Sivil itaatsizliğin dayanılmaz cazibesi
16 Haziran 2017 Cuma
Faşizm tereddütlerden ve kinden beslenir.
Kardeşi kapitalizmin yardımıyla önce sınıflar, inançlar, ideolojiler arasındaki ortak algıyı kopartır.
Sonra onlara zehirli bir elmaşekeri gibi, sözde demokratik ve liberal algılar dağıtır.
Faşizmin hedefinde hep bir diğerinin olduğunu sanan küçüklü büyüklü gruplar, kendilerine pazarlanmış bahanelere kolay kanarlar.
Diğerleri götürülürken susmalarına her seferinde son derece geçerli politik mazeretler yaratırlar.
Bu arada bal gibi bildikleri ama bir türlü değerlendirmedikleri basit gerçek, faşizm tarafından en kaba haliyle tepe tepe kullanılır.
Martin Niemöller’in faşizm karşısındaki suskunlukla ilgili:
“…Sonra benim için geldiler. Kimse sesini çıkaramadı. Çünkü ses çıkaracak kimse kalmamıştı” diye biten sözlerini birbirlerine tekrarlayıp oyalanırlar.
Faşizmse, yüzyılın başında yaşanan o sahneyi her dönem tekrar tekrar kurgular ve suskunluklardan kendisine her seferinde güçlü bir kale kurar.
Gücünü faşizmden alan ve şu anda ülkeyi altüst eden iktidar, biz devamlı arkaya bakıp diğerlerini hataları yüzünden terbiye etmekle uğraşırken ve onları geçmişteki suskunlukları yüzünden cezalandırmaya çalışırken önümüze içine düşebileceğimiz tehlikeli yeni çukurlar kazıyor.
Ve hatalı yeni adımlarımızın yolunu gözlüyor.
İktidarın umudu asla bir araya gelemeyecek kadar ayrışmış olmamız.
Oysa biz birbirimizden ne kadar farklı olsak da artık “adaletsizlik” dendiğinde aynı şeyi anlıyoruz.
Kemiğimize dayanmış keskin bir bıçak, her gün bir başka yerimizden kanıyoruz.
Farklılıklarımıza rağmen bir araya gelebileceğimiz ortak tek nokta kaldı:
Sivil itaatsizlik.
Bu eylemin politik çekişmelere ve küçümsemelere kurban gitmesi, iktidarın tek umudu.
Faşizm en büyük gücüdür; kötülüğünü herkese yavaş yavaş, üfleyerek paylaştırır.
Biz başkalarının başına geldiğini sandığımız şeyin, bizim de başımıza gelmekte olduğunu anca bıçak kemiğe dayandığında anlarız.
***
Şu anda sisteme en yakın duran ve bugüne kadar en korkak politikaları uygulayarak hata üzerine hata yapan bir politik parti sivil itaatsizliğe doğru titrek de olsa bir adım atıyor.
Ve belki de ülkenin üzerindeki ölü toprağını kaldıracak bir hareketi hiç beklenmedik bir şekilde tetikliyor.
Bu partinin ve liderinin samimiyetini sorgulamak şu noktada büyük vakit kaybı.
Bunca yıllık statükocu aklın bu kıpırtısını hiçe saymak ya da küçümsemek büyük haksızlık.
CHP’nin artık iyice öğrendiğini varsayalım.
Sussalar da susmasalar da sıra nihayetinde onlara geldi.
Ve onlar götürülürken artık ses çıkaracak kimse gerçekten de kalmadı… mı?
***
İktidar buna güveniyorsa, iktidara kafa tutanlar da tam tersine güvenmeli.
Birileri bugüne kadar kimse için çıkarmadığı o sesi nihayetinde kendisi için çıkarabilir.
Ve diğerleri de onları geçmişteki suskunlukları nedeniyle cezalandırmak yerine;
Kendi seslerini onların seslerine katarak faşizmin beklentilerini boşa çıkarabilir.
Sivil itaatsizliğin dayanılmaz cazibesi…
Bugüne kadar yapmadığınız bir şeyi yapmakta ve küçücük hareketlerle dev gibi taşları yerinden oynatmakta gizlidir.