Vicdani Ret’i yükseltebilir miyiz?
07 Şubat Salı 2023 Saat: 00:02
Depremde kötü devlet, kötü barınma koşulları nedeniyle yaşamını yitirenlerin anısına saygıyla. Yeryüzünün ölümcül acılarına katlanmak zorunda olan tüm yoksullara, yoksunlara…
Vicdani Retçilerin yüzü sayılan o taşla mı başlamalıyım? İnsanlara umut yordamlarını fısıldayıp duran o taş, İngiltere’de, Londra’nın Bloomsbury kasabasında Tavistock Meydanı’nda.
Gri, turkuaz, dumansı beyaz, mavi, damarlı, granit ve sert ama sade…
***
Üstünde, kendini Vicdani Ret gibi kahırlı ve insanca bir yaşama adamışları yad etmek için yazılmış sözler de sade: “Onların öngörüsü ve cesareti bizim de umudumuzdur…”
***
Faşizmin başlattığı savaşın Avrupa’yı kasıp kavurduğu bir dönemde Alman ordusu, savaşta yaralanmış olanlar da dahil olmak üzere, herkesi ikinci kez orduya çağırmaya başladı. Geroge Grosz, “Aktif Hizmete Uygun” karikatürü AIZ’de [Arbeiter Illustrierte Zeitung / Resimli İşçi Gazetesi] yayımlandığında Hitlercilerin çileden çıkmalarıyla mı başlamalıyım?
***
Numidia Krallığı (bugün Cezayir’de) bölgesinde doğan ve ilk Vicdani Retçi olarak tarihe, ”Numidia’lı Maximilian (MS 274–295)” olarak geçen o adamla mı başlamalıyım? Hani, Hıristiyanlarca aziz ilen edildikten sonra “Tebessa’lı Aziz Maximilian” da denen o insanla…
Askere gitmek zorunda kalınca, çıkıp herkesin önünde: “Benim inancım başka insanları öldürmememi emrediyor. Bu nedenle Roma ordusunun askeri olamam. İnsan öldüremem” diyen ve kellesi kesilerek öldürülen Maximilian…
***
Grosz’un mesajı basit, yalın ve o ölçüde de çarpıcıdır. Toplanmış askeri bir heyetin doktoru, kim bilir hangi savaşın, hangi aşamasında öldürülmüş bir insanın iskeletini muayene ediyor ve “göreve uygundur” raporu veriyor. Heyetin diğer üyeleri olaydan çoktan kopmuş. Kimi dedikodu yapıyor, kimi başka yerlere bakıyor.
Kendi halkı başta olmak üzere Avrupalı halkları büyük kıyıma uğratan faşizm iskeletlere muhtaçtır…
***
Politik bir olgu olarak savaşın sürebilmesi için, planlayanların ve yürütenlerin “Temel hammadde” dediği insan olmadan, bunun mümkünsüz olduğu gerçeğinin halk tarafından anlaşılmasına yönelik propaganda, asker kaçaklığının örgütlendiği Avrupa’nın faşizm ikliminde muazzam bir karşılık buluyordu…
***
Aklımızdan elbette çıkmıyor “gelmiş geçmiş en büyük boksör” namıyla bilinen Muhammed Ali Clay’ın, Vietnam’da ABD’nin sürdürdüğü işgale ve saldırganlığa karşı aldığı o muhteşem tavır: “Vietnamlılar bana bugüne dek hiçbir fenalık yapmadılar. Neden onları öldürmek için asker olayım ki?”
Ancak aynı savaşa karşı çıkan bir grup Amerikalı din adamı da Order of Maximilian adında birleşti… Yani yol gösterici olarak bizim Cezayirli Aziz Maximilian’ı seçtiler… Onların saygın tavırlarıyla mı başlamalıyım?
Fakat bu tutumun tarihi arka planında, Käthe Kollwitz, George Grosz, Otto Dix, Max Ernst gibi devrimci sanatçıların yarattıkları eserler, öldürülmek pahasına verdikleri mücadelenin payı az değildir…
***
Theodosius I. (MS 347-395), Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nun resmi dini yaptı. Ancak, Romalı egemenlerin de bütün sömürücüler gibi savaşa, işgale ihtiyacı vardır. Bu nedenle “Adil Savaş” gibi sefil, sefih bir teori geliştirdiler… Bunu, Hıristiyan inancını savaşla uzlaştırmak için kullandılar…
***
Teori, bir dizi koşulu yerine getirdiği takdirde şiddeti ve saldırganlığı meşrulaştırmayı amaçlamaktadır: “Haklı bir nedene sahip olmak… Son çare olmak… Uygun bir otorite tarafından ilan edilmek… Doğru niyete sahip olmak… Makul bir başarı şansına sahip olmak ve amacın kullanılan araçlarla orantılı olması.
***
Hangi işgal ve savaş bizim bunlara inanmamızı sağlayabilir?
Bu yüzden devrimci sanatçılar durmuyordu. İkide bir Gestapo tarafından gözaltına alınan Otto Dix, Hıristiyan sanatının bütün öğelerini bir araya getiren triptiği, bütün savaş olgularını tersine çevirerek kullanıyordu…
Grosz, gaz maskesi takmış, asker postalları giydirilmiş Hazreti İsa’yı çarmıhta gösteren o resmiyle buyurun adil savaşınız, diyordu… Bu savaşı bu din inancına uydurmak bir yana, ikisi birbirine sarmaş dolaş olmuş çürüyor…
Eserin alt kenarında, İsa’yla da dalga geçercesine: “Çeneni kapalı tut ve görevini yap” yazıyor…
Dix’le Grosz’un akrabalığı bir kez daha buluşuyor, pekişiyordu.
