“Devlet, toplumun bakışı, militarizm ve cezasızlık şüpheli asker ölümleri noktasında iç içe”

Şüpheli asker ölümlerinin temelinde militarizm, toplumsal algı, nefret söylemi ve cezasızlığın yattığını söyleyen İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Suçu gizleyen değil, açığa çıkaran savcılara ihtiyacımız var” diyor.

‘Yeniden üretilen militarizm ve cezasızlık’ kıskacında şüpheli asker ölümleri

31 Ekim 2018 09:10
HABER MERKEZİ – Şüpheli asker ölümlerinin temelinde militarizm, toplumsal algı, nefret söylemi ve cezasızlığın yattığını söyleyen İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Suçu gizleyen değil, açığa çıkaran savcılara ihtiyacımız var” diyor. Çatışmalı ortamlar ile nefret söylemlerinin de şüpheli ölümleri artırdığını belirten Yoleri, devletin toplumda ötekileştirdiği ya da suçlu ilan ettiği kesimlere, askerlik ortamında daha çok baskı uygulandığına dikkat çekiyor.

Haber: Pelin Özkaptan
Son dönemde yeniden artan şüpheli asker ölümleri, kamuoyu kadar Meclis’in de gündemine girdi. HDP’li vekiller Mahmut Toğrul ve Abdullah Koç şüpheli şekilde yaşanan asker ölümlerinin araştırılması için Meclis’e önerge sundu.

Ölümlere ilişkin açılan davalarda verilen ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı cezasızlık getirirken, çocuklarını kaybeden ailelerin adalet arayışları ise devam ediyor.

Peki şüpheli şekilde yaşamını yitiren askerlerin çoğunun Kürt ve Alevi olması bir tesadüf mü? Cinayet veya asker intiharlarının temelinde neler yatıyor? Bu soruları İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri değerlendirdi.

‘Devletin ötekileştirdiği kişilere yönelik baskı askerde artıyor’

Derneklerine yapılan başvurulara göre, şüpheli asker ölümlerini iki şekilde değerlendirdiklerini belirten Yoleri, bunlardan birincisinin intihar, ikincisinin ise ‘kaza sonucu ölüm’ diye nitelendirilen olaylar olduğunu söyledi.

Mahmut Toğrul’un verdiği soru önergesinde kullandığı “Ölen askerlerin çoğunun Kürt ve Aleviler olması tesadüf mü?” ifadesine de değinen Yoleri, şunları söyledi:

“Bugüne kadarki gözlemlerimizden bunun tesadüf olmadığını çıkarabiliyoruz. Çünkü askerlik militarizmin yeniden üretildiği, mecvut ayrımcılığın çok daha hissedilir olduğu bir yer. Devletin toplumda ötekileştirdiği ya da suçlu ilan ettiği kesimlere, askerlik ortamındaki baskıyı anlamak kolaylaşıyor.”

‘Suçların üzeri örtülüyor’

Şüpheli asker ölümleri vakalarındaki cezasızlığın bunların tekrarlanmasına zemin hazırladığını söyleyen Yoleri, bu konudaki yargı sürecini ise şöyle açıkladı:

“Devlet görevlileri ya da devletin makbul kişileri tarafından işlenen suçların örtüldüğünü çok kere gördük. Yargılama gerçekleşmeden, gerçek bir soruşturma dahi yapılmadan olayın üzerinin örtüldüğünü biliyoruz. Suçu gizleyen değil, açığa çıkaran savcılara ihtiyacımız var. Çok az olayda dava açılıyor mesele daha savcılık aşamasında kapatılıyor. Cezasızlık devam ettiği müddetçe olaylar tekrar edecek. Eğer bir ayrımcılık üzerinden bu cinayet işleniyorsa burada bir nefret saldırısından söz etmek mümkün. Bu saldırının planlayıcısı olan güç, faili koruyan bir mekanizmayı ortaya çıkarıyor. Cezasızlık sonucu suçların kolay işlenmesini sağlıyor.”

‘Sistematik bir baskı ve şiddet var’

Yoleri, şüpheli asker ölümlerinin bir anda gerçekleşmediğini öncesinde sistematik olarak bir baskı ve şiddetin uygulandığını kaydederek, şu örneği verdi:

“Baskılar bazen etnik kimliğe yönelik aşağılama, bazen şivesine yönelik bir tehdit bazen cinsel yönelimiyle ilgili, bazense cinsel istismar gibi saldırılar şeklinde olabiliyor. Tehdit altındaki kişiyi askeriye olarak korumak zorundasınız. Zaten tehdit edenler tek kişi de olmuyor. Bu fark edildiğinde önlem alınmalı. Mesela bize başvuran Kürt bir asker, birkaç kişi tarafından darp edildiğini, o sırada bir askeri yetkilinin gürültüyü duyup olaya müdahale ettiğini anlattı. Yetkili, askeri hastaneye götürüp tanıklık yapıyor. Asker, ‘O yetkili olmasaydı beni orada öldüreceklerdi’ dedi.”

‘Çatışmalı dönemlerde şüpheli ölümler artıyor’

Cinayet ve intiharların toplumdaki nefret algısıyla da ilintili olduğunu vurgulayan Yoleri, savaş ve çatışma dönemlerinde şüpheli ölümlerin arttığını dile getirdi:

“Devlet, toplumun bakışı, militarizm ve cezasızlık şüpheli asker ölümleri noktasında iç içe. Askerlik militarizmin kendini çıplak olarak gösterdiği bir yer. Örneğin Afrin’e gönderilen askerler ve burada süren bir çatışmalı ortam var. Öyle zamanlarda nefret yaklaşımı çok daha zemin buluyor. Eğer Afrin’de Kürtlerle savaşıyorsa içindeki bir Kürt askeri öldürmek ‘mümkün’ hale geliyor.”

Nefret söyleminin ölümlere etkisi

Devletin de nefret söylemi ile toplumu yönlendirdiğine dikkat çeken Yoleri, devamla şunları aktardı:

“Toplumdaki ayrımcılık, nefret söylemlerinin engellenmesine yönelik mücadele de bu meseleyle ilgili. Siz Meclis’teki bir Kürt vekile ‘hain, terörist’ derseniz, mahalledeki bir Kürt bundan çok daha ağır bir yaptırımla, fiziksel saldırıya uğrayacaktır. Bunu mahallede yapan asker de çok daha rahat yapacaktır. Çünkü askerlikteki ırkçılık, nefret saldırılarını mümkün kılan bir noktaya geliyor. Bu devletin bir politikası aslında.”

Vicdani ret hakkı

Vicdani ret hakkının tanınmamasının da bu ölümlere etki ettiğini söyleyen Yoleri, son olarak “Vicdani retçinin cezalandırıldığı bir ortam var. Bu hakkın tanınması şüpheli asker ölümlerinin önemli oranda azalmasına neden olacaktır. Ama tabi bu tek başına yeterli değil. Askerlik yapmayı kabul eden ancak buna rağmen ayrımcılığa uğrayan insanlardan da söz ediyoruz” dedi.

Kaynak: Gazete Karınca

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org