Vicdani Ret Derneği: Askere gitmeyin militarizmi reddedin!

Vicdani Ret Derneği’nde şiddet, militarizm, vicdani ret, toplumsal barış konularında çalışma yapan Ercan Jan Aktaş ile 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yeniden gündeme gelen Vicdani reddi ve zorunlu askerliği konuştuk.

Vicdani Ret Derneği Sözcüsü Ercan Jan Aktaş, bu ülkede şiddet ve militarizmin kaynağını Kürdistan’daki savaştan aldığına dikkat çekerek, gençlere askere gitmeyip militarizmi reddetme çağrısında bulundu.

28 Temmuz 2016 Perşembe 07:08
İZMİR – ÖZGÜR AYDIN
Vicdani Ret Derneği’nde şiddet, militarizm, vicdani ret, toplumsal barış konularında çalışma yapan Ercan Jan Aktaş ile 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yeniden gündeme gelen Vicdani reddi ve zorunlu askerliği konuştuk.

Vicdani Ret Derneği olarak nasıl örgütleniyorsunuz, hangi çalışma içindesiniz?

Vicdani reddin toplumsallaşması için bir çalışma yapıyoruz. Vicdani retçiler ile dayanışma ağları kurmaya çalışıyoruz. Zorunlu askerlik mağdurları ile dayanışma, yaşanan savaşa karşı barış çalışmaları, eylemleri, konferanslar örgütlemek, böylesi çalışmalara katkı vermek ve Türkiye’de çok örgütlü olan militarizme karşı çalışmalar yapıyoruz

ŞİDDET VE DARBELERE KARŞI SÖZ VE EYLEM ÜRETİYORUZ

Son bir yıl içinde vicdani ret kampanyası düzenledik. Bu bağlamda; İzmir, Mersin, Diyarbakır, Ankara ve İstanbul’da vicdani ret atölyeleri gerçekleştirdik. İstanbul’da uluslararası bir sempozyum ile vicdani red, toplumsal barış, öz savunma konularını tartıştık. Bu konularda bileşeni olduğumuz Avrupa Vicdani Ret Ofisi (EBCO) ve Uluslararası Savaş karşıtları (WRI) ile birlikte zaman zaman kampanya ve çalışmalar örgütlüyoruz. Bu bağlamda Mayıs ayı sonunda WRI’den bir heyet Sur ve Cizre’de bulundu, görüşmeler yaptılar ve sonra bir rapor olarak bunu kamuoyu ile paylaştılar.

Türkiye’de zorunlu askerlik, vicdani reddin tanınması konusunda çalışmalar yapıyoruz. Şiddet ve darbelere karşı söz ve eylem üretiyoruz. En son 15 Temmuz askeri darbe girişimine karşı bir bildiri yayınladık, 20 Temmuz Suruç katliamı yıldönümünde İHD’de bir basın açıklaması ile bir kez daha katliamları lanetleyerek darbelere karşı sözümüzü söyledik. Ne askeri ne de sivil, her türden darbe ve örgütlü şiddete karşı sözümüzü söylüyor ve eylemler örgütlemeye çalışıyoruz. Barış çalışmalarımız bağlamında Barış Blokunun da bileşeniyiz.

Neden Vicdani Ret, Türkiye diğer ülkelerle kıyasla nasıl yaklaşıyor bu konuya?

Türkiye’de vicdani ret pek algılara takılmıyor. Kamuda hiç yok. Devlet aklında vicdani ret diye bir şey yoktur. Türkiye de asker toplum algısı çok güçlüdür. Ancak bütün bunlara rağmen 15 Temmuz gecesi başka şeylere tanık olduk. 15 Temmuz gecesi Türkiye Cumhuriyeti darbeler mekaniğinin yeni bir halkasına tanık olduk. Aslında bu sürecin önemli bir adımı 7 Haziran seçimleri sonrasında iktidarın; “sizler artık bundan sonra barışın filmini çekersiniz” diyerek burjuva anlamında bile olgunlaşmamış temsili sistemi rafa kaldırmaları ile gerçekleşti.

7 Haziran’da toplumun ciddi bir kesimi; “evet bu ülkede ciddi toplumsal meseleler var, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, emekçilerin, yoksul halkın, farklı sosyal tabaka ve de grupların, bunları birlikte tartışarak, şiddet/çatışma/savaş iklimi dışında çözmeye çalışın” dedi. Ancak AKP/devlet bu toplumsal muhalefeti kendilerine karşı bir “kalkışma” olarak okudular ve 8 Haziran’dan sonra başka politik süreçler devreye sokuldu.

20 Temmuz Suruç Katliamı, 24 Temmuz’da İŞİD için kalkan savaş uçaklarının Kandil’e bombaları, devamında Ankara, Cizre, Sur, Nusaybin… Bir kez daha bütün toplumsal meseleler için şiddet, baskı, gözaltılar, işkenceler, sokak infazları, bodrumlarda katliam ve infazlar. Bir bütün olarak toplum korkunç bir şiddet iklimi içine çekildi. Devlet içindeki iktidar çatışmaları üzerinden büyüyerek gelen darbe girişimi 15 Temmuz tanklar ve savaş uçakları ile bu şiddet iklimin yeni bir aşaması oldu. Darbelerin her türü özgürlük, örgütlenme ve toplumsal muhalefet açısında anlamı önceki darbelerde biliniyor. Bütün bu gerçeklere rağmen ne yazık ki zorunlu askerliğe karşı ciddi itirazlar ve toplumsal bir vicdani ret mücadelesi yoktur.

ERİL ŞİDDETİN BÜTÜN HALLERİ HER GÜN YAŞANIYOR

Darbe girişimiyle birlikte erlerin dövülüp işkence yapılması Vicdani Reddin bir kez daha önemini ortaya koydu nasıl okuyorsunuz bu durumu?

