686 müteahhitlik işlerinin toplam değeri 78 milyar dolar. 2005’de 12 olan büyükelçilik sayısı 42’ye çıktı. Ankara’da Afrika ülkelerinin elçilik sayısı 10’dan 37’ye yükseldi. Türkiye burslarından yararlanan Afrikalı öğrencilerin sayısı 14 bini aştı.

Konukların demeçlerinde bu ilginin altındaki motivasyonun ipuçlarını bulmak mümkün: Karşılıklı saygı, kazan kazan ilkesi, Türk şirketlerinin standartlara bağlılığı ve sonuç alan işbirliği.

Türkiye bu ilişkiler ağını ağırlıklı olarak ticaret ve insani yardıma dayalı politikalarla büyüttü. Ne var ki Erdoğan’ın savunma sanayini şahlandırma heveslerine paralel olarak Afrika’yla ilişkiler giderek askerileşiyor. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nin üçüncüsü 2008 ve 2014’teki zirvelerden farklı olarak “öldürücü kuşların” gölgesinde geçti.

Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın şirketi Baykar’ın geliştirdiği Bayraktar TB2 silahlı insansız hava araçları (SİHA) Suriye, Libya ve Karabağ sahnesinde gösterdiği marifetlerden sonra artık tüm platformlarda pazarlanıyor. Afrikalı heyetlerin Türk savunma sanayii kuruluşlarına ziyaretleri artıyor. Katar, Ukrayna, Polonya, Türkmenistan, Kırgızistan, Azerbaycan’ın yanı sıra Afrika’dan Fas, Etiyopya, Nijer, Tunus, Cezayir ve Ruanda’nın Türk SİHA’ları ile ilgilenenler arasına girdiği belirtiliyor.

Erdoğan’ın ekimde Angola, Togo ve Nijerya’yı kapsayan Afrika turunda SİHA ana gündem maddelerinden biriydi. Erdoğan ziyareti sırasında yaşamını yitiren dünürü ve Baykar’ın kurucusu Özdemir Bayraktar’ın ailesine taziye ziyaretinde bulunurken “Afrika’da bile gittiğim her yer bizden İHA, SİHA ve Akıncı istendi” demişti.

Erdoğan’ın bir müjdesi de Nijer’le ilgiliydi. 16 Kasım’da Nijer Devlet Başkanı Muhammed Bazum ile görüşen Erdoğan, Nijer’in terörle mücadelesini desteklediklerini belirtip Türkiye’den temin edilecek TB2, HÜRKUŞ ve zırhlı araçların bu ülkenin askeri güçlerinin kapasitelerini artıracağını belirtti.

Fransız Haber Ajansı’na (AFP) göre Erdoğan’ın kıtayla olan yıllık ticaret hacmini üç katına, yani 75 milyar dolara çıkarma hedefi doğrultusunda Türkiye, Afrika genelinde 37 askeri ofisten oluşan bir ağ kurdu. Ajans “Uzmanlar askeri donanımları daha ucuz fiyatlarla ve daha az koşulla satın almak isteyen bir dizi Afrikalı liderle birlikte bu hızla gelişen ilişkinin bir sonraki aşamasının güvenlik olduğunu söylüyor” yorumunu geçti.

Zirve öncesi hükümete yakın düşünce kuruluşu SETA’nın yayımladığı analizlerde Afrika ile ilişkilerin savunma alanına kaymasıyla stratejik boyut kazandığına dair vurgular öne çıktı.

Bayreuth Üniversitesi’nden Ibrahim Bachir Abdoulaye, Türkiye’nin ekonomik ve insani yardım odaklı Afrika politikasının savunma ve güvenlik alanında giderek genişlediğini belirterek şu yorumu yapıyor: “Türkiye artık Afrika’yı savunma sanayii için de potansiyel bir pazar olarak görmektedir. Somali ve Libya’daki askeri varlığı ve silah, savunma ve havacılık endüstrilerinin gelişimiyle Türkiye kendisini uzun süredir Batı’nın egemen olduğu kıtada siyasi oyunları etkileyebilecek stratejik bir oyuncu olarak konumlandırıyor. Zirvede Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki işbirliklerinin merkezinde güvenlik ve savunma yer alacaktır.”

Nijerya’da Adamawa Devlet Üniversitesi’nden Zainul Abideen Jibril ise “Türkiye’nin Afrika’daki varlığı genel hatlarıyla diyalog ve ortaklığa yani sosyokültürel ve ekonomik bağlar aracılığıyla uygulanan yumuşak güce dayanmaktadır” tespitinde bulunuyor. Fakat bu tespit Abdoulaye’nin de işaret ettiği yeni yönelimi artık tanımlamıyor. Yani yumuşak güç sert güçle tahkim ediliyor. Bu yönelimle Türkiye “istismarcı” diye yerdiği Fransa gibi eski sömürge güçlerinin yolundan gidiyor. Beri tarafta Jibril, Nijer’de Türk üssü planına atıfta bulunarak “Nijer’de bir Türk askeri üssünün kurulması Türkiye’nin Libya’daki etkisini ve Akdeniz’deki rakiplerine karşı konumunu güçlendirebilir” diyor.

Türkiye’nin Afrika’da askeri görünürlüğünün artması rakiplerini daha fazlasını yapmaya kışkırtabilir. Bu durum bir sarmal hâlinde Türkiye’yi bölgesel çatışmalarla ilintili hâle getirebilir. Bu durumdan kaçınan bir yaklaşımla Türkiye Afrika’da kendine kanallar açabildi. Yumuşak güçle yakaladığı başarıyı daha fazla SİHA satıp yerelde düşmanlar edinerek veya askeri rekabeti kızıştırarak kendi elleriyle batırabilir.

