İstanbul’da ‘Askere Gitmeyin Çünkü…’ diye kitap çıkarmak
400 kişinin cümle göndererek yazdığı ‘Askere Gitmeyin Çünkü…’ isimli kitap yüzünden tek başına ‘halkı askerlikten soğutmak’ suçlamasıyla yargılanan Vicdani Retçi Avukat Mehmet Ali Başaran, Vicdani Ret metnini güncelliyor: “Her savaş, iç savaştır”
04.10.2015 13:39
SEÇİL TÜRKKAN – [email protected]
‘Askere Gitmeyin Çünkü…’ adlı kitabın macerası 13 Mayıs 2013’te İstanbul Adliyesi’nin önünde bir basın açıklaması/eylem ile başladı, “Ankara Adliyesi’nin önünde noktayı koyacağa benziyoruz 14 Ocak 2016’da” diye anlatıyor Avukat ve Vicdani Retçi Mehmet Ali Başaran.
‘KAYNIYOR ARADA, NE GAM!’
Baştan anlatalım. Öncelikle bir ‘sivil itaatsizlik eylemi’ olarak planan meselede yaklaşık 400 kişi kendine has şekillerde ‘Askere Gitmeyin Çünkü…’ cümlesini tamamladı. Cümleler büyüdü, önce bir web sitesi ardından da kitaba dönüştü. Mehmet Atak, Murat Kurtuldu, Gülsüm Ekinci ve Mehmet Ali Başaran’ın hazırladığı kitap basıldı ve dağıtılmaya başlandı. Derdi ‘sivil itaatsizlik çağrısı’ olan bu modern eylemi farkeden savcı durur mu hiç? Yapıştırdı soruşturmayı: TCK 318. Halkı askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte, teşvik veya telkinde bulunmayı veya propaganda yapmayı cezalandırmak. Dava tek kişiye açıldı o da konuştuğumuz Mehmet Ali Başaran’a. Salı günü (29 Eylül) görülen ilk duruşmadan sonra ise 14 Ocak 2016’ya ertelendi. “Örnek bir sivil itaatsizlik eylemi oldu bana kalırsa. Bilhassa duyulmadığı, duyurulmadığı için arada kaynıyor ya, ne gam! Biz bir sorumluluğu üstlendik ve taşıdık hep birlikte, 400 kişi.” diyor ‘davalı’.
HUKUKA GİRİŞ 101
400 kişinin yazdığı bir kitapta, dava neden bir kişinin başına patlar? Açıklıyor Avukat-Vicdani Retçi; “Yasa maddesi mantığa, anayasaya ve hukuka aykırı olduğu için hepimizi yargılayamıyorlar. Yukarı tükürseler bıyık, aşağı tükürseler sakal. Düşünsenize, o iddianameyi hazırlayan savcı da, o iddianameyi kabul eden hâkim de, o iddia ile yargılanan ben de hukuk fakültesi mezunuyuz, aynı ‘hukuka giriş’ dersini almışız. Bu tür ‘şaka’lar Türkiye gibi ülkelere mahsustur.”
“PEYGAMBER OCAĞI’NDA IRKÇILIK YOKTUR”
Başaran, Vicdani Reddini 28 Şubat 2013’te ilan etti. Açıklarken “Milliyetçiliğin veya ulusalcılığın veya ırkçılığın vücut bulduğu bir yeri peygamber ocağı olarak nitelendirmek gaflet değilse aldatmacadır.” ifadelerini kullandı. “Peygamber Ocağı’nda milliyetçilik, ulusalcılık yok mudur? Ya da Peygamber Ocağı nedir?” diye soruyorum, “Peygamber Ocağı kavmin, devletin, ırkın, ulusun için değil; Yeryüzünü esenlik yurdu olarak, insan kardeşliği içinde yaşamak için hak ve adalet gözeterek savunma merkezidir.” diye yanıtlıyor.
‘VİCDANİ RET BENİM İÇİN İBADET’
Başaran’ın Ret sürecini bu cümlelerden okuyabiliyoruz ama illa ki sorduk. Bu kararın mihenk taşı neresi? 2006 yılına gittik sonra. Kur’an ile tanıştığı ve kendi tabiriyle ‘kendisine çeki düzen verdiği’ zamanlara. Bir küçük kapitalizm eleştirisi ve zorlarsak eğer dindeki kadın-erkek eşitliğini de deşmiş diyebiliriz: Müslümanların, değiştirmemiz gerektiğine inandığımız bu modern ve kapitalist sisteme gitgide uyum sağlayıp, konforme olduklarını müşahade ettikçe rahatsızlığım arttı. Bir noktadan sonra kendine ‘devrimci’, ‘İslamcı’ Müslüman diyen abilerin, ablaların dahi kucaklaştığı bu zalim devletle arama ‘mübarek bir mesafe’ koyma kararı aldım. Vicdani ret, benim için bu anlamda ibadet yerine geçen bir eylemdir. Şu soruyu da kendime sordum: Bu ülkede Müslüman kadınlar başörtüleri için bedel ödedi, direndi de Müslüman erkekler, kendi önlerinde duran askerlik meselesinde neden inançlarına uygun bir direnişi sergilemiyorlar? Bedelli askerlik gibi açık bir ayrımcılığı, adaletsizliği dahi hoş görüyorlar?
DÜNYAYA ALIŞMA!
Bütün sorgulama süreci Vicdani Ret ilan etmeyi, Trabzon’da doğup 18 sene orada yaşayan ve yine kendi tabiriyle ‘Vatanına, milletine, devletine bağlı tam bir makbul vatandaş olarak yetişen’ Başaran’ı bu dünyaya alışmaya kendince direnen biri haline getirmiş.
‘HER SAVAŞ İÇ SAVAŞTIR’
“İçinde bulunduğumuz günleri de düşünerek Vicdani Ret açıklamanı güncellesen ne eklerdin, ya da güncelleme yapar mıydın?” soruma cevaben savaş tanımına dair ek yapardım diyor özetle. Şöyle; Her savaş iç savaştır diye bir söz var. Öyledir, insanın içinde patlar acı, öfke, kan ve gözyaşları. Savaşın kirli olduğunun altını daha çok çizerdim herhalde.
İstanbul’da ‘Askere Gitmeyin Çünkü…’ diye kitap çıkarmak Başaran’a göre ‘davayı her halükarda biz kazandık, TCK 318 kaybetti’ diyebilmeyi, bir de özeleştiri yapabilmeyi gerektiriyor: Lakin militarist dayatmayı, askeri zorbalığı sindirecek bir dayanışmayı örebilmiş değiliz henüz…
http://www.birgun.net/haber-detay/istanbul-da-askere-gitmeyin-cunku-diye-kitap-cikarmak-91270.html