Vicdani retçiler: Halklar birlikte çalışmalı
2015-09-06 15:00:03
İSTANBUL (DİHA) – Vicdani Ret Sempozyumu’nun ikinci gününde Türkiye ve dünyadan vicdani retçiler, farklı coğrafyalardaki zorunlu askerlik ve savaş konularını masaya yatırdı. Şiddetsizlik kampanyaları üzerine çalışan aktivist Andreas Speck, iktidar tarafından Türkiye’de tekrar tırmandırılan savaşa tepki göstererek, “Uluslararası şiddetsiz bir eylem yapılabilir. Çatışmalarda her iki taraf da kaybediyor. Sivil toplum için önemli olan hem Türk hem de Kürt toplumu daha hakkaniyetli bir yaşam için birlikte çalışmalı” dedi.
Vicdani Ret Derneği tarafından düzenlenen, Türkiye ve dünyadan vicdani ret hareketlerinden aktivistlerin katılımıyla gerçekleşen Vicdani Ret Sempozyumu ikinci gününde de Cezayir Toplantı Salonu’nda devam etti. “Farklı Coğrafyalarda Zorunlu Askerlik Uygulaması, Savaş ve Vicdani Ret” konusunun ele alındığı sempozyumun ikinci günündeki ilk oturumda, Derek Brett, “Avrupa’da Zorunlu Askerlik-Profesyonel Ordu ve Vicdani Ret Hareketi” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Askerliğin “vatani görev ve sahiplik” olgusuna dayandırıldığını belirten Brett, zorunlu askerliğin 1790’larda Fransız Devrimi’nin ulusçuluk fikriyle yayıldığını ifade etti. Brett, 21’inci yüzyılda silah ticaretinin ortaya çıkmasıyla birlikte İngiltere’de evrensel askerliği meşrulaştıran askeri hizmet yasasının çıkarıldığını söyledi. Brett, Avrupa’da her zaman vicdani redde de yer olduğunu ancak vicdanların yasalarda pek yer almadığını belirtti. Avrupa ülkelerinde askeri mahkemelerde yargılanan vicdani retçilerin çeşitli işkencelere maruz bırakıldığını hatırlatan Brett, Almanya ve Avusturya’dan başlayarak, Batı Avrupa’da vicdani ret taleplerinin yükseldiğini belirtti. Brett, vicdani ret talebinin 90’lı yılların ardından belirgin bir şekilde yayıldığını ifade etti. Brett, Türkiye’nin zorunlu askerlik yasasını kaldırması gerektiğini belirten Brett, “Balkan ülkelerinde ilk önce vicdani ret kabul ediliyor daha sonra zorunlu askerlik kaldırılıyor. Türkiye’de diğerlerinin izinden gidecek gibi bir izlenim var. Mecburi askerlik hizmetinin kaldırılması gerekir” dedi.
‘Savaş meşrulaştırılıyor’
Brett’in ardından sempozyuma Almanya’dan katılan ve vicdani ret hakkı üzerine araştırmaları olan Rudi Friedrich, “Uluslararası Savaş Karşıtı Hareket İçerisinde Vicdani Ret Mücadelesi” başlıklı bir sunum yaptı. Tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi savaşı meşrulaştırmak için Türkiye’nin de kendi içerisinde grupları radikalize ettiğini belirten Friedrich, “Diğer ülkeler de kendi ülkelerindeki grupları radikalize ediyor. Amaç kendi politikalarının kabul görmesi. Ordu bir enstrüman olarak görülüyor. Erkekliğin enstrümanı. Türkiye’de ideal bir Türk askere gider. Gücü üniformalar sembolize ediyor. Askeriye tatbikat, emir ve tamamen itaat sistemine girmek demektir” dedi. Friedrich, son olarak vicdani reddin, savaş mantığına, iktidara karşı gelen bir felsefi duruş olduğunu söyledi.
