“Mermi kullanım hakkını 5 katına çıkarmak paramiliter faaliyetleri tetikler”

AKP, KHK ile devlet yanlılarına ‘cezasızlık’ zırhı getirirken şimdi de kullandıkları yıllık mermi sayısını 5 katına çıkardı.

AKP ‘siviller’ini silahlandırıyor

AKP, KHK ile devlet yanlılarına ‘cezasızlık’ zırhı getirirken şimdi de kullandıkları yıllık mermi sayısını 5 katına çıkardı.

S. ASUMAN DEMİR İSTANBUL / ANF Cuma, 23 Mar 2018
AKP hükümeti, 15 Temmuz’dan sonra çıkardığı KHK’lar ile paramiliter güçlerin önünü açabilecek birçok düzenlemeye imza atarken son olarak sivillerin kullandığı yıllık 200 mermi hakkını 1000’e çıkaran bir genelgeye imza attı.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 2013’teki Gezi eylemlerine karşı ‘Yüzde 50’yi evde zor tutuyorum’ diyerek tehditler savurmuştu. 15 Temmuz’daki devlet içi çatışma sırasında Erdoğan’ın sokağa çıkma çağrısına uyanlar, bir nevi üç yıl önce söylediği sözlerin provasını gerçekleştirdi. 15 Temmuz’dan sonra çıkarılan yasalar ve edilen sözlerle de AKP, kitlesini bir tehdit unsuru olarak kullanmaya devam etti.

İlk olarak 15 Temmuz’un hemen ardından Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şeref Malkoç, şöyle demişti: “Darbeye teşebbüs edenlere karşı milletin meşru müdafaa hakkını savunması için ruhsatlı silah alımının önünün açılması lazım.”

KHK İLE CEZASIZLIK GETİRİLDİ

AKP, devlet yanlısı ‘siviller’in silahlanmasına gidecek yolu, 8 Kasım 2016 tarihli KHK’nın 37’nci maddesi ile açtı: “(1) 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”

Bir yandan da kamuoyunda rıza üretimine başlandı. Haziran 2017’de Twitter’da, Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi hesabından paylaşılan “Savunma alanında, her şeyimizi kendimiz yapmadan bize huzurlu bir uyku yok” sözlerine yine sosyal medyadan Cumhurbaşkanlığı Arşiv Müdürü Muhammet Safi’nin yazdığı şu tweet dikkatleri çekmişti: “Her eve bir otomatik tüfek ve 1000 mermi projesi şart.”

15 TEMMUZ’UN ÖTESİ

Kamuoyunda “iç savaş” maddesi olarak anılacak Aralık 2017 tarihli, 696 sayılı KHK’nın 121’inci maddesindeki “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/07/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır” ifadesi de bu cezasızlığın sadece 15-16 Temmuz’u değil, AKP’nin gerekli görebileceği birçok eyleme karşı da yapılabileceğinin işaretiydi.

Bu maddeler ve AKP’nin bir iç savaş tehdidi oluşturduğu birçok kesim tarafından tartışılırken İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen bir genelge ile sivil yurttaşlara tanınan yıllık 200 adet olan mermi kullanım hakkı, 15 Mart 2018’den itibaren 1000’e çıkarıldı.

HDP’DEN MERMİ SORUSU

İçişleri Bakanlığı’nın bu genelgesine ilişkin olarak HDP İzmir ve Şırnak vekilleri Ertuğrul Kürkçü ile Leyla Birlik, Meclis’e soru önergesi verdi.

Soru önergesinde “Hangi gerekçeye dayanırsa dayansın ateşli silah edinme ve kullanma eğilimini en az beş kat artıran bu kararın bireysel silahlanmayı teşvik ve halkın güvenliğini tehdit eden bir yaklaşımı yansıttığı kuşkusuzdur” ifadelerini kullanan Ertuğrul Kürkçü, ANF’ye yaptığı açıklamada ellerinde somut bir delil olmasa da AKP’nin paramiliter faaliyetleri tetikleyebileceğine dikkat çekti.

