Bir LGBTİ+’nın ‘pembe tezkere’ alma süreci ve askerlik anıları

Askere gitmek istemeyen bir LGBTİ+’nın karşısındaki tek seçenek ‘hasta’ olduğunu kanıtlamak. Peki LGBTİ+’lar bu duruma ne diyor? Pembe tezkere nedir, gerçekten böyle bir uygulama var mı? Süreç nasıl işliyor? Tezkere alındıktan sonra her şey sona eriyor mu? Askere giden LGBTİ+’lar nelerle karşılaşıyor?

Sakıp Yaşar – Ara 22 2020
Askerlik kanunun birinci maddesi, “Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur” diyor. Askerlik, ‘tebaa her erkeğin’ yerine getirmesi gereken bir zorunluluk. Peki ikili cinsiyet kalıplarını reddeden kişiler ne yapıyor?

Türkiye’de askerlik yapmak istemeyen bir yurttaş kamuda çalışamamaktan hapis cezasına kadar uzanan bir çok hukuki, ekonomik ve idari yaptırımlarla karşılaşıyor. Yine zorunlu askerlik başta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları kapsamında bir hak ihlali olarak değerlendiriliyor. Bu yüzden aralarında Danimarka, Avusturya, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti ve İspanya’nın olduğu 88 ülke, vatandaşlarına vicdani ret hakkı tanıyor.

Türkiye ise vicdani ret hakkını tanımayan ülkelerden biri ve çok ciddi sağlık problemleri dışında bu konuda taviz vermiyor. Askerlikten muaf tutulan “hastalıklardan” biri de LGBTİ+ olmak. TSK, Sağlık Yeteneği Yönetmeliği maddelerinden biri olan ‘Cinsel kimlik ve davranış bozukluğu’ tanısı kapsamında LGBTİ+’ları askere almıyor, toplumda ki yaygın tabirle ‘pembe tezkere’ veriyor. Yani cinsel kimlik ve yöneliminiz TSK gözünde ancak “hastalık” olarak nitelendirilirse askerlikten muaf oluyorsunuz…

LGBTİ+ olmanın bir hastalık olmadığı Dünya Sağlık Örgütü tarafından da kabul edilmiş durumda. LGBTİ+’lar da yıllarca bu yanlış yargıya karşı mücadele etti. Ancak askere gitmek istemeyen bir LGBTİ+’nın karşısındaki tek seçenek ‘hasta’ olduğunu kanıtlamak.

Peki LGBTİ+’lar bu duruma ne diyor? Pembe tezkere nedir, gerçekten böyle bir uygulama var mı? Süreç nasıl işliyor? Tezkere alındıktan sonra her şey sona eriyor mu? Askere giden LGBTİ+’lar nelerle karşılaşıyor?

Tüm bu soruların yanıtını kendisi de yakın bir zamanda askerlikten muaf belgesi almak için çabalayan, LGBTİ+ kamuoyunun yakından tanıdığı, hak savunucusu ve gazeteci Yıldız Tar, askerlik yapmış fakat ismini vermek istemeyen kendini trans olarak tanımlayan bir kişi ve LGBTİ+’lara bu konuda destek veren Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği’nden sosyal hizmet uzmanı Doğukan Karahan ile konuştuk. Yıldız Tar, 2009’a kadar insanlardan askeri hastanelerin cinsel ilişki sırasında çekilmiş video ve fotoğraflar istendiğini hatırlatarak “Bu ihlale maruz kalmış bir çok insan tanıyoruz, biliyoruz. Bu çok yaygın bir uygulamaydı ne zaman ki yurt dışı basınında TSK ile ilgili “TSK dünyanın en büyük gey porno arşivine sahip” diye haberler çıktı o zaman bu uygulama kalktı” diyor.

Yakın zamanda ‘yeni uygulama’ sürecini deneyimleyen Tar, “pembe tezkere”ye giden süreci şöyle anlatıyor:

“Tezkere pembe değil elbette. Aslında çok eğleniyorum bu adlandırmayla. Pembe üzerinden bu tanımlamanın bir homofobik arka planı var ama diğer yandan sahipleniyorum bu adlandırmayı…

Devlet kayıtlarına göre bana erkek cinsiyeti atandığı için, 1 Ocak itibariyle tecilim bitiyor ve haliyle askerlik yapmak zorundayım. Ben erkek değilim non binary bir kişiyim yani her iki cinsiyetinde dışındayım. Ancak devlete göre iki cinsiyet var ve başka bir ihtimal tanınmıyor.

Askerlikten muaf süreci e-devletten bir asal yoklama kaydı doldurarak başlıyor. Yoklama kaydında, ‘psikiyatrik hastalığınız var mı?’ sorusuna ‘var’ diye cevap vermek zorundasınız. Bu bir kere sorun. Çünkü kimliğinizi bir rahatsızlık olarak işaretlemek zorundasınız ki rapor alma sürecini başlatasınız.

