Yüzyılı belirleyecek, her düzeyde ittifak ve ihtilaflar ile savaşlara gebe bir dönemdeyiz – Mücahit Akgün

Ankara söylediği gibi S-400 alırsa ve ABD bunu bir eksen değişikliği olarak kabul ederse Ortadoğu ve hatta dünya güç dengelerinde yeni bir durum oluşur.

ABD-Rusya-İsrail troykası neyin işaret fişeği?

Daha önce haziran ayı içinde Rusya, ABD ve İsrail güvenlik danışmanlarının katılımıyla Batı Kudüs’te yapılacağı duyurulan üçlü toplantı 25 Haziran’da gerçekleşti. Toplantının gündeminin İran ve Suriye olduğu biliniyordu. Katılımcı ülkelerin yetkililerinin toplantı yaptığı açıklamalarda iki gündemden biri olan Suriye’de siyasi çözümün geliştirilmesi konusunda hemfikir kalındığı ifade edildi. Ancak daha önemlisi olan ikinci gündemdi. Yani İran’ın Suriye’deki varlığına ilişkin bir ortaklaşmanın olup olmadığı. Açıklamalara yansıyan “Suriye’deki tüm yabancı ülkelerin askerlerinin geri çekilmesi” ibaresi bu konuda da bir ortaklaşmanın olduğuna işaret ediyor. Somutta nasıl olacağına dair bir detay olmasa da bu konunun da birinci gündemin içinde olduğu tahmin edilebilir. BMGK’nin 2254 sayılı kararı kapsamında ilerlemesi düşünülen siyasi çözüm sürecinde tüm yabancı ülke askerlerinin çekilmesi gibi bir varsayıma dayandırılabilir.

ABD-Rusya uzlaşması

Her ne kadar açıklamalarda ‘tüm yabancı güçler’ denilse de ilk hedef İran’dır. İkinci derecede Türkiye geliyor. Elbette bu karar BMGK’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde olursa ABD ve Rusya güçlerini de kapsar. ABD-Rusya bu konuda belli bir uzlaşmaya ulaşırsa gerçekleşme şansı yüksektir. İki ülkenin ne zaman ve nasıl çekileceği artık keyiflerine kalmış demektir. Rusya mevcut çatışmalı süreç için konumlandırdığı fazla askeri güçlerini çekse de Şam rejimiyle savaştan önce ve savaş sırasında yaptığı anlaşmalara göre bölgede varlığını devam ettirecektir. ABD ise çıkarları gerektiği sürece burada kalacak ve sonrasında da askeri güçlerini çekse de siyasi nüfuzunu muhafaza edecek bir formül bulması zor değildir.

İsrail’in güvenliği

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompoe geçen aylarda Moskova’yı ziyaret etmiş, Putin ve mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüşmeler yapmıştı. Kudüs’teki görüşme bunun bir devamıydı. Trump uzun bir süre seçimler için Rusya’dan destek aldığı ithamları nedeniyle Moskova ile mesafeli durdu. Ancak Muller raporu ile aklanınca rahatladı. 2016 yılında kesintiye uğrayan ilişkiler Pompeo’nun ziyaretiyle yine başlamıştı. Bir iki gün sonra G-20 zirvesinde Trump ve Putin’in de bir araya gelmesi bekleniyor. İki ülkenin İsrail’in güvenlik kaygılarına yönelik hassasiyetlerinin de bu görüşmelerde etkisi vardır. İsrail Başbakanı Netenyahu sık sık iki başkenti de ziyaret etmektedir.

Rusya’nın endişesi

İki ülke arasında Trump dönemiyle siyasi temaslar durulsa da Suriye özgülünde askeri temaslar ve ortaklaşmalar devam etti. Rusya daha önce de ABD ile Suriye’de siyasi çözümün geliştirilmesi için pozisyonunu sürekli açık tuttu. Sıkıntı daha ziyade ABD’nin tavrından kaynaklıydı. Son dönemde gelişen diplomatik temaslara bakıldığında Washington’un tavrında değişiklik gözlemleniyor. Rusya’nın tavrının sebebi biliniyor. Suriye savaşı uzadıkça askeri, ekonomik ve siyasi külfeti de artıyor. Özellikle ABD’nin Suriye’ye yönelik ambargolarını İran ambargosuna paralel olarak sıklaştırması Şam rejimini de ciddi anlamda darboğaza sürüklüyor.

