Savaş karşıtı bir şarkının hikayesi: Sayın Başkan…
Boris Vian’ın Nisan ayında yazdığı askerden kaçmayı konu alan şiiri, ilk kez 7 Mayıs 1954’de Marcel Mouloudji konserine alınıyor ve savaş karşıtı direnişin marşı haline geliyor. Dönemin siyasi koşulları göze alındığında bu derece isyankar bir şarkının ya da şiirin sansürlenmesi şaşırtıcı değil.
Yıl 1954, Fransa Vietnam Savaşı’nın (1946-1954) son yılları. Fransa büyük bir bunalımın pençesinde, sadece Vietnam işgalinin getirdiği yorgunluk da değil bu. Başka bir sömürü sorunu, Cezayir Meselesi de kapıda.
Boris Vian’nın kaleminden çıkan “Le Déserteur” tam da bu döneme damga vuruyor. Çünkü her ne kadar Vietnam işgalinde profesyonel ordu kullanıldıysa da, Cezayir işgali için de gönüllüler toplanıyor ve seferberlik ilan ediliyor. Savaş karşıtı bir direnişe rağmen “göreve icaap” zorunlu.
SAVAŞ KARŞITI DİRENİŞİN MARŞI
Vian’ın Nisan ayında yazdığı askerden kaçmayı konu alan şiiri, ilk kez 7 Mayıs 1954’de Marcel Mouloudji konserine alınıyor ve savaş karşıtı direnişin marşı haline geliyor. Dönemin siyasi koşulları göze alındığında bu derece isyankar bir şarkının ya da şiirin sansürlenmesi şaşırtıcı değil. Ancak şiirin, şarkıya çevrilmeden önce dilinin yumuşatıldığı; en bilineni son dizeleri olmak üzere bir dizi değişikliğe gidildiği önemli bir nokta.
Şiir; cumhurbaşkanına yazılmış bir mektup şeklinde gelişiyor. Başlangıçta şaşırtıcı gelmese de dönemin koşulları dikkate alındığında Vian’ın alaycı tavrının dizelere yansıdığı ortada. 1954 Fransa’sında klasik parlamenter sistem hüküm sürüyor, yani aslında cumhurbaşkanının yetkileri son derece sınırlı ayrıca dönemin Fransa Cumhurbaşkan’ı René Coty’nin 13 tur süren uzun bir seçim sürecinden sonra seçilmiş olması da ironiyi arttırıyor.
Ancak kullanılan dil son derece sivri. Belki de bu yüzden üzerinden yarım asırdan fazla geçmiş olmasına rağmen hala savaş karşıtı direnişin dilinden düşmüş değil. Asker kaçağı son derece yalın bir üslupla askere gitmeyi reddediyor ve yine aynı yalınlıkla başka insanların da gitmesine engel olmaya çalışacağını ifade ediyor. Bu ifadeler arasında kanını kurban etmesi gereken kişinin başkanın, hatta savaşı çözüm olarak gören otoritenin kendisi olması gerektiği söylemi oldukça cesur. Ancak belki en dikkat çekici kısım kendisi savaş karşıtı olmasına rağmen; Vian’nın peşinden gelebilecek kolluk kuvvetlerine kendinin de silahlı olacağı ve ateş etmekten çekinmeyeceğini ima etmesidir.
Bu son dizeler sansürden kurtulmak ve şarkıyı dönemin pasifist direnişine daha uygun hale getirmek için Mouloudji’nin de ısrarıyla sonradan yeniden yazılıyor. 1955 yılında Vian’nın kendi seslendirdiği “chansons possibles et impossibles” (“mümkün ve nâmümkün şarkılar”) albümünde de bu son dizelerin “peşime düşecek olursanız, kolluk kuvvetlerinize söyleyin, benim silahım yok ve tetiği çekebilirler” şeklini aldığına şahit oluyoruz. Buna rağmen bu albümün de uzun süredir savaşta olan Fransa’a için fazla pasifist ve yenilgi taraftarı olduğuna kanaat getiriliyor ve Vian vatanhaini olmakla eleştiriliyor. Sonuç olarak şarkının ve albümün radyo ve televizyon yayını durduruluyor. Ta ki Vietnam savaşında ( 1955-1975) pasif direnişin marşı haline gelene kadar. Bu kırılmadan sonra çeşitli çevirileri yapılan şarkı Golf savaşında (1991) hala güncelliğini koruduğunu ortaya koyuyor. Bugün şarkının 40 dilde çevirisi mevcut .
Sayın Başkan;
Size şayet vaktiniz olursa
Belki okuyacağınız bir mektup yazıyorum.
Askerlik celbim geçti elime,
Savaşa katılmak üzere
Çarşamba akşamından önce.
Sayın başkan,
Savaşmak istemiyorum,
Dünya’ya zavallı insanları
Öldürmek üzere gelmedim.
Amacım sizi kızdırmak değil.
Size söylemem gerekiyordu,
Kararımı verdim;
Askerden kaçacağım.
Doğduğum günden beri;
Babamın ölümünü gördüm,
Kardeşlerimin ayrılışını,
Çocuklarımın ağlayışını gördüm.
Annem çok acı çekti,
Şimdi mezarında;
Bombalarla dalga geçiyor,
Kurtçuklarla eğleniyor.
Mahkumken;
Benden karımı çaldılar,
Ruhumu, kıymetli geçmişimi çaldılar.
Yarın sabah erkenden
Kayıp yılların suratına
Kapımı kapatıp
Yollara düşeceğim .
Canım pahasına yalvaracağım
Fransa yollarında,
Bretagne’den Provence’a
Ve insanlara diyeceğim ki;
Boyun eğmeyin;
Bunu yapmayın !
Savaşa gitmeyin;
Reddedin!
Kanını vermek şartsa
Hadi kendinizinkini verin !
Uygun havari sizsiniz.
Peşime düşecek olursanız,
Jandarmalarınızı uyarın;
Benim de silahım var.
Ve ateş etmeyi biliyorum.
Kaynak: Gazete Duvar