Ondan sonra aile hekimine gidiyorsunuz, aile hekimine gittiğinizde gerekçeyi söylemek zorunda değilsiniz ama söylemek de isteyebilirsiniz; onun sizi bir psikiyatriye sevk etmesini istiyorsunuz ama burada da seçebileceği yerler sınırlı. Örneğin Ankara Çankaya için Şehir Hastanesinde yüksek güvenlikli adli hastane bölümüne gidiyorsunuz. Oradaki psikiyatrist çoğu zaman bu konu hakkında bilgiye sahip olmuyor. O da sizi sağlık kuruluna yönlendiriyor.

Sağlık kurulu sadece cinsel kimlik süreciyle ilgili rapor almak için değil bütün sağlık sorunları yaşayan insanların gidebileceği bir yer. O yer çok kalabalık ve aşırı bürokratik bir yer. Hele hele pandeminin olduğu bir zamanda sosyal mesafe denilen şey hak getire. Benim üç günümün büyük bir çoğunluğu burada beklemekle geçti. Neyi beklediğimi bilmiyorum… Randevu sistemi yok. Kapıya adınızı yazıyorsunuz ve sizi çağırmalarını bekliyorsunuz, ne zaman sıra gelirse…

Sağlık kurulunda psikiyatr sizinle görüşüyor ve sorduğu sorular… LGBTİ+ olduğunuzu ispat etmeye çalışıyorsunuz. Ben hayatımın en olağan parçasını ispatlamaya çalışıyorum gibi bir haldesiniz. Örneğin, ‘hep mi farkındaydın’, ‘cinsel kimliğim bozuktur’, “ileri derecede homoseksüelim, cinsel olarak sapkınım’, ‘cinslerimden hoşlarım, kendimi erkek gibi hissetmiyorum’ gibi sorulara cevap vermeniz gerekiyor. Bu da bittiğinde bu sefer sağlık kurulu bir şeyler yazmış oluyor hakkınızda ama siz neler yazıldığını bilmiyorsunuz.

Heyete çıkmanız gerekiyor. Ertesi gün tekrar gidiyorsunuz. Heyet için yine bekliyorsunuz, sizi ne zaman çağıracakları yine belirsiz. Heyetin önünde ufacık bir odada abartısız 50 kişi bekliyorduk. Hani 65 yaş üstü insanlar da var, iş için rapor almak isteyenler de… Tüm bu sürecin sonunda raporu aldım, ‘Cinsel kimlik ve davranış bozukluğunu’ yazmışlar ama altına bir yıl erteleme vermişler. Ondan sonra onu alıp askerlik şubesine gidiyorsunuz, askerlik şubesi size bir kayıt veriyor. Sonuç, bir yıl sonra tekrar aynı süreci başlatacaklar… Gözlemleyecekler, bir yıl sonra hala ‘ibneysem’ rapor verecekler. O kadar tuhaf bir düzenek ki… Arka planda LGBTİ+ olmanın hastalık olduğu, bozuk olduğu, geçici bir süreç olduğu gibi bir sürü hali barındırıyor. Benim bu hayatta mücadele ettiğim, karşısında durduğum her şeyi sıkışmış bir paket olarak 3 günde yaşadım ve bir yıl sonra tekrar yaşayacağım.”

Tar, devamla zorunlu askerliğin nelere yol açtığından bahsederek sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Türkiye’de hak sahibi özneler olabilmeniz için askerlik yükümlülüğünüzü yerine getirmeniz gerekiyor. Bu çok büyük insan hak ihlallerini de beraberinde getiriyor. Haklarınıza erişebilmenin ön koşulu olarak size zorunlu askerlik şartı dayatılıyor. Askere gitmeyen veya vicdani red açıklayan insanların banka hesapları donduruluyor. İnsanlar adeta bir sivil ölüme mahkum ediliyor.”

“LGBTİ+’lar söz konusu olduğunda ise burada iki katı bir sorunla karşılaşıyorsunuz. Çünkü TSK’nin kendisi de aslında ikili cinsiyet rejimi ve heteroseksizm ile inşa edilen bir kurum” diyen Tar devamla şöyle konuşuyor:

“Yani homofobi, transfobiden çok fazla bahsediyoruz ama bunlar aslında meselenin görünen yüzü. Görünen yüzü yaratan hiyerarşik bir toplumsal düzen var. Bu da ikili cinsiyet rejimini ve hetroseksizmi yaratıyor. Bu eşitsizlik de eğitim, iş, sağlık kısaca hayatın tüm alanlarında karşımıza çıkıyor. Böyle inşa edilmiş bir düzenekte askerlikten muafiyet şartları arasında ‘cinsel kimlik ve davranış bozukluğu olan kişiler’ askerlikten muaftır diyor. Cinsel kimlik ve davranış bozukluğundan kast ettiği aslına bakarsanız LGBTİ+ varoluşların kendisi.”