Gıda ve petrol krizi

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk bölgesi ve İran-Irak’tan gelen petrol ABD’nin müdahalesiyle neredeyse sıfırlandı. Rejim bölgesinde ciddi anlamda bir akaryakıt ve gıda sıkıntısı var. Kriz şimdilik Rusya tarafından deniz yoluyla temin edilen petrol ile idare ediliyor ancak maliyeti yüksek olduğu gibi Şam’ın ödeme yapma gibi bir durumu da yok. Yani Rusya’nın zaten sorunlu olan ekonomisine binen yük daha da ağırlaştı. Uluslararası destek olmadan harabeye dönen Suriye’nin yeniden inşası mümkün değil. ABD şimdilik buna da engel koymuş durumda. Dolayısıyla Rusya çözüm için ABD ile anlaşmayı mecburi görüyor. Bunun için pozisyonunu açık tutması çıkarınadır

ABD’nin eğilimi

ABD’nin eğiliminin ise farklı nedenleri var. Suriye’deki çıkarlarını korumak için düşünülen güvenli bölgeye AB ve Körfez ülkelerinden yeterli askeri ve mali desteği sağlamada zorlanıyor. Diğer bir alternatif olan Türkiye ile tampon bölge konusunda da SDG ve Türkiye arasında ortak noktayı bulamıyor. Moskova ile anlaşmaya yönlendiren faktörlerden biri bu. Diğer bir faktör ise İran ile yaşanan gerginlik. ABD müesses nizamı İran ile sıcak bir çatışma noktasında hemfikir değil. Ekonomik yaptırımlarla İran’a taleplerini kabul ettirme niyetinde ancak bunun yetmeyeceğinin de farkındadır. Nitekim İran’dan gelen açıklamalar ve hatta Aden Denizi, Hürmüz Boğazı, Irak ve Yemen’de ABD ve ortaklarına yönelik salvoları bunu gösteriyor.

İran’ın direnci

ABD’nin bu saatten sonra deklare ettiği şartları kısmen yumuşatsa da hepten vazgeçmesi mümkün değil. Kendisi ve İsrail’in çıkarları bir yana önemli bir prestij meselesidir. Ambargonun İran’ı ciddi anlamda darbelediği, Irak, Suriye, Yemen, Lübnan gibi bölgelerdeki paramiliter güçlerinin finansesinde zorlandığı da aşikar. Ekonomik yaptırımlar noktasında önemli oranda yalnızlaştırıldı. Tüm bunlar İran’ın havlu atması için yeterli görünmüyor. Daha önce de yaptırım uygulandığında belli bir direnci var. Vekalet ve istihbarat savaşında da mahir bir ülke. ABD’yi yıpratma gücünü gösterme kabiliyeti azımsanmamalıdır. Washington yaptırımlar konusunda İran’ı yalnızlaştırsa da İran’a karşı hamleyi başarıya götürecek ortakları da bulmuş değil. Tersinden kendisi de İsrail ve birkaç Körfez ülkesi dışında yalnız vaziyette.

Bölgenin ahtapotu

Sadece yaptırımlara dayanan politikasının istediği sonucu alamayacağını gören ABD yeni araçların da dahil olduğu bir strateji çabasında. İran’ın meselesini uluslararası platformlara taşıyarak yeni bir koalisyon oluşturmaya çalışıyor. Bu anlamda IŞİD’e karşı oluşturulan Uluslararası Koalisyon gibi bir platform da var. En azından Suriye’de İran’ı sınırlandırmak için bu koalisyondan yararlanabilir. Rusya ile Suriye üzerinden gerçekleşen görüşmelerin bu stratejinin bir parçası olması mümkün. ABD’nin gözünde İran bölgenin tüm ülkelerinde kolları olan bir ahtapot. Ahtapotun bir kolu da Suriye’de. Ki İsrail için en önemli koldur. ABD ekonomik yaptırımların yanı sıra elindeki diğer enstrümanlarla bu kolları kesmeye çalışacak. İran’a karşı direk bir koalisyonun içinde yer almayan birçok ülke zaten DAİŞ’e karşı koalisyonun içinde ve İran’ın Suriye’deki varlığı konusunda ABD ile hemfikir.