***
Ben bu kahırlara karşı mücadele edenlerle ilgili konuşmaya başlayınca kısa tutamıyorum. O yüzden asıl meseleme geçeyim:
Türkiye sahiden kritik bir seçim sürecine girerken bunları yazıyor olmanın nedenini söyleyerek bitirmek istiyorum.
***
Farklı sanatçıların eserlerini anlamaya ve paylaşmaya çabalarken, aslında, ucun ucun Vicdani Ret meselesine değiniyorum.
Gel gelelim hem Vicdani Ret konusunda kendi çabamı yeterli görmüyorum, hem de enine boyuna tartışılmayı ziyadesiyle hak eden bu konu, ülkemizde en az tartışılanlardan biridir…
***
Bunları yazmadan önce kendimce bir araştırma yaptım.
‘Türkiye’de Vicdani Ret cephesinde durum vaziyet nedir? Sosyalist yelpazedeki örgütler, sendikalar ve emekçi oluşumları bu meseleye nasıl bakıyor?” Bu soruların yanıtını anlamak için, devrimci örgütlerden arkadaş, dost, tanıdık insanlara ulaştım ve bu örgütlerin programında Vicdani Ret olgusunun nasıl yer aldığını öğrenmeye çalıştım. Gelen bilgilerin, haberlerin toplamı, yeterince sahiplenmediğimizi gösteriyor…
***
Dahası ilk elden söyleyebileceğim: Türkiye’de Anarşistleri, Vicdani Ret ilan etmiş bireyleri ve onların dayanışma için kurdukları derneklerini ayırarak konuşursak, sosyalist yelpazedeki örgütlerin Vicdani Ret kavramıyla rabıtası ya hiçe yakın ya da epey muğlak, utangaç…
***
Örneğin, Emek Ve Özgürlük ittifakında yer alan örgütlerin çoğu programlarında az ya da çok Vicdani Ret olgusuna yer veriyor…
Ancak bu olgu, günlük propagandanın pratik bir parçası olarak yeterince işlemiyor… Handiyse yazılmış ve unutulmuş gibi duruyor…
***
Türkiye ordusu, zorunlu askerliğe yaslanan büyük ordulardan biri… Bu zorunluluğu bir de “Bedelli Askerlik” adı altında insanlardan küçümsenmeyecek miktarda (bugün yaklaşık 150 bin tl) parasını alarak maddi kaynaklarından birine dönüştürüyor…
Öte yandan neredeyse kesilmeyen bu insan kaynağına güvenerek, Irak’ta, Suriye’de özellikle Kürt özgürlük hareketlerinin gelişme ve yönetme olanağı bulduğu bölgelerde savaş arayıp duruyor… Ya da… Yunanistan gibi komşularımızla sürtüşüyor…
***
Oysa savaş istemeyenlerin en önemli tutamaklarından biri, bütün işi savaş çıkarmak olan orduların insan kaynaklarını kesmeye çalışmaktır.
Vicdani Ret de tam budur.
Acaba, Vicdani Ret’i bu seçimde propagandanın güçlü parçalarında biri kılmanın yolları bulunabilir mi?
***
Anti-Militarizm ya da Vicdani Ret olgusunu işleyen sanatsal eserler -benim bulabildiğim- çoğunlukla savaş dönemlerinde yapılmış. Yani toplumlara egemen olan ve savaşı politikanın vazgeçilmez parçası sayan yönetimlerin diğer zamanlarında bu meseleye az bakmışız ya da bakmamışız…
Bu seçimde belki de bu tarihsel eksiği gidermenin yolları bulunabilir…
Bu, bulunabilirse Vicdani Ret gibi gönlü zengin bir eylemcilik, sanat alanındaki “yoksul” diyebileceğimiz talihini de yenebilir…
Ne dersiniz?
Tevfik Taş Kimdir?
Şair, yazar ve gazetecidir. Halkın Kurtuluşu, Özgürlük, Demokrasi gazetelerinde başladığı gazeteciliği 1980’den sonra Yeni Ülke, Haberde ve Yorumda Gerçek, Evrensel Kültür dergisi, Evrensel gazetesi, Keşif Ve Coğrafya Dergisi Atlas gibi yayın organlarında yazar ve gazeteci olarak sürdürdü. Eskatalogya (Şiir); Bakmak-Görmek (Kavramlar ve kategoriler üzerine deneme); Günün Kapıları (Şiir); Görünüş ve Gerçek (Fotoğraf, resim, heykel, afiş ve bunların politikayla bağıntıları üzerine inceleme); Irak Yakın Acı (şiir); Deprem 7.2 – Irkçılık 77.2 (2011 yılında Van’da meydana gelen depremden sonra, Kürt halkına karşı basın ve yayın organlarında yapılan ırkçılık üzerine inceleme); İstanbul’un Gizemleri; Anadolu’nun Gizemleri; 50 Simgeyle Anadolu’nun Tarihi gibi kitaplarının yanı sıra çocuklara dünya resim tarihinden tablolar anlattığı 12 çocuk kitabı var.
Kaynak: Gazete Duvar