Anakronik Espri: Bir Gün II. Nikolay’a Sormuşlar, “Soğan mı Uçak Gemisi mi?” – Gökhan Soysal

Soğanın kilosunun 30 lirayı geçmiş olmasına ve cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunu eleştirmesine AKP’lilerin cevabının militarist dozu oldukça yüksek oldu: “Soğan mı uçak gemisi mi?”

28 NİSAN 2023
14 Mayıs yaklaşırken siyasi konjonktür iyiden iyiye geriliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) son yıllardaki bilim, akıl ve vicdandan uzak ekonomi politikalarının sonucu olarak soğanın kilosunun 30 lirayı geçmiş olmasına ve cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunu eleştirmesine AKP’lilerin cevabının militarist dozu oldukça yüksek oldu: “Soğan mı uçak gemisi mi?” Ve bu soru bana beni 20. yüzyılın başına, 1. Dünya Savaşı’na götürdü.

Devletlerin insanların hayatlarını hiçe saydıkları en kitlesel savaşlardan biri 1914’te başlayan Dünya Savaşı’ydı. 25 yıl sonra bundan çok daha büyük suçların işlendiği bir başka dünya savaşı yaşandığı için 1. olarak niteleyeceğimiz bu savaşta, dünyanın en güçlü devletlerinin katıldığı bu savaşta milyonlarca insanın can hiçe sayıldı. Doğrudan savaşta öldürülen insanların yanında savaşlar nedeniyle yaşanan dolaylı etkilerle de milyonlarca insan hayatını yitirdi.

Bu savaşta en büyük kayıpları veren Rusya İmparatorluğu’nun egemen olduğu topraklarda milyonlarca insan hayatını kaybetti. Savaşta hayatını kaybeden milyonlarca insanın yanında savaşın getirdiği ekonomik darboğaz nedeniyle ortaya çıkan açlık, yıllar boyunca devam etti. Hiç kuşkusuz bu durumun sadece 1. Dünya Savaşı’yla açıklanabilecek bir yanı yok. Romanov hanedanına mensup Rusya İmparatoru Çar II. Nikolay’ın yıllar boyunca dozunu arttırarak sürdürdüğü totaliter yönetim, bunun başlıca sorumlusuydu. Ancak 1. Dünya Savaşı’nda yaşanan kayıpların, Rusya açısından tarihi hızlandırdığı da açık.

1915 yılında dahi insan kaybı 1 milyonu geçen Rusya’nın savaş boyunca uğradığı kayıplar, halkları her anlamda yaşadığı yoksulluğa karşı dayanamaz hale getirdi. Savaşın başladığı yıllarda büyük devletlerden biri olan Rusya İmparatorluğu’nun 1917 yılına gelindiğinde savaşın etkisiyle ekonomisi iflas etmiş durumdaydı. Rusya Çarı II. Nikolay, baskıcı yönetimini sürdürmenin yanında umudunu artık müttefiklerinin kendisine yardım ulaştırmasına bağlamıştı ve hem mühimmat hem de kıtlıklara karşı gıdadan oluşan o yardım bir türlü gelmedi.

Miladi takvime göre 8 Mart 2017’de, Jülyen takvimine göre 23 Şubat 1917’de Rusya İmparatorluğunun başkenti Petrograd’da kadınların oldukça yüksek sayıda olduğu onbinlerce eylemci açlığa karşı ekmek talebiyle ayaklandılar. Çar II. Nikolay, eylemcilerin katledilerek eylemlerin bitirilmesini emretse ve bu emir uygulanmaya çalışılsa da eylemcilerin direnci ve bu direnç karşısında askeri birliklerin geri çekilişi Şubat Devrimi’nin önünü açtı. Ekim Devrimi’yle birlikte Rusya Çarlığı yıkıldı tamamen yıkıldı.