Koalisyonu dönüştürmek

Suriye’de, ardından Irak’ta sınırlandırılmak Tahran için ciddi darbe olacak. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin önümüzdeki iki haftanın diplomasi trafiğine bakılınca DAİŞ Karşıtı Koalisyonu kullanarak en azından Suriye üzerinden pratikte İran Karşıtı Koalisyonu dönüştürme bu olmazsa da böyle kullanma niyeti açıkça görülüyor. Jeffrey dün Fransa’nın başkenti Paris’te Uluslararası Koalisyon’a bağlı ‘Çekirdek Grup’ olarak ifade edilen, Almanya, Fransa, İngiltere, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) siyasi yönetici ile bir araya geldi. Yardımcısı William Roebuck, Terörle Mücadele Koordinatörü Birinci Yardımcısı Alina Romanowski ve Yakındoğu İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Yardımcısı Joel Rayburn’un da Jeffrey’e refakat ettiği ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ifade edildi

Baş döndüren trafik

Açıklamada katılımcıların, IŞİD’in ve küresel ağlarının uğradığı yenilginin kalıcı hale gelmesi için gereken adımları görüştüğü deklare edildi. Ardından Jeffrey, yardımcısı William Roebuck ile birlikte 26-28 Haziran tarihleri arasında Belçika’nın başkenti Brüksel’e IŞİD’le mücadele eden Uluslararası Koalisyon’a üye ülkelerin savunma bakanlarının katıldığı toplantıya iştirak etti. ABD’yi Savunma Bakan Vekili Mark Esper temsil etti. Üç gün sürecek temaslarda ABD heyeti Suriye ve Irak gündemli üst düzey AB yetkilileriyle ikili toplantılar yapacak. Açıklamaya göre ayrıca Jeffrey, Brüksel’den sonra, 29 Haziran- 2 Temmuz tarihlerinde Ortadoğu’yu ziyaret edecek. Ürdün’ün başkenti Amman’daki temasların ardından 2 Temmuz’da Herzliya Konferansı’na katılacak. Burada temaslarının mahiyetini de biraz aşikar edecek bir açıklama yapması bekleniyor. Hemen akabinde 3-5 Temmuz tarihleri arasında Suriyeli ortaklar ve Alman üst düzey yetkililer ile Suriye’nin kuzeyindeki durum ve DAİŞ’in hezimetini kalıcı hale getirmek ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararı uyarınca Suriye savaşına çözüm bulma çabaları hakkında toplantılar gerçekleştirecek.

ABD atak yapacak

Suriye ve Irak eksenli bu yoğun trafiğe paralel olarak Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Körfez ülkelerine yönelik İran gündemli ziyaretleri de eklendiğinde tablo biraz daha berraklaşıyor. Bolton’un Kudüs görüşmesi, Jeffrey’nin Avrupa ve Ortadoğu temasları, Pompeo’nun Körfez ülkeleri çıkarması ve Trump’ın G-20 temasları bir potada eritildikten sonra nasıl hamlelerin geleceğini şimdiden tahmin etmek zor ancak ABD’nin bir atak yapacağı kesin. ABD’nin işaret fişeğini Kudüs’teki troyka ile ateşlediği yeni hamlesine Rusya’yı ne kadar dahil edeceği hala belirsiz. Zira iki ülke arasındaki bilek güreşi sadece bir alanla sınırlı değil. Birçok alanda süren rekabet birbirini olumlu ya da çoğu zaman olumsuz etkiliyor. Rus yetkili, Kudüs buluşması sonrası yaptığı açıklamada, Suriye konusundaki ortaklaşmaları teyit etmekle birlikte İran’ın durumuna ilişkin şerhlerini açıkladı.

