25 haziran 2019
Almanya’nın Baden-Württemberg Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı (iç istihbarat) 2018 yılı raporunu yayınladı.
Bu rapor Federal İstihbarat Teşkilatı’nın 2017 yılı raporu ile bir araya konulduğunda Türkiye’nin istihbarat faliyetleri hakkında ilginç bilgiler veriyor.
Söylediğim DİTİB, UİD, Milli Görüş, Hizbullah, PKK, DHKPC gibi bilinen örgütler değil. Bunların faaliyetlerini her yıl bu raporlarda okuyabilirsiniz. Bu raporları federal ve eyalet olmak üzere yanyana koymadan ve satır aralarına bakmadan doğru okuyamazsınız. Neden satır aralarına ihtiyaç var? Çünkü Almanya’da -tüm zayıf noktalarına rağmen- istihbarat teşkilatlarının faaliyetlerini ayrıntısıyla düzenleyen yasalar ve teşkilatın üzerlerinde bir parlamento kontrolü var. Bunun dışına çıktıklarında hesap vermeleri gereken bir yargı sistemi var. Bu nedenle, faaliyetleri esnasında gördükleri ancak yayınlayamayacakları bilgileri satır aralarında vermeye çalışırlar.
Yazar Martin Gerhard Reisenberg‚ Hitler’in biri gelir biri gider, ama emirerleri hep kalıcıdır‘ der (Die Hitlers kommen und gehen, die Blockwarte aber bleiben).
Bu raporun satır aralarına baktığınızda Putin ve Erdoğan’ın emirerleri bir yana, kullandıkları yöntemlerine ilişkin de önemli tespitler de var (Banden-Würtemberg Eyaleti İstihbarat Raporu sayfa 265-268).
Neden Türkiye?
Rapor Türkiye’yi, Çin, Rusya ve İran’ın faaliyetleri ile bir arada anıyor. O katagoriye koyuyor. Yani NATO’nun dışında bir ülke gibi değerlendiriyor.
Kime ait olduğu bilinmeyen ilginç bir söz var: Casusuluk bir anahtar deliğinden sınır ötesine bakış gibidir.
Dünyanın tüm ülkeleri belli ölçüde kendi ülkelerini korumak için diğer ülkeler ve faaliyetleri hakkında bilgi toplarlar. Ancak bazı ülkeler bu faaliyeti bilgi toplama ile sınırlamayıp, seçimleri manipule etme, muhaliflerini sindirme veya başka bir ülkenin iç işlerini karıştırmak için de kullanırlar.
Çin binlerce yıllık üstadları Sun Tsu’nun ‘savaş sanatını’ kullanarak gizlice istihbarat faaliyetlerini yürütürken, Rusya Kasımpaşa kabadayısı edasıyla dünyanın gözünü korkutacak faaliyetler yürütüyor.
Rusya’nın hakikaten ABD başkanlık seçimlerini manipule edip etmediği veya iki taraflı ajan Sergei Skripal’i İngiltere’de zehirleyip zehirlemediği o kadar da önemli değil. Önemli olan bu iddiaları Putin’in sinsi bir gülümseme ile reddetmesi ve iç politikada güç gösterisinde bulunması.
Uzun zamandır Erdoğan’ın Putin‘i taklit ettiğini görmek gerekir.
Putin ve Erdoğan’ın Ortak Çalışması Avrupa’yı Kaygılandırıyor
Avrupa’daki gözlemciler, Erdoğan’ın Şangay Beşlisi, Nato, Avrupa ve IŞİD arasında sürekli dans ettiğini ve bunu iç politikada büyük diplomasi gibi satmaya çalıştığını söylüyorlar. Ancak dans alanının son dönemde çok daraldığını da ifade ediyorlar.
Türkiye’de hakim güç 2013 yılında Çin ile HQ–9 SAM savunma sistemlerinin alımı için görüşmeler yaptığını basına sızdırdığında, NATO’da panik büyüktü. Hemen Erdoğan’a Berlin’den Washington’a kırmızı halılar serildi. Erdoğan bunu iç politikada ‘malzeme’ olarak kullandı.