Anakronik esprimize gelecek olursak hiç kuşkusuz 1. Dünya Savaşı sırasında bırakalım uçak gemilerini uçaklar dahi bugünkü anlamda etkili bir şekilde kullanılmıyordu, önemi hızlı ama yeni yeni artmaya başlamıştı. O nedenle Rusya Çarı II. Nikolay’a doğal olarak böyle bir soru sorulamazdı. Anlayacağınız üzere kastım mühimmat. II. Nikolay gibi halkını gözünü hiç kırpmadan katletme emrini verebilecek bir devlet başkanına o dönemde müttefiklerinden hangi yardımın daha önceden gelmesini istediğini sorsanız soğanı yani yemeği tercih etmemesi şaşırtıcı olmaz. Ama bu, kendi hanedanlığının ve imparatorluğunun sonunu getiren şeyin, insanların ekmekleri için mücadele etmeye başlaması olduğu gerçeği hiçbir zaman değiştirmez.

Yani II. Nikolay’a ekmek isyanın başladığı ve askerlerin halkı daha fazla katletmeyi reddetmeye başladığı zamanlarda “Soğan mı uçak gemisi mi?” diye sorsanız iktidarını korumak için cevabı hiç kuşkusuz soğan olacaktır. 2023’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başındaki yöneticilere sorduğumuzda cevapları ne peki? Fiyatını düşüremedikleri için soğan değil tabi. Kitleleri daha kolay mobilize edebileceklerini bildikleri militarist söylemler, yani uçak gemisi.

Güven Gürkan Öztan, “Türkiye’de Militarizm” kitabında militarizmin, “savaş olsun veya olmasın toplumun daima savaşa hazır bir ortam ve hissiyatta tutulması, toplumun askeri hiyerarşiden mülhem ilişki, retorik ve semboller etrafında şekillenmesi ve en nihayet askerliğin/ordunun kutsanması üzerinden devşirilmiş bir modern zaman fenomeni olarak görülmesi gerektiğini” belirtiyor. 14 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere neredeyse 2 hafta kalmışken Cumhur İttifakı, insanlardan temel olarak militarist söylemlerle oy istemeye devam ediyor. Bu açıklamalardan öne çıkanları şu şekilde:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Mart: “Benim milletim bu ihanet şebekelerine, bu vatana ihanet edenlere, 14 Mayıs’ta yol vermeyecektir.”

Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli, 25 Nisan: “Cumhur İttifakı’na verilen her oy haine, düşmana, teröristlere doğrultulmuş namlu, hedefine sıkılmış mermidir.”

AKP’li eski Başbakan Binali Yıldırım, 26 Nisan: “Bu seçim, işgalcilere karşı istiklal mücadelesi seçimidir.”

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 27 Nisan: “Millet İttifakı’na giden her oy teröre nefes olur, büyük Türkiye’nin yürüyüşüne sekte vurulur.”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 28 Nisan: “14 Mayıs 2023, Batı’nın siyasi darbe girişimidir. Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların 14 Mayıs’ta her birini bir araya getirerek oluşturulabilecek darbe girişimidir.”

Türkiye’de yaşayan milyonca insanın en büyük dertlerinden birisi ekmek. Son yıllardaki ekonomi politikalarının zenginleri daha zengin ettiği ve milyonlarca insanı yoksullaştırdığı gizlenebilecek bir sır değil. Milyonlarca insanın derdi, gerçek o ki, doğal olarak soğan. Ülkeyi 20 yıldan fazla süreden beri yöneten Erdoğan’ın bu manzara karşısında militarist söylemlere sarılması maalesef şaşırtıcı değil. Çünkü açıkçası başka şansları yok. Ama bu ülkede insanlar yıllardan beri düşmanlaştırılmaktan artık sıkıldı. Bu militarist söylemlerin gelecekte bizi iyi bir yerlere götürmesi olasılığı zaten yok. Erdoğan seçimi kaybedecekse bile başta Erdoğan olmak üzere en yetkili kişilerin bu militarist söylemleri ülkeyi gerçekten çok daha kötü bir yere götürüyor.

Umarım bu seçim süreci tam anlamıyla bittiğinde kazanan, barış isteyen insanlar olur. Soğan da sadece bu dönemi anlatan bir simge.

Kaynak: GÖKHAN SOYSAL

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org