Hamburg ve Hanover’de kışlada yaşanan ölümler ve vicdani ret tartışıldı

Almanya Türkiye’li İşçiler Federasyonu (ATIK)’in daveti üzerine Hamburg ve Hanover kentlerinde Eğitim Zayiatı adlı belgesel filmi gösterildi. Filmin gösteriminden sonra da VR-DER’den Ercan Aktaş’ın ve yönetmen Anıl Çizmecioğlu’nun da katılımıyla Türkiye’de militarizm, kışlada yaşanan ölümler ve vicdani ret tartışıldı.

HAMBURG VE HANOVER`DE VİCDANI RET VE KIŞLADA YAŞANAN “ŞÜPHELİ” ASKER ÖLÜMLERİ TARTIŞILDI

Almanya Türkiye’li İşçiler Konfederasyonu (ATIK)’in daveti üzerine Almanya’nın Hamburg ve Hanover kentlerinde militarizm ve vicdani ret buluşmaları gerçekleştirildi. Türkiye`den vicdanı retçi Ercan Jan Aktaş ve fotoğrafçı/yönetmen Anıl Çizmecioğlu’nun konuk olarak katıldıkları etkinliklerde ilk etapta Anıl Çizmecioğlu`nun kışlada yaşanan “şüpheli” asker ölümlerini anlatan belgesel filmi Eğitim Zayiatı filmi gösterildi. Filmin gösteriminden sonra da 2 Mayıs tarihinde Kültür ve Dayanışma Derneği/Hamburg, Kültürlerarası Gençlik Formu Hanover`in etkinliğinde bir araya geldiler. Her iki buluşmada çeşitli gruplardan bir araya gelen katılımcılar ile Türkiye’de militarizm, kışlada yaşanan ölümler ve vicdani ret tartışıldı.

Söyleşilerde Anıl Çizmecioğlu yaptığı filmin hikayesini anlattı. İki yıl süren bir çalışmayla belgeseli tamamladığını ve çeşitli etkinlikler kapsamında gösterimler yaptıklarını ifade eden Anıl Çizmecioğlu: “Türkiye“de sadece son 20 yıl içinde 2240 lara varan asker kışla içinde yaşamını yitirdi. Her ne kadar devlet/ordu bunlar için kaza, intihar dese de aileleri böyle olduğunu düşünmüyor. Ben bu belgeseli yapmak için özel bir dağılım yapmadım, ancak belgesel de hikayesini anlattığım 10 askerin 6 sı Kürt ve Alevi, 2 Türk, 1 Ermeni. Bunlar tesadüf değil, yaşananların bir yansımasıdır.“ Devamında belgeseli hangi koşullarda tamamladığını aktardı.

Vicdanı Ret Derneği’nden doğru söyleşilere katılan Ercan Jan Aktaş ise konuşmalarında: “Vicdanı retçilerin duruşu ve de pratiği salt askerlik yapmamak üzere algılanıyor, ancak bizler için Türkiye’deki militarizm ve de kurumsallaşma halleri her zaman temel sorun alanları oldu. Sokakta yaşanan şiddet halleri kadar, kışlada yaşanan cinayetler de bizim için her zaman dikkat çektiğimiz önemli konulardan oldu. Kışlada bir Ermeni 24 Nisan tarihinde ölüyorsa bunun tesadüf ve de kaza olduğuna kimse bizi inandıramaz, gene bu ölümlerin büyük çoğunluğunun Kürt ve Alevi olması da tesadüf değildir, çünkü ırkçılığın, farklı aidiyetlerden olmanın düşmana indirgenmesi de kışlada yaşanan sistematik bir durumdur“ diye başladı. Devamında Türkiye’deki vicdanı ret sürecini ve vicdani ret hareketinin mücadele alanlarını aktardı.

Türkiye, militarist zihniyet ve pratiklerin toplumun her alanına sindiği bir ülke olduğu için bu vicdani retlerin daha başka bir anlamı olduğunu söyleyen Ercan Jan Aktaş; “Türkiye’deki bu militer olgu toplumsal ve siyasal kültürün hiyerarşik, baskıcı ve cinsiyetçi yapısını pekiştirdiği gibi siyaseti salt dost-düşman karşıtlığı üzerinden yürütülen otoriter, kirli bir sürece dönüştürdü. Alevilere, Kürtlere, Ermenilere karşı düşmanlık her zaman bu militer kültür üzerinden kurgulandı. Kuşaktan kuşağa aktarılan “asker millet”, “her Türk asker doğar” gibi yanılsamalar da militarist zihniyeti canlı tutmakta“ diye devam etti.

Gelen sorular üzerine; “Türkiye’de vicdanı ret kendi seyrinde meşruiyetini sağlamış durumda. Gerek insanların algısında gerekse de çeşitli kurum ve de yapıların duruşunda bunu görmemiz mümkün. Yasal bir karşılığı olmasa da artık birbirinden çok farklı kesimler ve de bireyler de bu durumu kabul ediyor. Uzun yıllardır sokaklardan doğru bir mücadele seyri içinde yol alan vicdanı ret hareketi bu durumu sağladı. Son bir yıl içinde yaşadıklarımıza baktığımızda bunu daha iyi görmemiz mümkün. Hatta bu meşruiyet karşısında devlet yetkilileri de daha bir çıkmaz ile karşı karşıyalar. Kendi yasaları çerçevesinde bir düşünce kalıbına sahip mahkemelerde de yaşanan budur. Vicdanı Ret Hareketi başından itibaren çeşitli feminist/sosyalist kadın grupları, anarşist grup ve yapılar, kimi sosyalist örgütler, LGBTİ örgütleri ve anti-militarist grup yapı ve bireyler ile iç içe gelişti. Bu karakterinden dolayı özgün ve de yaratıcı eylem, çeşitli etkinlik süreçleri ve de kampanyalar geliştirdi.“

Gerek Hamburg’da gerekse Hanover‘de tartışılan konulardan birisi de zorunlu askerlik bağlamında Türkiyeli Göçmenlerin sorunu olan “dövizli askerlik“ sömürüsü ve buna karşı yapılması gerekenler oldu. Bu bağlamda “dövizli askerlik“ sömürüsüne karşı uzun nefesli bir kampanyanın başlatılması, başta Avrupa’da doğmuş büyümüş gençlerin askerlik yaptırımından muaf tutulması, Vicdani Red Hakkının Göçmenlerin’de bir sorunu olduğunu ve bununu için de Türkiye’de var olan güçlerle birlikte hareket edilmesi gerektiği tartışıldı. Bu tartışmaların devamında özellikle son yıllarda Almanya’da çifte vatandaşlık talebine ek olarak T.C. vatandaşlarının zorunlu askerlikten muhaf tutulamsı talebinin eklenilmesi istendi.

Benzer üç buluşma daha gerçekleşecek, bunlardan ilki 9 Mayıs Berlin, 14 ve 16 Mayıs Paris.

Ercan Jan Aktaş

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org