Beşir’le Vals: “Sabra ve Şatilla” katliamlarını antimilitarist bir bakış açısıyla yorumlayan FİLM

1982 yılında Lübnan’da yaşanan savaşları ve katliamları konu eden belgesel niteliğinde bir animasyon filmdir. 21 ödüle sahiptir.

Beşir’le Vals, 1982 yılında Lübnan’da yaşanan savaşları ve katliamları konu eden belgesel niteliğinde bir animasyon filmdir.

Filmin yönetmeni ve baş karakteri olan Ari Folman, barda asker bir arkadaşı ile sohbet etmektedir. Arkadaşı, her gece aynı rüyanın tekrarını gördüğünü anlatmaktadır. Bunun nedeni ise 1982 yıllarında Lübnan’da İsrail Ordusunda asker iken savaş sırasında istemediği halde yapmak zorunda kaldığı bir olay yüzünden olduğunu söyler. Fakat Ari, savaş sonrası bunalım geçirdiği ve bu bunalımla beraber hafıza kaybı yaşadığı için o anların hiçbirini hatırlamadığını bu konuşma sayesinde fark eder.

Ari, film yönetmeni olan bir arkadaşına gider ve bu durumu anlatır. Hafızasını geri getirmesi için ondan yardım ister. Yönetmen, Ari’ye hafıza ile ilgili birkaç teknik bilgi verdikten sonra; asker arkadaşlarıyla tek tek görüşüp o anıları anlatmalarını istemesini söyler. Ari, dünyanın dört bir yanına dağılmış olan asker arkadaşlarıyla tek tek görüşmeye gider. Her görüşmede anılar tek tek canlanacak ve sonunda büyük resmi görecektir.

Film, İsrail’in 1982’de Lübnan’ı işgalini ve Lübnanlı Falanjistlerin bu işgal sırasında yaptığı “Sabra ve Şatilla” katliamlarını antimilitarist bir bakış açısıyla yorumlamaktadır. Film, 21 ödüle sahiptir.

Kaynak: Wikipedia

**

eski bir israil askerinin gözünden israilin beyrut’a girişini ve ardından gelen sabra ve şatilla katliamını anlatan çok etkileyici bir animasyon filmi. film dünya tarihindeki en korkunç ve insanlık dışı olaylardan birini baz alarak topyekun savaş kavramına ve savaşın insan psikolojisindeki yıkıcı etkilerine değiniyor. aynı zamanda bu katliamı bilmeyen veya orada yaşanan olaylara yaşı yetmeyen insanlar için bir belgesel işlevi de görüyor. katliamı bizzat gerçekleştiren, eline silahı alıp kadın çocuk demeden katleden sen olmasan bile buna seyirci kalmak, hatta daha da ötesinde bunu yapanların işlerini kolaylaştırmak (işaret fişekleri mevzusunda olduğu gibi) bir insanlık suçudur, buna göz yumup da “ama biz yapmadık ki, biz kampların içerisinde ne olup bittiğini bilmiyorduk ki” deyip işin içinden sıyrılmak mümkün değildir. hafızasını tekrar kazanmaya çalışan yönetmenin katliamın gerçekleştirildiği kampların çevresindeki askerlerden biriyle konuştuğu bölüm bunu çok iyi anlatıyor. adama “kamptan dolu gidip boş dönen kamyonları gördüğünüzde bir terslik olduğunu anlamadınız mı” diyor. adam da özetle “anladık, komutanımızı aradık, durumu söyledik, onlar da tamam dediler ve geçtik” diyor. yani adamlar yanıbaşlarında bir katliam gerçekleştirildiğini umursamamayı başarabiliyor. israil ordusunun üst kademelerindeki insanlar tabii ki olan bitenin farkında ve filistinlilere bu denli ağır bir darbe vurulması işlerine geliyor olsa gerek ama ya alt kademedeki askerler bu olan biten karşısında ne yapıyor? çoğu bu olayı hatırlamıyor veya inkar ediyor. böyle bir yükün altında ancak bu şekilde yaşamlarına devam edebiliyorlar.

filmin finalindeki gerçek görüntüler insanın boğazına bir yumru gibi oturuyor. yönetmen bunu koymakla olan bitenin bir senaryo olmadığını, bu ayıbın gerçekten yaşandığını göstermiş, çok da iyi yapmış bana kalırsa. filmden çıkışta savaşın anlamsızlığını ve acımasızlığını, faşizmin insanlık tarihinin başına gelmiş en büyük lanet olduğunu, insanların acısını düşünürken ağlamak üzereydim. filistinlilerin yıllardır bitmeyen çilesini ve çaresizliğini düşününce insan ariel şaron ve benzerlerinden ikrah ediyor bir kere daha.

filmin teknik detaylarına girmek çok elzem gelmiyor bana ama kısaca söylemek gerekirse çok iyi bir animasyon filmi. arka planlardaki detaylar bile tek tek düşünülmüş ve çizilmiş. böylesine insanı mahveden bir temadan sıyrılıp sahne tasarımı, çizimler gibi konularla ilgilenebilecek olanları da tatmin edecektir bence.

antimilitarizm adına yapılmış başarılı işlerden biri olan bu filmi izleyin, izletin derim naçizane.
15.10.2008 16:56 ~ 21.10.2008 15:23 empas kumpas

yönetmenin izleyenleri gafil avladığı yapıttır. iki saat boyunca çizgi gerçekliğinde anlatılan vahşet; filmin son sahnelerinde gerçek görüntülere dönüşerek tüm çizgilerin aslında tamamen gerçek olduğunu gösteriyor. zaten yeteri kadar etkilendiğiniz belgesel yapıt sizin sinirinizi bozuyor. savaşlardan bir kere daha nefret ediyorsunuz.

(bkz: falanjist)
19.10.2008 17:44 ~ 20.10.2008 09:39 moradam
en iyi yabancı film dalında altın küre adayı olmuş. pek çok özgünlük barındıran filmin ilgi görmekte olduğunu biliyordum ama bunu tahmin etmemiştim. artık bu kategoride oscar gelse dahi şaşmam.
12.12.2008 03:20 ~ 03:22 charles h duell

Kaynak: ekşi sözlük

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org