Korku aşılırsa zorba boyun eğer – Halil Savda*

Mevcut iktidarın tek dayanağı muhalefetsizlik ve itiraz etme korkusu. Bu nedenle korkuyu giderek büyütüyorlar. Kanaatimce bunca zorbalık ve keyfiliği aşmak korkuyu yenebilmemize bağlı…

03 Şubat 2017 Cuma
“Yanında çalışan asker kaçağı ve bakayaları kov yoksa seni hapse atarız.”

Türkiye’de Askerlik şubelerinin neredeyse tek işi işyerlerine bu tehdidi ulaştırmak.

İşyerlerine yazı yazmakla kalmıyorlar bir de telefonla arıyorlar; “Mehmet’in işine son ver yoksa seni hapse atarız” diyorlar.

Askerlik Şubeleri bu uygulamayı 1945 yılında çıkartılan Askeri ceza kanununun 75.nci maddesine dayanarak yapıyorlar.

Bu maddeye göre asker kaçak veya bakaya olan kişileri çalıştırmak suç. Bu suçu işleyenlere 3 aydan 7 yıla kadar hapis cezası verilebiliyor.

İşinden atılan kişi “haklı nedenle fesih” edildiği için tazminat da alamıyor. Çünkü iş akdinin yapılmış olması zaten yasaya aykırı.

İlgili madde 1945 tarihli ve o günden bu yana hiç uygulanmadı.

Ne oldu da Milli Savunma Bakanlığı ilgili kanunu yeniden tedavüle soktu?

Hükmedenler 2015 Temmuz’undan başlayarak giderek dozajı artan güvenlik eksenli politikaları uygulamaya başladılar. 2013 Newroz’nda başlayan Çözüm süreci böylece rafa kaldırılmış oldu ve Türkiye ciddi bir çatışma sürecine girdi. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ise hükümeti daha da otoriter bir mecraya sokmuş bulunuyor.

2016 sonunda başlayan “Fırat Kalkanı Harekati” ise bir savaş hükümetine işaret.

Ülke olarak neredeyse her gün asker cenazesi kaldırır hale geldik.

Böyle olunca insanlar askere gitmek istemiyorlar. Asker kaçağı ve bakaya sayısı artıyor.

Mevcut uygulamayla bunun önüne geçmek istiyorlar.
Milli Savunma Bakanlığının yeni uygulaması da bunun bir parçası.

Amaç korkuyu büyütmek ve itirazı yok etmek…

Kesin bir sayı yok, lakin 75.inci maddenin tedavüle yeniden sokulması nedeniyle yüzlerce asker kaçağının işinden olduğu söyleniyor.

Bugüne kadar asker firarileri ve vicdani retçiler bir çeşit sivil ölüm yaşıyorlardı. İlgili genelge ile artık asker kaçakları ve bakaya kişiler de bir çeşit sivil ölüm yaşayacaklar.

Devletin vatandaşlarının insanca yaşamasını garanti etme yükümlülüğü var. Bu yükümlülük yerine getirilmiyor.

O kadar ki her türlü ihlali ve keyfiliği yapmaktan geri durmuyorlar.

Vicdani Retçi Sergen Sucu Diyarbakır’da özel bir hastahanede böbrek yetmezliğinden ameliyat oluyor. Yoğun bakımda henüz gözlerini açarken polisleri baş ucunda görüyor; “asker kaçağısın askere gitmen lazım” deyip tutanağı imzalatmak istiyorlar. Sucu tutanağı imzalamayı reddediyor.

Şunu söylüyor: “Yürütülen savaşa tanıklık eden bir kişiyim. Bu savaşın ve silahlı kurumların unsuru asla olmayacağım.”

Sucu tüm baskıya inat savaş kirine bulaşmak istemiyor ve masumiyetini koruyor.

İtiraz eden işinden oluyor.

Bu, itiraz edeni işininden etmek ve açlığa mahkum etmek oluyor.

Mevcut uygulama kayıt dışılığı arttırır.

İşinden atılan bazıları idare mahkemelerine itiraz etti lakin itiraz reddedildi. Bu kişiler Anayasa Mahkemesinin yolunu tutacaklar.

Çünkü bu uygulama TC Anayasasına ve Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil ediyor.

Savaşın tırmandığı Türkiye’de 400 bin asker kaçağı ve bakaya var.

73 yıl sonra tedavüle sokulan yasanın uygulama şansı yok.

Yine de işte 400 bin insanı ve çevrelerini rahatsız etmek istiyorlar ki korku artsın!

Mevcut iktidarın tek dayanağı muhalefetsizlik ve itiraz etme korkusu.

Bu nedenle korkuyu giderek büyütüyorlar.

Kanaatimce bunca zorbalık ve keyfiliği aşmak korkuyu yenebilmemize bağlı…

Aksi ciddi bir toplumsal kirlenme ve itirazsız bir toplum…

Korku aşılırsa masumiyet büyür ve itiraz gelişir…!

* Halil Savda: Vicdani retçi

Kaynak: Yeni Özgür Politika

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org