Hükümetin kontrolündeki medyaya hâkim olan yaklaşım esas alınırsa Erdoğan yönetiminin ilişkilerin askerileşmesinin olası feci sonuçlarına dair umursamaz olduğu sonucu çıkarılabilir. TB2’nin çatışma bölgelerindeki artan rolünden övgüyle bahseden Vatan, Akşam ve Yeni Akit gibi gazeteler Etiyopya’da hükümet ve Tigray güçleri arasında süren savaşa dair haberi şu ifadeyle geçti: “Bayraktar TB2 SİHA’lar Etiyopya’daki iç savaşta dengeleri değiştirdi. Ülkedeki isyancıların ilerleyişi durdurulurken, stratejik bilgiler de ele geçirildi. Gelişmelerin ardından ülkenin yeni TB2 SİHA alımı için harekete geçtiği öğrenildi.”

Türk SİHA’larına artan ilgiyi “yeni fetih” coşkusuyla veren gazetelerin başında gelen Yeni Şafak ise haberini “Etiyopya’daki iç savaşta tüm dengeleri değiştiren Bayraktar TB2 SİHA’ların, isyancıların ilerleyişinin durdurulmasında etkili olması nedeniyle, hükümet yeni TB2 SİHA alımı için harekete geçti” tweetiyle paylaştı. Tweetin altına yarın bir gün savaşan grupların anlaşması hâlinde Türk vatandaşlarının acaba güvenli bir şekilde Etiyopya’ya gidip gidemeyeceğine dair yorumlar yazıldı. Tweet daha sonra silindi.

Türkiye 18 Ağustos’ta Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile askeri işbirliği anlaşması yapmıştı. Ardından Etiyopya’nın 13 TB2 siparişi verdiği ve bunlardan altısının teslim edildiği haberleri çıktı. Etiyopya basını ordunun Tigray güçlerini belli bölgelerde püskürtmesindeki başarısını TB2, İran malı Muhacir ve Çin malı Wing Loong 2 kullanımındaki artışa bağlıyor. Hindistan merkezli Eurasian Times da “Çin ve Türkiye gibi ülkeler, Etiyopya’daki savaş alanına SİHA’ları sürerek güç boşluğunu doldurdu ve bu SİHA’lar Tigray güçlerine ezici darbeler indirdiler” yorumunu yaptı.

Tigray bölgesindeki güçlerle savaşta binlerce insan ölürken en az 2 milyon insan yerinden oldu. Erdoğan hararetle SİHA satarken bunların kullanımıyla ilgili hiçbir insani ya da hukuki koşul ileri sürmüyor. Tigray savaşı kaçınılmaz olarak uluslararası alanda Türkiye’ye karşı bir baskıya dönüşürken Etiyopya’nın geleceğindeki yerini de tartışmalı hâle getiriyor.

Afrika üzerine çalışan akademisyen Mürsel Bayram, SETA için hazırladığı raporda bu tehlikeye işaret ediyor: “Fas’a satılan Türk SİHA’larının Batı Sahra’da kullanılması Türkiye-Cezayir ilişkilerini etkileyebilmektedir. Hakeza Etiyopya’da Tigray bölgesindeki isyanı bastırmak için Türk SİHA’larının kullanıldığına yönelik iddialar Türkiye’nin Etiyopya iç savaşına müdahil olduğuna dair bir algının oluşmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla resmi olarak teyit edilmemiş silah satışlarının haberleştirilmesi konusunda Türk medyasının hamasetten uzak bir yaklaşımla hareket etmesi gerekmektedir. Temkinli hareket edilmediği takdirde savunma sanayii iş birliğinin riskleri kalkınma işbirliği ile elde edilen yumuşak gücü nötralize edebilir.” Sorun şu ki basından önce SİHA’ların baş reklamcısı Erdoğan’ın bizzat kendisi. Erdoğan her konuşmasında SİHA’lardan bahsediyor.

Afrika’da savunma alanında işbirliği anlaşmalarının yapıldığı ülke sayısı 25’i geçerken şimdiye kadar Türk silahları ve askeri araçlarıyla tanışan ülkeler şöyle sıralanıyor: Burkina Faso, Cezayir, Çad, Fas, Gana, Kenya, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal, Somali, Ruanda, Uganda. SİHA’ların yanı sıra diğer savunma ürünlerine de talep artıyor.

Rakamlar savunma ve havacılık ihracatında keskin bir artışa işaret ediyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’ne (TİM) göre bu yılın ilk 11 ayındaki savunma sektörünün ihracatı tüm zamanların rekorunu kırarak 2 milyar 793 milyon 973 bin dolara ulaştı. Bu dönemde Etiyopya’ya 94 milyon 618 bin dolarlık, Fas’a 82 milyon 786 bin dolarlık satış yapıldı. 2020’de aynı dönemde Etiyopya’ya ihracat 235 bin dolar, Fas’a ihracat 402 bin dolardı.

Savunma ihracatının toplam ihracattaki payı ise yüzde 1.4. Temmuzda Katmerciler şirketi Kenya Savunma Bakanlığı’yla 91.4 milyon dolara 118 adet Hızır tipi zırhlı araç ve ekipman satışı için anlaştı.

Türkiye’nin Afrika’da yakaladığı sıçramaya rağmen ekonomik ve diplomatik ilişkilerde hâlâ pek çok ülkenin gerisinde. Sözgelimi Çin’in Afrika ile ticaret hacmi 200 milyar doların üzerinde. Türkiye’nin 6 milyar dolarlık yatırımına karşın Çin’in 360 milyar dolar yatırımı var. Diplomatik ağ açısından Türkiye Çin, ABD, Fransa, Japonya ve Rusya’nın ardından altıncı sırada.

Kaynak: Al-Monitor

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org