Türkiye ile İran’a sınırlama

Rusya da İran’ın kısmi sınırlandırılmasından yana. Ancak ABD ve İsrail’in istediği düzeyi mümkün görmüyor. Kuşkusuz stratejik ortağı olan ülkeyi de kızdırma niyetinde değil. Yine de açıklandığı gibi “Suriye’den yabancı güçlerin çekilmesi” ve “Suriye’de siyasi sürecin hızlandırılması” konularında hemfikir olmaları Suriye’de son tangoya işaret edebilir. Bunun İran’a yansımalarının olumsuz olacağı kesin. Aynı şekilde Türkiye için de hayra alamet olmayacağını şimdiden söyleyebiliriz. İran ve Türkiye’nin tamamen denklem dışı kalması mümkün olmamakla birlikte Rusya-ABD anlaştıktan sonra etkilerinin çok belirleyici olmayacağı da bir gerçek. İran ve özellikle Türkiye’nin etkisinin zayıf yansıdığı herhangi bir sürecin çözümle sonuçlanma ihtimali; bu iki ülkenin etkisinin belirleyici olduğu bir denklemin çözüm ihtimalinden kat be kat fazla olduğu geçen zaman göstermiştir.

S-400 ve yeni denge

Elbette Ortadoğu’nun kilidi haline gelen Suriye’de herhangi bir sürecin rahatlıkla ve hızla ilerlemesine ihtiyatla yaklaşmak lazım. Hele İran ve Türkiye’ye bağlı paramiliter güçlerin varlığını gözetince. Ancak ABD ve Rusya gerçek anlamda bu süreci ilerletmeyi çıkarlarına görürse ve isterlerse Suriye’de işlerin hızla ilerleme ihtimali oldukça yüksektir. Özellikle ABD Körfez ve Avrupa ülkelerinin de desteğini sağlarsa ve süreci daha kısa sürede Cenevre’ye taşırsa Suriye’de son tangodan bahsedebiliriz. Rusya-ABD olası yakınlaşmasının önündeki en önemli çekişme ise şimdilik Türkiye üzerinden yürüyor. Ankara söylediği gibi S-400 alırsa ve ABD bunu bir eksen değişikliği olarak kabul ederse Ortadoğu ve hatta dünya güç dengelerinde yeni bir durum oluşur.

Türkiye kısıtlanabilir

ABD, S-400 alımını eksen değişikliği olarak okursa sadece ekonomik yaptırımlarla sınırlı kalmaz; Suriye ve Irak’ta kendi iznine bağlı süren Türkiye’nin hava ve karada faaliyetlerini ciddi anlamda kısıtlayabilir. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs üzerinden Ankara’yı kıskaca alarak cezalandırma yoluna başvurması diğer bir sorun alanı. İki ülkenin ipleri koparması Rusya-Türkiye ve İran eksenli ortaklık bir üst düzeye çıkacaktır ki bu da Suriye konusu dahil birçok sorunun kaotik bir hal alması demektir. Rusya, Türkiye ve İran bölgede farkı hesapların içine girebilir. Bu da ABD ve Avrupa’nın Arap ve Kürtlere dayanarak karşı hamlelerde bulunmasını getirecektir.

Yüzyılı belirleyecek dönem

Bu süreç aynı zamanda klasik dünya sisteminin tüm kurumsallıklarıyla işlevsiz hale geldiği ve önümüzdeki yüzyılın dengelerinin oluşacağı bir dönemdir. Sistemin şimdilik rasyonalite düzeyi Trump, Putin ve kendilerine bağlı otoriter sağcı kişiliklerin rasyonalitesiyle eş değerdir. Dolayısıyla her düzeyde ittifak ve ihtilaflar ile savaşlara hazırlıklı olmak gerekir. Bu anlamıyla önümüzdeki haftalar, aylar ve yıllar önemli ve tarihi gelişmelere gebe gibi görünüyor.

Kaynak: Yeni Yaşam

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org