13 Şubat 2015, 17:14
“Konya’da Karapınar Atış Poligon Grup Komutanlığı’nda vatani görevini yapan 20 yaşındaki piyade er Şaban Büyük, iddiaya göre nöbet sırasında tüfeğiyle göğsüne ateş ederek canına kıydı.”
Birçok haber portalı ve gazeteler bu haberi bu şekilde vermiş.
Hemen hemen her hafta haber portallarına, gazete sayfalarına düşüyor böylesi haberler.
Bu haberden iki gün önce buna benzer başka bir haber şöyleydi:
“Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde vatani görevini yaparken memleketi Tokat’ın Almus ilçesine izne gelen 21 yaşındaki piyade er Gökhan Akbörü, ölü bulundu.”
20’li yaşlarında genç insanlar bunlar, neden intihar ettiler? Şaban Büyük Mardin’li, Gökhan Akbörü Tokatlı. İkisi de çok başka hayatlardan geldiler, ancak aynı yaşlarında hayatlarına son veren aynı şey; zorunlu askerlik zulmü.
Bu yılın Ocak ayı son günü içinde, yani 24 saat içinde üç tane asker “intihar etti.”
Derince’deki Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda askerlik yapan 21 yaşındaki Mehmet Akif Adıyaman ve Kütahya Askeri Gazino Müdürlüğü’nde askerlik yapan 21 yaşındaki Müslüm Erdem’in intihar ettiği söylendi.
Atatürk Havalimanı Jandarma Koruma Bölük Komutanlığı’nda 21 yaşındaki Levent Besin, nöbet tuttuğu kulübede tüfeğinin ateş alması sonucu karnından yaralandı. Bunları bir araya getirdiğimizde karşımızda korkunç bir tablo duruyor. Bu korkunç tablo üzerinden neden konuşulmuyor? Bu ölen insanlar medya açısında istatistiki veri olmanın ötesine neden geçmiyor? Bu cinayetlerin sorumluları hakkında neden bir şey yapılmıyor?
Şimdi bir kez daha düşünelim. Şaban Büyük, Gökhan Akbörü, Mehmet Akif, Müslüm Erdem, Levent Besin kimlerdi, nasıl bir hayat yaşadılar, geleceğe dair hayalleri nelerdi bilemiyoruz elbette, ancak kesin olan bir şey var; hiçbiri hayatlarının 20-21 yaşlarında bitebileceğini hiçbir zaman düşünmemişlerdir.
Kendi hayatına son vermek de bambaşka bir durum tabi. Her hafta, her ay birileri başka başka hayatlar içinden gelen, başka başka hayalleri ve de ütopyaları olan bu insanlar ne zaman ki kışla duvarından içeriye adımlarını atıyorlarsa deyim yerinde ise hayatları “cehennem”e dönüyor. Bu duruma karşı birçok itiraz halleri geliştiriyorlar, en çok da ailelerine “kurtarın beni bu zulümden” diye yakarıyorlar. Ancak aileleri bu sistem içinde bir şeye alıştırıldı, “devlete karşı boynumuz kıldan ince oğlum, bu vatan görevidir bitir gel” diyorlar.
Askere adım attıktan sonra ailesinin yardımı ile askerliğini yapmadan bu zulümden kurtulan kimse olduğunu düşünmüyorum.
Bütün bunları neye dayanarak mı söylüyorum? 2009 yılından bu yana kışla içinde yaşanan böylesi ölümlere dair hep bir kuşku ile yaklaştık. İlk önce Barış İçin Vicdani Ret Platformu olarak şimdi de Vicdani Ret Derneği olarak bu sorunun görünür olması için bir çaba içindeyiz, kişi olarak ben de birçok defa bu konuda yazdım. Çocuklarını kışlada böylesi cinayetler ile kaybeden aileler ile tanıştım, onların hayat hikâyelerini, itirazlarını dinledim. Yaşanan bu cinayetlerin bir kısmının kesinlikle intihar/kendini öldürme olmadığına bunları dinledikten sonra daha da inanır oldum. İnancı, etnik aidiyeti ve politik duruşundan doğru kişi tasnifi ve ona öngörülen yaklaşımların son derece profesyonelce uygulanıyor olduğunu biliyoruz. Kürt, Alevi ve de sosyalist olduğu için “eğitim zayiatı” ile ailelerine bildirilen çok insan oldu.
Uğur Kantar, Serhat Yıldız, Volkan Kamalak, Sevag Şahin Balıkçı… Bu liste uzayıp gidiyor. Bir şekilde bugün/şimdi bu listelerin devamı olmamak, bu yaşlarında ölümü düşünmemek için ne büyük bir çaba içindeler onu da biliyorum. Zorunlu askerlik zulmünden kaçanlar bir şekilde bizlere ulaşıyorlar, sitemiz vicdaniret.org ve sosyal medya üzerinden. Bir ay kadar zaman oldu bu şekilde bana ulaşan bir arkadaşın yaşadıkları ile bir şeye varmaya çalışıyoruz.:
“18 Haziran 2014’den beri askerdim 4 kere firar 3-4 kere de izin tecavüzünde bulundum. Şimdi halen firarım. Psikolojik sorunlarım olduğu için askerlik yapmayacağımı söyledim. Psikolojik problemlerim yüzünden birkaç kez devlet hastanesine sevk edildim. Oradaki doktorlar “bizim elimizden bir şey gelmez” diyerek beni GATA’ya sevk ettiler. GATA’da doktorların benimle ilgilenmediklerini, tedavi olmak istediğimi söylememe rağmen elime kontrol kâğıtlarını verip geri yolladılar. Bir kez uyum bozukluğundan 1 ay hava değişimi verdiler. Artık oraya tahammülüm yok ama kaçak gezmek istemiyorum, herkes üstüme gelmeye başladı, kaçak olduğum için ailem bile dışlıyor artık, ben askerlik yapamıyorum, kapalı bir ortamda kalamıyorum ki İlkokulu bile zorla bitirmiş biriyim, lütfen bana yardım edin.”
Şimdi ne yapmalı?
http://www.demokrathaber.net/askerde-olum-kol-geziyor-makale,8091.html
“Kardeşim Kürt ve yurtsever duygulara sahip olduğu için öldürülmüş olabilir”