Avrupa Konseyi’ne şikâyet edilen ülkeler içinde Türkiye açık ara ilk sırada
Gazetecilere ve medya özgürlüğüne yönelik saldırıları ele alan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Türkiye’den 7 talepte bulundu.
Gazetecilere ve medya özgürlüğüne yönelik saldırıları ele alan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Türkiye’den 7 talepte bulundu.
İçişleri Bakanlığı verileri açıkladı önceki gün. Twitter, Facebook ve Youtube gibi sosyal medya sitelerinde “terör örgütü propagandası yapan” kişilere yönelik son altı ayda gerçekleştirilen operasyonlarda tam 3 bin 710 kişi hakkında işlem yapılmış.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 148 gazeteci ve basın çalışanını hapsederek ve 169 medya kuruluşu ve yayın evini kapatarak insan hakları ve hukukun üstünlüğünün nasıl kasıtlı olarak çiğnendiğini görüyoruz.
Başbakan Binali Yıldırım’a çağrıda bulunan örgütün bildirisinde şöyle dendi: “Keyfi bir şekilde yargılama öncesi tutuklanan gazetecileri derhal serbest bırakmaya ve 668 ve 675 sayılı KHK’ları kaldırmaya ve keyfi bir şekilde kapatılan basın organlarının tekrar çalışmaya başlamasını sağlamaya çağırıyorum.”
Yazar kadrosunda; Tuğrul Eryılmaz, Fehim Taştekin, Ümit Kıvanç, Karin Karakaşlı, Cem Erciyes, İrfan Aktan, Celal Başlangıç ve çok sayıda önemli ismin yer aldığı Gazete Duvar’ın Yayın Sahibi, Türkiye’nin ilk vicdani retçilerinden Vedat Zencir’le Bianet’ten Ekin Karaca konuştu.
Akşam gazetesi’nin bugün (16 Haziran) “TSK vuracak STK kuracak” manşetiyle verdiği habere göre AKP Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanı Mehmet Müezzinoğlu bizzat “STK”ların başkan ve yöneticileriyle görüşerek plan oluşturuyor.
“Türkiye basını savaş suçlusu. Uzun zamandır biz savaş suçu işliyoruz. Savaş suçu mahkemesi kurulduğunda birçok sarı basın kartı olan basın mensupları yargılanacak.
Barış gazeteciliğinin tanımı bizim kitabımızda genişletilmiş ve hak odaklı habercilikle barış gazeteciliğinin benzeşen yaklaşımlarını buluşturacak şekilde adil barış odaklı gazetecilik tanımını esas alan bir elkitabı ortaya çıkarılmıştır.
Savaşların ilk kaybedeni her zaman gerçekler olduğu için gazetecilere gerçekleri barış odaklı yazma görevi düşüyor.
1990’larda köyler yakılırken, ana akım medya görmezden gelmiş, askeri yöntemlere destek vermişti. Ama bunun çözüme katkısı olmadı. Medya bugün de aynı hatayı tekrarlamamalı.