15 Temmuz gecesi başka bir şeyi daha gösterdi. Türkiye de devlet eksenli üretilen AKP/RTE tarafından daha da boyutlandırılan eril şiddetin bütün hallerini hemen hemen her gün yaşıyor, tanığı oluyoruz. Darbe girişimine karşı her taraftan ortak bir tepki geldi. İdeolojik, politik bütün farklılıklara rağmen bütün yapı, grup, parti ve de toplum kesin şekilde karşı durdu. 15 Temmuz gecesi yürütme erki ve Cumhurbaşkanı kitleleri darbeye karşı sokağa çağırdı. Olması gereken bir çağrı ve kitleler de sokaklara çıktılar. Sokaklara inme hali ile darbeye tepki ve öfkenin ötesinde başka şeyler de gördük. Kitle içinde bazı grup ve bireyler durumu kendileri için bir fırsat bilerek bütün erkek/eril hezeyanları, ellerinde sopalar, kemerler ile darbeye karışan askerleri linç ederken görüntülendiler.

Türkiye’de uzun yıllardır askerlik “peygamber ocağı”, “erkek/Türk olmanın” zorunlu bir geçiş süreci olarak ifade edilir, buna katılmayanlar, böyle düşünmeyenler içinde “halkı askerlikten soğutma” saikleri ile davalar açılır. Darbe içinde yer alan askerlerin yaşadıkları en korkunç olandı. Bir yandan komutanın emri var, emre itaat TSK ve bütün ordularda öğretilen en temel kuraldır. Buna itiraz etmek suç işlemek; madde 155 emre itaatsizlik olarak ifade edilir ve askerler yargılanırlar. Bu kez de emre itaat ettikleri için sokaklarda linçlere uğradılar, kemerlerle dövüldüler, boğaz köprüsünden atılmak istendiler, çırılçıplak soyulup her türlü küfür ve hakarete uğradılar.

Zorunlu askerliğin kişi hak özgürlüklerinin gaspı/angarya ve bir yerde devlet tekelinde üretilen bir şiddet olduğunu, onun için buna karşı durulması gerektiğini söyleriz. Bu kez bunun nasıl bir şiddet hali, kişi özgürlüğü gaspı olduğu yaşananlar ile açığa çıktı. Uzun yıllardır “askerlik peygamber ocağıdır” diyerek askere gitmeye çağıranların bir anda ellerinde kemerler ve boğaz kesme girişimleri ile nasıl bir durum içinde olduklarını anlamak bizler için çok zor olmadı. Zira üretilen erkek hallerinin/militarizmin kışla duvarları ile sınırlı olmadığını biliyoruz. Sokaklarda günlerdir bu şiddet iklimi devam ediyor; gecenin her saatinde erkek naraları, bağrışları, kornalar, camilerden yükselen selalar…

Vicdani Reddini açıklamak isteyen bir kişinin neler yapması gerekiyor?

Vicdani ret konusunda merak edilen, sorulmak istenen her şeye karşı dernek olarak cevap olmaya çalışıyoruz. Hem hukuksal ve hem de çeşitli bilgilendirmeler, yazınsal materyaller ile bunu yapmaya çalışıyoruz. Sitemiz vicdaniret.org günceldir, her şekilde sorusu olan ya da vicdani ret yapmayı düşünenler bu site üzerinden bize ulaşabilirler. Diğer yandan tiwitter ve facebook hesap ve sayfalarımız var, bunlarda günceldir, buradan doğru da bizlere ulaşabilirler. Önemli olan kadın ya da erkek fark etmez ülkede şiddet, militarizm iklimine karşı mücadele içinde olmak istemesi, buna karşı vicdani reddi ile bunu açık etmesidir. Bugün Diyarbakır’dan Roboski’ye, Cizre’den Ankara, İstanbul, Avrupa ülkelerine kadar bir ağ şeklinde görünürlüğümüz var, bize ulaşmak çok kolay bu anlamda.

ŞİDDET VE MİLİTARİZM KAYNAĞINI KÜRDİSTAN’DA YÜRÜTÜLEN SAVAŞTAN ALIYOR

Son dönemlerde derneğe başvurularda bir artış var mı?

Çeşitli şekillerde bize ulaşan, vicdani ret yapacağını söyleyen ve de vicdani retlerini yapanlar var. Diğer yandan 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında askerlerin yaşadığı şiddet sonrası asker ailelerinin ciddi bir endişesi var. Şimdiye kadar “peygamber ocağı” diye öğretilen TSK’ya çocuklarını davul zurnalar ile gönderenler çocuklarının akıbetini merak ediyor. Bu bağlamda bildiğim kadarıyla İHD’ye de asker ailelerinin gidişi ve başvuruları var, bize ulaşanlar da oluyor.

Ülkedeki Militarizm gücünü nereden almakta nasıl besleniyor?

Bu şiddet ve militarizm kaynağını Kürdistan’daki savaştan almaktadır. Bu savaş bitmeden gerçek anlamda sivil/demokrat politikalar Türkiye’de güçlü bir hale gelmeyecektir. Dün Cizre, Sur, Nusaybin’i vuran tanklar, toplar ve savaş uçakları 15 Temmuz gecesi Türkiye sokaklarında, semalarında boy gösterdiler. Türkiye’de etnik aidiyeti, inancı, politik duruşu ne olursa olsun, şiddet iklimi dışında, demokratik özgür bir ülkede yaşamak isteyenler Kürdistan’daki savaşı görmek buna karşı söz ve eylem üretmek ve bu şekilde ülkedeki militer politikaları geriletmek zorundadır. Yoksa bu ülkede kimse için barışın gelmesi mümkün olmayacaktır.

ANF

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org