‘Kolombiya’da vicdani ret siyasi gündemin bir maddesi’
Daha sonra “Savaşta Vicdani Retler ve Kolombiya’dan Dersler” başlığında şiddetsizlik kampanyaları üzerine çalışan aktivist Andreas Speck konuştu. Kolombiya’da da tıpkı Türkiye’deki gibi mecburi askerlik hizmetinin olduğunu hatırlatan Speck, her iki ülkede de benzer bir şekilde askere gitmek istemeyen kişilerin vicdani ret yerine, çürük raporu alma yoluyla sorunlarını çözmeye çalıştığını söyledi. Kolombiya’da çatışmalı sürecin 50 yılı geride bıraktığını belirterek, FARC ve devlet arasında görüşmelerin pürüzler olmasına rağmen devam ettiğini ve hem devletin hem de FARC’ın askeri yöntemlerle sorunun çözülmeyeceğinin farkında olduğunu kaydetti. Speck, Kolombiya’da savaş karşıtı grupların güçlü eylemlerde bulunduğunu ve vicdani ret konusunun da siyasi gündemin bir parçası olduğunu söyledi. Speck, “Zorunlu askerliğin kaldırılması tartışılıyor. Anayasal zeminde kaleme almaya çalışılıyor” dedi.
‘Türk ve Kürt toplumu daha hakkaniyetli bir yaşam için çalışmalı’
Speck, son dönemde Türkiye’de AKP tarafından tekrar tırmandırılan savaşa da değinerek, çatışmaların durması için uluslar arası şiddetsiz bir eylem önerdi. Speck, “Uluslararası şiddetsiz bir eylem yapılabilir. Çatışmalarda her iki taraf da kaybediyor. Sivil toplum için önemli olan hem Türk hem de Kürt toplumu daha hakkaniyetli bir yaşam için birlikte çalışmalı” diye konuştu.
‘Mısır’da vicdani ret sayısı giderek artıyor’
Sempozyum, Mısırlı vicdani retçi Maikel Nabil Sanad’ın internet bağlantısıyla devam etti. Mısır’da zorunlu askerlik üzerine değerlendirmelerde bulunan Sanad, “Mısır’da, askeri gücü iktidar olgusu kullandı. Halkı bununla ezdi. Vicdani reddin Mısır’da kimse ne olduğunu bilmiyordu. Ben hareketi diğer aktivistlerle 2009’da başlattım. Askere gitmemenin zorunlu olmayacağı ilk defa düşünüldü” diye konuştu. Sanad, asker olmayı reddedenlerin sayısının Mısır’da da giderek arttığını kaydetti.
‘Güvenlik şirketleri de militarizmin bir parçası’
Sempozyumda silah ticareti ve askeri harcamalara karşı küresel kampanya konusuyla ilgili İngiltere’den katılan Öldürmeyi Reddetme Programı Koordinatörü Hannah Brock konuştu. Devletlerin askeri harcamalarına karşı çıkmanın önemini vurgulayan Brock, uluslararası sivil toplum örgütlerinin harekete geçtiğini belirtti. Sivil güvenlik şirketlerinin de militarizmin bir parçası olduğunu ifade eden Brock, “Devlet güvenliğin silahla geleceğine inandırmaya çalışmaktadır” dedi. Uluslararası devletlerin savaştan mali kazanım elde ettiğini ifade eden Brock, birçok sivilin de artık savaş tüketicisi haline geldiğini söyledi.
(ayk-ad/çk/rp)
http://www.bestanuce.info/207313/vicdani-retciler-halklar-birlikte-calismali&dil=tr
**
‘Öz savunma ezilenlerin direniş biçimidir’
06.09.2015 17:51
Vicdani Ret Derneği tarafından düzenlenen, Türkiye ve dünyadan vicdani retçilerin katılımıyla gerçekleşen Uluslararası Vicdani Ret Sempozyumu 2’nci gününde “Savaş coğrafyalarında direniş, öz savunma ve vicdani ret” başlığındaki son oturumla son buldu.
İSTANBUL- Savaş coğrafyalarında direniş, öz savunma ve vicdani ret konularının tartışıldığı Uluslararası Vicdani Ret Sempozyumu’nda konuşan Demokratik Modernite Dergisi editörü Mehmet Sezgin, öz savunmanın ezilenlerin direniş biçimi olduğunu belirtirken, Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı Merve Arkun ise Kürdistan’daki savaşta öz savunmayı sivil hakları açısından önemli gördüklerini belirtti.
