Roboski Vicdanımızdır – Gökhan Soysal*

Biz mücadelemizi sürdürdükçe biliyoruz ki iktidarını kaybetmeyeceğini zanneden kim gelirse gelsin önünde sonunda dostumuza selam edeceğiz ve şahların, sultanların gidişini izlemeye devam edeceğiz.

 

Şırnak’ta 28 Aralık 2011 yılında TSK bombardımanı sonucu 19’u çocuk 34 kişi katledildi. Günlerce konuşulansa “Roboski mi yoksa Uludere mi?” tartışması oldu.

16-17 yaşlarında ne yapıyordunuz, ne yiyor ne içiyordunuz bilemiyorum ama o yaşlarda ekmeğinin peşinde, kışın en soğuğunda hem de her türlü tehlikeyi göze alarak yola düşen gencecik insanlardan utanmadan konuşup durdular televizyonlarda. Hala konuşmaya devam ediyorlar.

Bu topraklarda onlarca gencecik insan savaş uçaklarıyla katledildi. Ama televizyonlarda konuşanlara inanırsan savaş diye bir şey yok.

Roboski’de 34 insan katledildi ve bir kişi bile yargılanmadı. Dava bile açmadılar. Mahkeme kurmayı dahi çok gördüler. Bir tek bir kişi bile yargılanmadı. Ne emri verenler ne de emri uygulayanlar. “İstihbarat geldi, terörist olmadıklarını nereden bilebilirdik?” dahi diyebildiler. “Fırat’ın kıyısında kaybolan koyundan dahi sorumluyuz.” diyenler bu sefer “Emri ben vermedim” diyerek kendilerini kurtarmaya çalıştılar.

Bu toprakların tarihini katliamlarla öğrenmek zorunda kalan bizler, kendi tarihimizi de katliamlarla yaşıyoruz. Akla hemen Ankara’da, Suruç’ta patlatılan bombalar geliyor. Sadece bombalarla onlarca insan katledilmiyor, aramızdan da alınıyor birer birer insanlar. Hrant Dink katlediliyor, o tarihlerde daha üniversite hayalleri dahi kuramayan ben avukat oluyorum ama Hrant Dink’i öldürenleri -inanırsan- tespit etmeye çalışan dava hala devam ediyor. Bitmedi mi diyorsun ve bitmedi cevabını alıyorsun. Ermeni Soykırımı’nın yıldönümünde zorunlu askerlik sırasında Ermeni bir asker -inanırsan- kaza kurşunuyla öldürülüyor(!) Bir polis baskınıyla sadece “Galoş giyin.” diyen bir kadın hem de kameralar önünde öldürülüyor. Burada Ceylan ve Berkin öldürülüyor, karşı tarafta Alexis. Ezilmeye, öldürülmeye devam ediyoruz. Bitmiyor anlayacağınız, “güvercin tedirginliği” içerisinde yaşıyoruz.

“Anadolu” şiirinde Ahmed Arif’inde söylediği gibi bu topraklar sayısız katliam gördü. Ama hiçbir zaman da kendini koyvermedi. Kim gelirse gelsin, gölgesiz göçüp gittiler.

“Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım…
Görüyor musun?”

Birçok arkadaşımın, yoldaşımın, savaş karşıtının, anti-militaristin ve vicdani retçinin olduğu gibi benim de zorunlu askerliğe karşı oluşumun altında bu topraklara ezberletilmeye çalışılan katliamlarla dolu bu tarihe, hakim bu militarist kültüre bir başkaldırı var. Az mıyız, evet şu an oldukça azız. Ama haklıyız. Ve celladın üstüne üstüne yürümeye, yüzüne tükürmeye devam edeceğiz.

Biz mücadelemizi sürdürdükçe biliyoruz ki iktidarını kaybetmeyeceğini zanneden kim gelirse gelsin önünde sonunda dostumuza selam edeceğiz ve şahların, sultanların gidişini izlemeye devam edeceğiz. Bugün olmazsa yarın.

Ve diğer katliamları olduğu gibi Roboski’yi de unutmayacağız. Çünkü Roboski, vicdanımızdır!

 

*Gökhan Soysal: Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org