Kürkçü, AKP’nin daha önce çıkardığı 696 sayılı KHK ile de buna zemin yarattığını şu ifadelerle dile getirdi: “Bu uygulamalar devletin silah kullanma tekelinin hükümet kontrolünde, sivil yurttaşların bir bölümüyle paylaşılması anlamına geliyor. 15 Temmuz ve sonrasına atıfta bulunularak çıkarılan KHK bir ya da iki günü değil, bunu bir süreç olarak ele alıyor. Dolayısıyla 15 Temmuz sonrasındaki her şey buna dâhil. Bununla ilgili itirazları AKP hükümeti başta sözlü olarak gidermeye çalıştı fakat daha sonra Cumhurbaşkanı çıkıp ‘Bizim dediğimiz dediktir ve bunu değiştirmeyeceğiz’ dedi ve o parantezin ucunu kapatmadı. Böylece yargıya ‘Siz bunu bizim uygun gördüğümüz bütün eylemlerde ve işlemlerde, dediğimiz şekilde yorumlayınız’ demiş oldu. Ben böyle anlıyorum bu açıklamalardan. Zira Cumhurbaşkanı ile yargı arasında yazılı olmayan bir anlaşma var. Yani Cumhurbaşkanının ya nihai temyiz yetkisi ya da kanun yorumlama gücü var.”

DEVLET ELİYLE ÇATIŞMA

Öte yandan Kürkçü “Tüm bunların hepsini bir arada düşünürsek; güvenlik ve savunma hizmetlerinin özelleştirilmesi, Halk Özel Harekât adı verilen ve ne olduğu belli olmayan bir yapının ortaya çıkması, Meral Akşener’in iddia ettiği silahlı eğitim kampları vs. bunlar 1980 öncesi Türkiye’nin yeniden hortladığını gösterir” dedi ve şöyle devam etti: “Burada hükümet marifetiyle tabanda, devlet gücünden ayrı bir silahlı güç oluşturulduğunu anlıyoruz. Buna Suriyeli göçmenlerin ÖSO adıyla silahlandırılıp yeniden Suriye’ye sevk edildiğini de eklersek ki bunlar hiçbir yasaya dayanmaksızın yapıldı. Hem Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının hem de Suriyeli Arapları silahlandıran paralel bir yapı olduğunu görürüz. Bu da bir çatışma riskinin devlet eliyle doğurulmakta olduğunu işaret eder. Bundan endişelenmemiz ve bunun soruşturulmasını istememiz normal. Soru önergeme cevap verilmeyeceğinden eminim, hatta iade edilecektir, içindeki bazı kelimeleri beğenmediklerini belirterek ama bu geniş çaplı bir Meclis araştırılmasını hak ediyor.”

ERDOĞAN KAZANAMAYACAĞINI BİLİYOR

Erdoğan’ın seçimi kazanamazsa böyle bir iç savaş senaryosunu öne süreceği iddialarının bu düzenlemelerle bağlantılı olup olmadığı sorusuna ise Kürkçü şu yanıtı verdi: “Erdoğan Rejimi şeffaf, adil ve güvenlikli olmak koşuluyla hiçbir seçimi kazanamayacağını biliyor. Hem olağanüstü durumlar yaratmak hem de yasalara karşı yapılan hilelere yasa gücü kazandırmak için birden çok mekanizması olan durumlar yaratıyor. Bunların artık seçim yapamayacağız denilecek güne kadar süreceğini düşünebiliriz. OHAL’in savaş hali koşullarına evrilmesi durumu Tayyip Erdoğan tarafından sık sık dillendiriliyor. En yakın zamanda seferberliği telaffuz etti. Bu bizi alıştırma çabasıdır. Zaten bir savaş ya da seferberlik hali ortaya çıktığında seçimleri yapmaya da bilirsiniz. Ben bu planların tek tek masada olduğunu düşünüyorum, bunlar elbette ki ülkenin içerisinde bulunduğu koşullardan ve bu tip yasalardan yaptığımız çıkarsamalar. Ama böyle bir kıvılcım ya da tetiklemeye cüret edilirse komşunun komşuya düşmanı olduğu, içinden çıkılamayacak bir şiddet sarmalının Türkiye’yi bir uçtan öbür uca kat edeceğini görebiliriz. Zira bu sarmal kazananın da kaybedeceği bir şeye dönüşecek.”

Kaynak: ANF

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org