Vicdani Ret Derneği tarafından düzenlenen, Türkiye ve dünyadan vicdani retçilerin katılımıyla gerçekleşen Uluslararası Vicdani Ret Sempozyumu 2’nci gününde “Savaş coğrafyalarında direniş, öz savunma ve vicdani ret” başlığındaki son oturumla son buldu.
‘Durziler İsrail’e askerlik yapmak istemiyor’
Moderatörlüğünü Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı Gökhan Soysal’ın yaptığı oturumda ilk olarak İsrail’den katılan Durzi vicdani retçi Hadiya Kayaoof konuştu. Kayaoof, Durzilerin bir azınlık olduğunu belirterek, İsrail’in Durzilere zorunlu askerlik dayattığını buna karşı ise Durzilerin, sosyal, politik ve vicdani nedenlerden kaynaklı İsrail ordusuna askerlik yapmayı reddettiğini söyledi. Filistinlilere karşı savaşmak istemeyen Durzilerin vicdani redde bulunduğunu belirten Kayaoof, askerlik yapmayan Durzilerin, “vatan haini” olarak lanse edildiğini söyledi. Kaaoof, “Ben de bir Filistinliyim, kolonyolist İsrail’e karşı kimliğimi çarpıtmayacağım. Savaşmayacağım” dedi.
‘Öz savunma sivillerin kararıdır’
Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı Merve Arkun ise savaşa karşı direniş yöntemleri, öz savunma ve vicdani ret konularında değerlendirmelerde bulundu. Türkiye coğrafyasının iktidarlar tarafından bir savaş coğrafyası haline getirildiğini belirten Arkun, savaşın insan kaynaklarının kurutulması gerektiğini belirtti. Arkun, şiddeti reddettiğini ifade ederek, Kürdistan’daki savaşta öz savunmayı da sivil hakları açısından önemli gördüklerini belirtti. Vicdani Ret Derneği üyesi Hasan Civan da, Rojava Devrimi’ni örnek göstererek öz savunmanın sivillerin karar alma süreci olduğunu söyledi.
‘Vicdani ret Türk, Laz, Çerkez gençleri arasında yaygınlaştırılmalı’
Son olarak, öz savunma ile ilgili konuşan Demokratik Modernite Editörü Mehmet Sezgin ise Türkiye’de toplum üzerinde travma yaratan savaşa karşı vicdani ret mücadelesinin önemli olduğunu belirterek, “Vicdani ret hareketini Türk, Laz, Çerkez gençleri arasında büyütmemiz gerekiyor” dedi. Öz savunmanın ezilenlerin direniş biçimi olduğunu belirten Sezgin, “Toplumun kendi kendini yönetmesi meşrudur. Öz yönetim tartışmaları Türkiye siyasetine yeni bir soluk getirdi. Öz savunma bir zihniyet işidir. Devleti dıştalar ancak toplumu içselleştirir. Yönetimi devletin elinden almaktır. Toplumun kendi kendini yönetebileceğini söyler. Devletin Cizre, Varto, Silopi’nin keskin nişancı yerleştirmesi ve 7 yaşındaki çocukları öldürmesi de bundandır. Devlet, siz kendi kendinizi nasıl yönetirsiniz diye çılgına dönüyor” diye konuştu.
‘Çocuklarımız vicdani rette bulunsun’
Sempozyumun soru cevap kısmında konuşan Barış Anneleri Meclisi’nden Perihan Albulut, “Keşke bir gün Türk anneleri de bizi anlasaydı. Savaş koşullarında taciz, tecavüz ve işkence ile karşılaştık. Çocuklarımız vicdani rette bulunsun. ‘Ölmeye ve öldürmeye gitmiyorum’ desin. En büyük değer budur” dedi.
Sempozyum soru cevap kısmının ardından son bulurken, gençler sempozyumun ardından Galatasaray Meydanı’nda savaşa karşı toplu olarak vicdani retlerini açıklayacak.
http://www.hakkarimedya.com/oz-savunma-ezilenlerin-direnis-bicimidir-9429h.htm