Tar, LGBTİ+’ların askerlikten muaf tutulmasına ilişkin ise şunları söylüyor:

“Askerlik bir hak değil, zorunluluktur. Haliyle bir hakka erişim engellenmiyor.. Hak, yurttaşların eşit olarak hayata katılımını sağlayacak ve eşit olarak yaşamı inşa eden şeylerdir. Burada bu madde LGBTİ+’ların askere gitmemelerinde bir dayanak oluşturuyor. Askeriye kapalı bir yer ve cinsiyete göre tanımlanmış bir kurum. Mesela hapishanelerde böyledir veya cinsiyete göre bölümlenmiş diğer kurumlarda böyledir.”

Cinsiyete göre tanımlanmış kurumların kendi kuyruğunu yiyen mitolojide yer alan ouroboros yılanı gibi bir şiddet sarmalına yol açtığını söyleyen Tar, “Bu kurumlar bu şiddeti içerde tutar yaşatır ve sizde yaşarsınız. Haliyle şu anda örneğin bir eşcinsel erkeğin askere gitmesi demek şiddete maruz bırakılması demek. Düzenlemede yazdığı şekliyle de o süreç ne yazık ki kolay ilerlemiyor. Burada, beyanınızı kabul etmeyen bir sistem var. Zaten bir zorunluluk olan, hak ihlali olan askerlikten muaf tutulmak için başlattığınız sürecin kendisi sizi tekrardan bir bıktırma, yıldırma, dışlama mekanizmasına girmeye zorluyor” diye konuşuyor.

İsmini vermek istemeyen, kendini trans olarak tanımlayan birey ise bedelli askerlik sürecinde fiziksel bir tacizle karşılaşmadığını ancak kimliğini açıklayamadığı için evlenmek zorunda kalan başka askerlerle olan diyaloglarını anlattı:

“Askerde flörtleştiğim bana ilgi duyan insanlar oldu ama açık kimlikli olmadıkları için kendilerine yakın zamanda evlenecek olduklarını hatırlatıyorlardı. Orada bir cinsel deneyimim olmadı ama silahımı çanta gibi takıp ‘hadi kızlar alay komutanlığına’ dediğim ve kendi kendime orayı bir eğlence aracına dönüştürdüğüm zamanlar da vardı…”

Tacize uğramasa da tanıştığı bir komutanın kendisine askerlik yapacağı kentteki komutanın ismini vererek “Onun odasına gidersen seni rahat ettirir” dediğini belirtiyor. Kendisinin bu teklifi reddettiğini ekliyor.

Özel hayatın muafiyeti gereği neden askerlikten muaf olduğunuzu sadece ilgili kurumların bilmesi ve bu bilgiyi koruması gerekir ama uygulamada böyle olmuyor. Türkiye’de açık kimlikli LGBTİ+’lar kamuda çalıştırılmıyor veya çalışmamaları için özel çaba harcanıyor. Özel sektörde ise durum çok da farklı değil. Burada kulağımızı Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği’nde sosyal hizmet uzmanı olarak çalışan Doğukan Karahan’a çeviriyoruz…

Danışanlarına hastane süreci ve diğer aşamalarda refakat ettiğini söyleyen Karahan, “Bazen elimizi kolumuzu bağlayan durumlar oluyor. Bir danışanım vardı, okuma yazması yok, köyde doğmuş büyümüş, eşcinsel ve askerlikten çok korkuyor… Bir şekilde bize ulaştı, köyde aile hekimi yok. İlçedeki aile hekimine bunu söylese duyulması çok büyük ihtimal. Dolayısıyla ben pek çok danışanıma ‘aile hekimine güveniyor musun?’ diye soruyorum eğer güvenmiyorsa aile hekimini değiştirmesini öneriyorum. Bazı aile hekimleri hangi kodla hastaneye sevk edeceklerini bile bilmiyor…” diyor.

Danışanlarının en çok ifşa olmaktan ve ‘devlette işe girersem bu durum karşıma çıkar mı?’ korkusu yaşadığını belirten Karahan, “Bu çok büyük bir gelecek kaygısı yaratıyor. Örneğin bazı devlet kurumları işe alımda askerlikten muaf ise niye muaf olduğuna dair raporun fotokopisini istiyor. Yani sen cinsel bozuklukla muaf olmuşsan ifşa olman gerekiyor. Normal şartlarda kurumlar sadece askerlik durum belgesi sorabilirler. Özel kurumlardaki mülakatlarda da benzer soruları soruyorlar…” diye anlatıyor.

Askere gitmek zorunda kalan LGBTİ+’ların cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalma kaygısı yaşadığını belirten Karahan, “Bence isteyen herkes askerlik yapmamayı tercih edebilmeli ve bunu tercih ettiğinde toplumdan aforoz edilmemeli” diyor.

*İllüstrasyon Ceren Karlıdağ

Kaynak: Ahval

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org