‘Asker eksikliğini korku ve panik yaratarak giderilmeye çalışılıyor’
İçişleri Bakanlığı’nın elindeki GBT siteminin 300 bin kapasiteli olduğunu ve bu kapasitenin bile bakanlığı zorladığını belirten Sönmez, İçişleri Bakanlığı’nın bu durumu kaldıramayacağını, uygulamanın işleve konulması halinde bile 2010 yılındaki Anayasa referandumunda kabul edilen ‘Mahkeme kararı olmadan kimsenin yakalanamayacağı’ hükmünün halen geçerli olduğunu ve polislerin kimseyi kolay kolay askere isteği dışında götüremeyeceğini söyledi. Sönmez, “Bir diğer tartışma ise, 700 bin asker kaçağı varsa bunların yakalanması halinde bu kadar insana askerlik yaptıracak bir imkan var mı? Zaten ellerinde 300-400 bin er var. Bu kadar insanın kışlalara dolması mümkün müdür? Bu açıklamalardan yola çıkarak, hükümetin askerliğin kısaltılmasıyla kendisinin açıkladığı 70-80 bin askerin terhis edilmesi sonucunda doğacak asker eksikliğini korku ve panik yaratarak gidermeye çalıştığını söyleyebiliriz. Asker kaçaklarının yüzde 10’u bile gelse bu açığa kapatacaktır” dedi.
‘Zorunlu askerlik sistemi her yönüyle iflas eden bir sistem’
GBT uygulamasının tekrardan işleve konulması halinde çokça tartışmalara neden olacağını belirten Sönmez, uygulanması halinde pek çok olumsuz sonuca yol açacağına dair de uyarıda bulundu. Sönmez, “Bu uygulama zorunlu askerlik denen yaranın kaşınmasından başka bir şeyi ifade etmez. Bu yarayı kaşımak o yarayı kanatmaktan başka bir şey değildir” dedi. Yaklaşık bir senedir sürdürülen “çözüm süreci” sonucu asker ölümleri haberinin duyulmadığını, ama bir sene öncesinden asker ölümleri karşısında asker ailelerin tepkilerinin olduğunu belirten Sönmez, “Profesyonel orduya geçiş hazırlıklarının olduğunu biliyoruz. Zorunlu askerlik sistemi her yönüyle iflas eden bir sistem. Kanayan bir yaradır. Bu sistemin kurcalanması ve tartışılması hükümete de TSK’ya da olumlu bir kazanç getirmeyecektir. Böyle bir uygulamanın geniş kapasitede uygulanacağını sanmıyorum. Sadece korku yaratarak asker kaçaklarının belirli bir kısmının askere gitmesini sağlamak hedefleniyor. Belli ölçüde bunlardan elde edilecek paranın bütçeye kaynak olarak aktarılması düşünülebilir. Aslında zorunlu askerlik sistemini de bu vesileyle tartışmak iyi de olur. Dünyanın hemen hemen her yerinde bu zorunlu askerlik sisteminden vazgeçilmiş ya da zorunlu askerlik sistemi varsa gitmek istemeyen insanlara alternatif bir sivil hizmet yasası var” dedi.
‘Zorunlu askerlik sistemindeki ısrarın tek nedeni bu ülkedeki savaştır’
Avrupa Konseyi’nin 47 üyesi içinde sadece Türkiye’de vicdani ret hakkının tanınmadığını ifade eden Sönmez, vicdani ret hakkının hükme bağlanmadığı sürece Türkiye’nin AİHM’de hep mahkum olacağını söyledi. Sönmez,”Bir insan hakkı olan vicdani ret hakkını, zorunlu askerlik sistemini ret etmek hakkını tanımak zorundadır. Biz bunun mücadelesini veriyoruz dernek olarak. GBT uygulamasına maruz kalacak asker kaçaklarına sahip çıkacağımızı hep söylüyoruz. Onların her türlü sorunun arkasında olacağımızı ve dayanışma içinde olacağımız söylüyoruz. Bu haberleri duyan birçok genç bize başvuruyor, biz de onlara bu konuda en sağlıklı bilgiyi vermeye çalışıyoruz. İlk planda Cumartesi günü İHD İstanbul Şubesi’nde toplu ret açıklaması olacak, herkese bu ret açıklamasına katılması için çağrıda bulunuyoruz” dedi.
2011 Temmuz ayından bu yana Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye vicdani ret hakkını tanıması için çağrıda bulunduğunu da hatırlatan Sönmez, zorunlu askerlik sistemindeki ısrarın tek nedeninin savaş olduğunu söyledi. Sönmez, “Bu savaş bitmediği sürece vicdani ret de yasallaşmayacaktır” dedi. Hükümetin gündeminde olan profesyonel ordulaşma sistemine de değinen Sönmez, böyle bir sistemin çözüm olamayacağını belirtti. Sönmez, “Bedelli askerlik deyip parası olanların askerlikten kaçtığı bir ülkede ‘sözleşmeli askerlik’ diye bir sistem çıkardılar. Ama yaklaşık 40 bin kadro açtıkları halde en son bildiğimiz kadarıyla 1400 kişi başvurmuştu. Bu da yoksul ailelerin çocukları. Üç kuruş para için dağlarda Kürt gençleriyle savaşmaya yollanıyorlar” dedi.
‘Vicdani reddini açıklamak isteyenlerin çekineceği bir şey yok’
Vicdani reddini açıklamak isteyenlerin sakınmadan bunu yapması gerektiğini vurgulayan Sönmez, daha önce zorunlu askerlik sistemi nedeniyle Türkiye’nin AİHM’de sıklıkla mahkum olduğunu, her ne kadar Türkiye yasalarında vicdani ret hakkı yer almıyorsa bile artık yerel mahkemelerin ve askeri mahkemelerin AİHM kararlarını dikkate alarak karar verdiklerini söyledi. Eskiden olduğu gibi vicdani retçilere uygulanan işkence ve baskıların uygulanmadığını kaydeden Sönmez, “Bilindiği gibi Kıbrıs’ta bir asker disiplin koğuşunda gördüğü işkenceyle öldürüldü. Artık orduda disiplin koğuşu ya da ‘disko’ denilen yapılar da yok. Bu yüzden vicdani reddini açıklamak isteyenlerin çekineceği bir şey yok. Rahatlıkla bunu dile getirebilirler. Askere gitmek istemediklerini söyleyebilirler. Onlara karşı yapılacak her türlü haksızlık Türkiye mahkemelerinde olmasa bile Avrupa mahkemelerinde yerini bulacaktır. Orada Türkiye mahkum olacaktır ve bu haksızlıklar bir nebzede olsa orada mahkumiyet şeklinde gerçekleşecektir. Bu güvence altında insanlar vicdani reddini açıklasın diyoruz. Biz onlarla dayanışmamızı her zaman sürdüreceğiz” dedi.