NATO’yu şantaj ile füze savunma sistemleri gönderme konusunda ‘ikna’ etti. IŞİD ile dahi mücadelede zorlanan Suriye’nin Türkiye için tehdit olduğuna dünyada kimse inanmadığı halde. NATO’da işin şov boyutuna girdi ve füze savunma sistemleri ‘Patriot’u Kahramanmaraş’ta konuşlandırdı. Yani vuruş menzili Türkiye içinde olacak şekilde. Erdoğan ise Rusya ile yakınlaşmasını sürdürdü.
2016 yılındaki siyasi boyutu hükümet istemediği için araştırılamayan ‘darbe girişiminden’ sonra, Rusya ile yakınlaşma hız kazandı. Rusya ısrarla bu darbe girişiminin engellenmesinde, kendisinin asıl rolü oynadığını anlatma ihtiyacı duydu. Türkiye Rusya’nın çizgisinden çıkma eğilimi gösterdiğinde, Rusya kendi propaganda aygıtı Sputnik üzerinden Hakan Fidan’ın darbeden dakikalar önce Genel Kurmay Başkanlığı’ndan ayrılış fotoğraflarını yayınladı.
Türkiye’deki rejim tam olarak nasıl gerçekleştiğinin araştırılması AKP tarafından engellenen bu ‘darbe girişimini’‚ ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak nitelemek ile kalmayıp, aynı zamanda kendisinden olmayanları kurumlardan ‘temizlemek’ için kullandı.
Şimdi S-400 bataryalarının alınması Rusya ile yakınlaşma ‘zorunluluğunun’ bir parçasıdır. Ancak bu planın zayıf noktaları var:
Bir, NATO Çin’den savunma sistemi alma blöfünü bir kere yaşadı. Ardından Almanya’nın uçaklarının İncirlik’i terketmek zorunda kaldıklarını gördü. İkincisi, ABD’nin başında da kontrol edilemez bir başkan olan Trump var.
Avrupa Birliği’ne Sistematik Saldırı
Rusya’nın AB’yi zayıflatma operasyonlarının bir parçası olduğu aşikar. Bunu daha çok AB karşıtı milliyetçi ve ırkçı partileri destekleme yöntemiyle gerçekleştiriyor. Bunu ise daha çok AB’ye yönelik göç dalgası ve İslamist saldırıları kullanarak gerçekleştiriyor. Çünkü ırkçı ve İslamistlerin birbirlerini göstererek güçlendiklerini farketti.
Bu nedenle Erdoğan ve Putin’in AB’deki istihbarat faliyetlerini arttıracaklarını öngörmek için müneccim olmak gerekmez.
Erdoğan 27 Nisan 2014 tarihli yasa değişikliği ile MİT’e yurt dışında operasyon yapma yetkisi verdi. MİT’in 2017 referandumundan sonra Erdoğan’ın emrine verildiği dünyaca malum.
Avrupa’nın Güvenlik Bakışı
Avrupa, Erdoğan-Putin işbirliğini bir güvenlik sorunu olarak görmeye başladı. Mesele Putin’in istihbarat teknikleri konusunda uzman olması, Erdoğan’ın ise AB’de çok sayıda taraftarı ve parti organı haline getirdiği örgütlenmelerinin varlığı. Bu ikisi bir arada olduğunda sorun yaratabilir.
Rusya Ulusal Muhafızlar Birliği (Rosgvardiya) Başkanı Viktor Zolotov başkanlığındaki Rosgvardiya heyetinin 14 Mayıs 2019 tarihinde Türkiye’ye resmi ziyarette bulunduğu dikkate alındığında, ‘Erdoğan’ın parmiliter (paralel) ordu kurma arzusu mu var?’ sorusu akla geliyor. Böyle bir orduyu sadece Türkiye’de kullanmak isteyeceklerini düşünmek saflık olur. Bunun Avrupa ve özellikle Almanya’da kullanılmak istendiği belirgin. Ancak bu konu bilinmediği kadar hassas bir konu olduğundan, bu ‘operasyonlara’ girenlerin hüsrana uğraması büyük ihtimal.
*Av. Memet Kilic, 51 yaşında. Almanya Yeşiller Partisi politikacısı, Ankara ve Karlsruhe/Almanya Baroları Üyesi. 17. Dönem Almanya Parlamentosu Milletvekili. İç İşleri Komisyonu Üyeliği Yaptı. 2009-2013 yılları arasında Radyo Televizyon Üstkurulu Üyeliği ve Alman Ordusu İçkomuta Konseyi üyeliği yaptı.
Kaynak: Artı Gerçek