24 Nisan’lar Sürdükçe… – Merve Arkun

Tıpkı Ermeni Soykırımı’nın 92. yılında katledilen Hrant gibi; tıpkı Ermeni Soykırımı’nın 97. yılında katledilen Maritsa Küçük gibi, Sevag’ın ölümü de on yıllardan bu yana süren bir soykırımın devamı.

Ani Balıkçı, soykırımın 96. yılında, on yıllar önce yaşanan katliamın acısını yine yüreğinde hissetti. Ancak bu defa hissettiği acı, öncekilerden farklı olarak çok derinden yakındandı; acı, bu sefer canındandı. Soykırımın yıldönümünde aldığı ölüm haberi, en sevdiği Ermeni şair Rupen Sevag’ın adını yaşatsın diye aynı adı verdiği oğlu Sevag’ındı.

Sevag Şahin Balıkçı, adını aldığı Ermeni şair Rupen Sevag Çilingiryan gibi, soykırımın yıldönümünde katledildi. Devletin asimilasyon araçlarından biri olan zorunlu askerlik hizmeti sırasında, faşizmin tetikçisi bir silahtan çıkan kurşunla katledildi. Onun ölümüne de, nicesi gibi “kaza”, “şakalaşma” denildi; işlenen cinayet ört bas edilmek istendi, ama olmadı. Onun katledilmesinin hesabını soracak olanlar, Sevag’ın ölümünü unutturmadı. Sokaklara çıktı, hesap sordu, “katili biliyoruz” diye haykırdı.

Tıpkı Ermeni Soykırımı’nın 92. yılında katledilen Hrant gibi; tıpkı Ermeni Soykırımı’nın 97. yılında katledilen Maritsa Küçük gibi, Sevag’ın ölümü de on yıllardan bu yana süren bir soykırımın devamı. Hrant gibi, Maritsa gibi Sevag da, bitmeyen bu soykırımda katledilen sayısız Ermeni’den biri.

Bugün, Ermeni Soykırımı’nın 100. yılı. 1915’in 24 Nisan’ında, yüzbinlerce Ermeni’nin katledilmesinin; yüzbinlercesinin sürgün edilmesinin; sayısız ailenin yok, sayısız hayatın tarumar edilmesinin 100. yılı. Soykırım için “büyük yalan” denmesinin, yaşanan katliamı inkârın 100. yılı. Göçe zorlanarak, sürgün edilerek, inkâr edilerek, faşizm kıskacında yok edilmek isteyen Ermenilerin katledilmesinin 100. yılı.

Bugün, 2015’in 24 Nisan’ı. Soykırım yok diyenlere hatırlatalım:

Devlet, zorunlu eğitimin zorunlu tarih derslerinde kendinden olmayanı yok sayarken, Türk olmayanı Türkleştirip toplumsal hafızayı tek bir süzgeçten geçirmeye devam ediyor. “Ne mutlu Türk’üm” diye sıralara dizdiği nice çocuğa, Ermeniliğini, Araplığını, Kürtlüğünü, Lazlığını, Çerkezliğini unuttururken egemen ideolojinin baskısıyla her birini sinikleştirip ötekileştiriyor.

Devlet, ötekileştirdiği her bir kişiyi, toplumsal yaşamın dışına itiyor, toplumsal linç kültürüne direnenleri katlediyor. Ermenileri yüzyıllardan bu yana katlettiği gibi.

Bugün, 2015’in 24 Nisan’ı. Soykırım yok diyenlere hatırlatmalı, hatırlatırken bugünü unutmamalı.  Aynı okula gittiğimiz, aynı sokaktan geçtiğimiz, aynı şehri paylaştığımız nice Ermeni yok sayılır, kimliğinden edilir ya da potansiyel olarak katledilme tehlikesi altında yaşamak için direnirken, onların varoluşuna bir ses olmalı; soluklarına soluk katmalı.

Bugün, 24 Nisan da soykırım da devam ederken; “soykırım” hala tartışılmakta. Bugün, “bu soykırım artık devam etmesin” diye, kendinden olmayanı yok etmeye programlanmış egemen ideolojiyle hesaplaşma zamanıdır. Devletin 1915’te Ermenilere yaptığını, 1938’de Dersimlilere yaptığını, 1955’te Rum’lara yaptığını, 1977’de işçilere yaptığını, 1993’de Gazi’de yaptıklarını ifşa etme zamanıdır. Sevag’ı hatırlamak; onu katleden ruhun faşizmin bir parçası olduğunu, zorunlu askerlik hizmetinin de aynı faşist zihniyetin somutlaşmış hali olduğunu görmek ve reddetmek zamanıdır.

Merve Arkun
Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org